Dreyfus Davası – 1

Bu dava öyle bir davaydı ki, Fransa’da Üçüncü Cumhuriyet’in siyasal ve toplumsal tarihine damgasını vurmuştu. Ve sanıktan hakime uzun yıllar boyunca haksızlıklarıyla aklımızda kalacak bu dava bir çok olayın tartışılmasına ve başlamasına zemin hazırladı.

“Dreyfus, avukatı ile davayı tartışıyor.”

Dokuma fabrikatörü varlıklı bir Yahudi’nin oğlu olan Alfred Dreyfus, 1882’de Politeknik Okulu’na girdi. Daha sonraları subay olmaya karar verdi ve 1889’da yüzbaşılığa kadar yükselme başarısına ulaştı. Savaş Bakanlığı’nda çalışırken, Paris’teki Alman Askeri ataşesine Fransız ordusunun sırlarını satmakla suçlanınca dananın kuyruğu da kopmuş oldu. Ortada ne somut bir neden, ne de açık seçik kanıtların olmaması onun doğal olarak suçlamayı reddetmesi demekti; ama Savaş Konseyi, bir el yazısı karşılaştırmasına ve kurallar çiğnenerek zanlının avukatlarına gösterilmeden yargıçlara verilen bir gizli dosyaya dayanıp, Dreyfus’e ömür boyu sürgün ve rütbesinin geri alınması cezasına çarptırıldı. 22 Aralık 1894’te Fransız Guyanası açıklarındaki ünlü ceza yerleşmesi Şeytan Adasında yaşam boyu hapse mahkum edildi.

Hukuk tarihinde öfkeyle kalkanların yargısal yanılgılarla oturdukları çok sık yaşanmış bir olgudur.

***

Dreyfus Davası hiç kuşkusuz bu öfkeli yaklaşımın en ünlü örneklerinden biridir.

Bu Davada da, ilkin özellikle soruşturma yürütülürken başka olasılıklar üzerinde durulmadan en çekici, en kolaycı ve bu yüzden de en aldatıcı, en saptırıcı olasılığın üzerine gidilir. Hiç kimse bir an bile bu casusluk belgesinin ordudaki başka birliklere mensup biri tarafından da yapılabileceğini düşünmez. Düşünmemiştir. Yalnızca kurmaylardan kuşku duyulur.

Bu ağır bir yanılgıdır.

Bu sahte düşünceden yola çıkılarak indirgemeci bir mantıkla denir ki, ‘Olsa olsa bu belge, Genel Kurmaydaki dört birimden birinden çıkmıştır. Başka kaynaklardan olamaz.’

Araştırma bu indirgemeci çerçeveyle sınırlı tutulur ve kuşkular, Yahudi kökenli Yüzbaşı Alfred Dreyfus’ün üzerinde yoğunlaşır.

Bu yüzden stajyerlerden özellikle Dreyfus’ün yazıları ile suçun maddi konusu belgedeki yazıların karşılaştırılmasına önem ve öncelik verilir.

Bunun birçok nedeni vardır.

En başta geleni, insan mantığını gerçeğin yörüngesinden uzaklaştıran kolaycılıktır.

Zira Dreyfus, sırların kolaylıkla öğrenileceği bir büroda çalışmaktadır.

Bundan başka vücut yapısı yüzünden kimi hizmetlerden dışlanmıştır. Soruşturmacılara göre, besbelli ki Dreyfus bunun ezikliği ve hıncı içinde suç işlemeye yönelmiştir.

Nitekim bu görünüm, Savaş Mahkemesinin (Kurulunun) önüne çıktığında da dikkati çekmiş, Mahkemeyi etkilemiştir. Gerçekten daha sonraları yanlış kararın düzeltilmesinin büyük oyuncularından biri olan Georges Clemenceau, bu etkilenmeyi çarpıcı biçimde şöyle özetleyecektir: ‘Suçsuz kişiyi çok kötü seçtik’ (!?)

Olayın duyulmasından beş gün sonra Drumont, gazetesinde şunları yazar: ‘Suçlu Dreyfus değildir, aslında. Suçlu, en gizli bilgilerin toplandığı bir büroya Dreyfus’ü yerleştiren ve birilerine şirin görünmek için bütün alçaklıklarla içli dışlı olan politikacı Bakandır.’

Drumont’un gazetesine göre, bu Bakan elbette Savaş Bakanı General Mercier’dir. Zira Mercier, ne denli liyakatsiz kişi varsa çevresine toplamıştır; ‘bilinçsiz bir siyasetçi’, ‘kargaşanın örgütleyicisidir’.

General Mercier bu baskılar altındadır. Bu baskılar nedeniyle Bakan, asıl hainin ve gerçek suçlunun ardına düşmez. En kısa sürede ille de bir suçlu bulunmasını ister. Direnme gücü yetersiz biri için anlaşılabilir bir durumdur, bu. Mercier, davayı ve adaleti değil, kendisini düşünmekte, çok ivecen davranmakta, soruşturmanın bir an önce yapılıp bitirilmesini istemektedir.

Peki, oyunun zorla başoyuncusu ve suçlu kılınan Dreyfus kimdir?

1859’da Mulhouse’da doğan Dreyfus, 1870 savaşında on bir yaşındadır; Carpentras’daki büyük kız kardeşine sığınmıştır. Aynı yıl Fransız uyrukluğuna geçmiştir. İlköğrenimine Grenoble’da başlamış, bu öğrenimi Paris’teki Sainte-Barbe Kolejinde tamamlamıştır. Akrabaları Almanlara bırakılan Alsace’ta kalmışlardır. Erkek kardeşleri ailenin malvarlığıyla ilgilenmek üzere Alman uyrukluğunu sürdürmüşler ve Mulhouse’a yerleşmişlerdir.

Ezici çoğunluğun gözünde ne yazık ki bunların her biri birer kusurdur. Yargılamayı daha başında etkileyen birer önyargıdır. Yargısal yanılgıyı besleyen çarpıklıklardır.

Ama Dreyfus’ün en önemli kusuru, birçoklarına göre, kuşkusuz Yahudi olmasıdır.

Kimse Dreyfus’ten yana kanıtlar üzerinde, sözgelimi sağlam, lekesiz özel ve aile yaşamı ile mesleğinde gösterdiği başarılar üzerinde durmaz. Üstelik Dreyfus’ün casusluk yapmak için bir nedeni, sözgelimi paraya da gereksinmesi yoktur. Zira o, cevahircikle uğraşan, elmas zengini bir ailenin kızı olan Lucie Hadamard ile evlidir. Düzenli, rahat ve zengince bir yaşam sürdürmektedir. Ailesine bağlıdır, iki çocuk babasıdır.

Meslek yaşamına gelince, Dreyfus ilkin 18 yaşında girdiği ‘Polytechnique Okulu’nu dokuzuncu olarak bitirmiştir. 21’inde teğmendir. Fontainebleau Topçu Okulunu bitirip yüzbaşı olduğunda 29 yaşındadır. Bu arada Bourges’daki patlayıcı maddelerle ilgili Okulu da bitirmiştir. Otuz yaşında iki yıllık Savaş Okuluna (Harbiye) girmiş ve bu Okulu da başarıyla bitirmiştir.

Bu parlak subayın önünü kesmek ve subay olmasını önlemek için, Savaş Okulunun Müdürü General Bonnefond, özellikle ilginç bir yöntem kullanmakta, onun notlarını sürekli budayıp düşürmektedir.

Ama General Bonnefond’a karşın Dreyfus’ün siciline yine de dokunulamaz. Bu sicilde şunlar yazılıdır: ‘Sağlığı yeterince iyi. Ilımlı yapıda. Öğrenimi, giyimi kuşamı iyi. Genel öğrenimi / kültürü çok geniş. Kuramsal askeri öğrenimi ve uygulamacılığı çok iyi. Yönetici olarak çok başarılı, çok iyi. Çok iyi Almanca bilir. İyi bir at binicisi. Pekiyi derecesiyle diplomasını almıştır. Sorunları çok iyi kavrayan ve algılama gücü canlı ve kıvrak, sürekli çalışan, kurmaylık hizmetlerine çok çabuk uyum sağlayan bir subay’.

Elbette Dreyfus’ü parlak bir gelecek beklemektedir.

Nitekim bu parlak subayı Genel Kurmay Başkanı General Boisdeffre de, kurmay sınıfında tanımış ve ondan etkilenmiştir.

Ne çare ortam zehirlenmiştir, bir kez. Onun alınyazısını, bir bakıma kara yazgısını bu ortam belirleyecektir.

Libre Parole gazetesinin Yahudilik karşıtı yayınlarının, düello çağrılarının ilk meyvesi iki yıl önce alınmış, Morès 24 Haziran 1892’de Yüzbaşı Armand Mayer’i öldürmüştür.

Bernanos’a göre ‘Mayer kusursuz bir subaydır’. Ama öldürülmüştür. Bu cinayeti ‘Le Dix-neuvième siècle’ gazetesi, ‘Alsaslı bir subay Yahudilik karşıtı akımın ilk kurbanı oldu’ diyerek kamuoyuna duyurmuştur. ‘L’Echo de Paris’ gazetesinde Morès de, peygambercesine geleceği okumuştur: ‘Bir iç savaşın eşiğindeyiz.’

İşte bu zehirlenmiş, önyargılı kamuoyu ortamında başlayan soruşturmada bir dizi yanılgı birden yaşanır.

Birincisi, yukarıda değinildiği üzere, bu casusluğu ancak bir Yahudi subay yapabilir denilerek tek olasılıktan yola çıkılır, başka olasılıklar üzerinde durulmaz.

İkincisi, özellikle Yahudi karşıtı basın soruşturmayı / yargılamayı etkiler, acımasızca yönlendirir.

Üçüncüsü, Dreyfus’ün soyu ve bir bakıma geniş anlamda yaşam biçimi, kusur olarak algılanır. Bir başka deyişle, suç ve yargılama hukukunun temel ilkelerine aykırı olarak, yaşam kusurundan yola çıkılır.

Dördüncüsü, soruşturma görevi Yahudi karşıtı ve yanlı birine, Sanderr’e verilir.

Nitekim, Sandherr, Albay Fabre ve Yarbay d’Aboville ikilisinin belge ile Dreyfus’ün bir yazısı arasında benzerlikler bulmaları üzerine ‘Bundan hiç kuşkum yok’ diyerek tehlikeli bir önyargıyla soruşturmaya başlar.

Soruşturmanın başlamasıyla birlikte de dünya çapında ünlenecek, gelecek kuşaklara ders olacak boyutta bir yargısal yanılgının da yanlış ve çürük temelleri atılmış olur.

**DEVAMI SONRAKİ YAZIMIZDA ***

Dreyfus Davası – 2

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

🔗 Günün ilgi Görenleri

Arabuluculuk Anlaşma Tutanağı – Cebri İcraya Elverişlilik

Arabuluculuk anlaşma belgesinde; alacağın şarta bağlanması, eda hükmü içermemesi...

22.7.1971 Tarihli, 1.Sıkıyönetim Askeri Mahkemesinde Başlayan 1. THKO Davası 4. Duruşma (1 ve 2 Nolu Oturum) Zaptı

1. SIKIYÖNETİM ASKERÎ MAHKEMESİ 971/96-13 Duruşma: 4. 22.7.971 Duruşmanın tehir edildiği belli gün...

Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi – 2024-2025 Yılı

Resmî Gazete'de 03.10.2024 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren Türkiye Barolar...

Dünya’da Bilinen İlk Mahkeme Kararı

İ.Ö. 1850 yıllarında Sumer ülkesinde bir cinayet işleniyor. Biri...

Türk İdari Yargılama Hukukunda Bilirkişi Raporlarının Hukuki Niteliği

İdarenin faaliyet alanının çeşitlenerek artmasının bir sonucu olarak bu...

Dreyfus Davası-13 :Adalet Tarihine İz Bırakan Dava

Dreyfus Davası, salt suçluyu bulma, yani polis ve /...

Dreyfus Davası-12- Dreyfus Aklanır

Haziran 1899'da Dreyfus ve Zola Fransa'ya döndüklerinde Başbakan Dupuy'dür....

Dreyfus Davası-11 -Zola:’Bilinmeyen, Öngörülmeyen Bir Zamanda, Gökten...

Zola'nın ünlü 'Suçluyorum!' yazısı ve hüküm giymesi sayesinde Dreyfus...

Dreyfus Davası-10 : Zola Kendisini Cinayet Mahkemesinin...

Zola, aslında Dreyfus Davasındaki yanılgıdan dönülmesini isterken, kendisini cinayet...

Dreyfus Davası – 9 : ‘Suçluyorum!!’

Evet, gerçeğin nasıl yürümekte olduğunu L'Aurore gazetesinde yayımlanan ünlü...

Dreyfus Davası – 8 .. Zola: “Bu...

Dreyfus Davasıyla ilgili hemen her gün Fransa'da yeni bir...

Dreyfus Davası – 7

Picquart, iz sürmekte kararlıdır. Esterhazy'nin ele geçen mektuplarının içeriğinden bir...

Dreyfus Davası – 6

Dreyfus'ün hükümlülüğü ile birlikte geleceği çok parlak bir subayın...
0
Would love your thoughts, please comment.x