İ.Ö. 1850 yıllarında Sumer ülkesinde bir cinayet işleniyor. Biri berber, biri bahçıvan, biri de mesleği belli olmayan üç kişi tarafından Lu-İnanna isimli bir mabet memuru öldürülüyor. Katiller bilinmeyen bir nedenden, onun Nin-dada isimli karısına, kocasını öldürdüklerini söylüyorlar. Kadın bunu gidip ilgililere bildireceği yerde susup oturuyor. Fakat o zaman bile, daha doğrusu yüksek uygarlığı olan Sumer’de bu haber başkent İsin’de oturan kral Ur-Ninurta’ya ulaşıyor. O da bu işin araştırılması görevini Nippur şehrindeki adalet mahkemesi halk kuruluna veriyor. Kurulun 9 üyesi, yalnız üç katili değil cinayeti bildirmeyen kadının da aynı oranda suçlu olduğunu savunuyor.
Kurul üyelerinden ikisi buna karşı çıkarak kadının bu cinayete katılmadığını ve cezalanmaması gerektiğini söylüyor.
Kurul üyeleri bu savunmayı yerinde buluyor. Çünkü görünüşe göre kadının kocası, karısına iyi bakamıyormuş. Bu durumda kadının susması onu adalete karşı suçlu yapmıyordu. Karar “katil olan üç adamın cezalandırılması” idi. Buna göre Nippur kurulu tarafından yalnız üç katil ölüm cezasına çarptırılıyordu.
Bu cinayet mahkeme tutanağı ve kararı bir kil tablet üzerine yazılmış olarak 1950 yılında Şikago Üniversitesi Doğu Bilimleri Enstitüsü ile Pennsylvania Üniversite Müzesinin birlikte yaptıkları kazıda bulunmuştur. Thorkild Jacobsen ve ben bu metin üzerinde çalıştık ve çevrisini yaptık.
Tabletteki bazı kelime ve cümlelerin anlamları hala şüpheli, fakat metnin genel anlamı hemen hemen tam. Bu tabletin köşesi kırık, fakat Üniversite Müzesinde daha evvel yapılan kazılardan çıkmış bir küçük parçadan kırık satırlar tamamlandı. Metnin ikinci bir kopyası olduğunu belirten küçük parçanın bulunması “susan kadın” olayı hakkında Nippur mahkemesinin vermiş olduğu bu karar, Sumer hukukçuları arasında hatırlanması gereken bir hukuki örnek olarak değerlendirildiğini göstermektedir. Amerika’nın yüksek mahkeme kararlarında da aynı işlem yapılmaktadır.
Metnin kelime kelime çevirisi:
“Lu-Sin’in oğlu berber Nanna-sig, Ku-Nanna’nın oğlu Lu-Sin,Adda-kalla’nın kölesi bahçıvan Enlil-ennam ,Lugal-Apindu’nun oğlu nişakku memuru Lu-İnanna’yı öldürdü.
Lugal-Apindu’nun oğlu Lu-İnanna’yı ölüme koyduktan sonra Lu-İnanna’nın karısı olan Lu-Ninurta’nın kızı Nin-Dada’ya kocasının öldürüldüğünü söylediler.
Lu-Ninurta’nın kızı Nin-Dada ağzını açmadı, dudak(ları) kilitli kaldı.
Onların durumu İsin (şehri)ndeki kralın önüne getirildi, ve kral Ur-Ninurta bu konunun Nippur kurulu tarafından ele alınmasını emretti.
(Orada) Lugal … .’ın oğlu Ur-Gula,kuş avcısı Dudu, bağımlı Ali-ellati,Lu-Sin’in oğlu Buzu,…. -Ea’nın oğlu Eluti, taşıyıcı (?) Şeş-Kalla, bahçıvan Lugal-Kan, Sin-andul’un oğlu Lugal-azida (ve) Şara- …. ‘nın oğlu Şeşkalla (kurula) döndüler ve dediler:
“Kim bir adamı öldürmüşse yaşamağa layık değildir.
Bu üç adam ve kadın nişakku memuru Lugal-apindu’nun oğlu Lu-İnanna’nın sandalyesi önünde ölmelidir.”
(Sonra) Ninurta’nın memuru Şu …. -lilum (ve) bahçıvan Ubar-Sin (kurula) döndüler ve dediler:
“Lu-Ninurta’nın kızı Nin-dada’nın kocasının öldüğü belli, (fakat) kadın ne yaptı (?) ki, o öldürülsün?”
(Sonra) Nippur kurulunun (üyeleri) onlara dediler:
“Kocası kendisine bakmayan (?) kadın kocasının düşmanlarını bildiği tamam.
Kocasının öldürüldüğünü duyduktan (sonra) niçin kadın susmasın (?)
Kocasını o mu öldürdü?
(adamı) öldürenlerin cezalandırılması (?) yeterlidir.”
Nippur kurulunun kararına göre, Lu-Sin’in oğlu Nanna-sig, Ku-Nanna’nın oğlu berber Ku-Enlil, Adda-kalla’nın kölesi bahçıvan Enlil-ennam’ı idam edilmek üzre (cellata) verdiler.
(bu) Nippur kurulu tarafından ele alınan bir durumdur.”
Bu çeviri yapıldıktan sonra, bugünkü mahkemelerde böyle bir durum karşısında ne gibi bir karar verileceğini öğrenmenin ve bir karşılaştırma yapmanın önemli olacağını düşündük. Bunun için Pennsylvania Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Owen J. Roberts’e (kendisi 1930-45 yılları arasında Amerika yüksek mahkemesinde hakimdi) gönderdik ve bu karar hakkındaki düşüncesini sorduk. Cevap son derece ilginçti. Çünki bu zamanın hakimleri de bundan dört bin yıl önce yaşamış Sumerli meslekdaşları gibi, aynı kararı vereceklermiş. Roberts’in yazdıklarını buraya alıyorum:
“Bizim kanunlarımıza göre, böyle bir durumda kadın suç ortağı olarak kabul edilmez. Onun suçlu olması için cinayetin yalnız yapıldığını bilmesi değil, cinayet sırasında orada bulunması, teşvik etmesi ve yardım etmesi gereklidir.”
KAYNAK:
Tarih Sumer’de Başlar.
S.N. Kramer.
TTKB-Ankara/1990,
İlk Mahkeme Kararı.
S.46-49