Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu

Özel hayat geçmişten bugüne kadar kişilerin hayatında var olan ancak özellikle sanayi devriminden sonra önce Avrupa’da sonra da ülkemizde bireyin önemi ve anlamı arttıkça hukuk sistemlerinde de yer almaya başlamış olup bu çalışmamızda özel hayatın gizliliğini ihlal suçu incelenmiştir. Çalışmamız iki bölümden oluşmakta olup özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun özellikle Avrupa ve Amerika’daki düzenlenişi ile özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun Türk hukukundaki görünümü ve suçun unsurlarının incelenmesi amaçlanmıştır.

İlk bölümünde özel hayatın ihlali anlamında önce özel hayat kavramı ve gelişiminden bahsedilmiş daha sonra ise özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun Avrupa ve Amerika’daki görünümleri incelenmiştir. Bu incelemeler hem ilgili bölgelerdeki düzenlemeler ile hem de verilen yargı kararları ile detaylandırılmıştır. Yine aynı bölümde Türkiye’de özel hayatın gizliliği ihlal suçunun tarihi gelişimi incelenmiştir.

Devamında ise gerek Anayasa Hukuku açısından gerek Ceza ve Ceza Muhakemesi hukuku açısından suçun düzenlenme biçimi ve görünümleri ele alınmıştır.

Çalışmamızın ikinci bölümünde ise özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun unsurları; fail, mağdur, hareket ve hukuka uygunluk sebepleri başlığı ile ilgili emsal Yargıtay kararları ile açıklanarak aktarılmıştır.

Av. Canberk YILDIRIM – İstanbul Barosuna kayıtlı avukat

BU MAKALE, İSTANBUL BAROSU DERGİSİNİN 2024/4 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.

1. SUÇUN TANIMI, GELİŞİMİ VE TÜRKİYE VE DİĞER ÜLKELERDEKİ DÜZENLENİŞİ

1.1.Özel Hayat Kavramı

Özel hayat, Türk Dil Kurumu’nun Sözlüğünde şu şekilde tanımlanmıştır: ‘Kişinin kendine özgü yaşayışı, yaşama tarzı, kendisini ilgilendiren tutum ve davranışı; öz yaşam, özel yaşam”2 Söz konusu terim İngilizce’de “private life3”, Fransızcada “vie privée”, 4 İspanyolcada “vida privada”,5 Almancada “privatleben6”, İtalyancada “vita privata7” sözcükleri kullanılmaktadır.

Özel hayat kişinin hem diğer kişiler ile hem de devlet ile ayrıldığı alanı temsil eder. Bu sebeple bireye, devlet veya özel kişilerce rahatsız edilemeyeceği kendisi ve yakınlarıyla baş başa kalabileceği, maddi ve manevi varlığını geliştirebileceği özerk bir alan sağlanmalıdır8. Özel hayat anlayışının oluşması ve gelişmesi beraberinde özel hayatın korunması hakkının da gündeme gelmesine sebep olmuştur. Bu hakkın kapsamına, kişinin özel hayatı, aile hayatı, ev yaşantısı, maddi ve manevi bütünlüğü, şeref ve haysiyeti, özel fotoğraflarının izinsiz yayımlanmaması, hukuka aykırı bir biçimde dinlemeye maruz kalmaması ve gözetlenmemesi, özel yazışmalarından gizlice yararlanılmaması ve gizli olarak elde ettiği bilgilerin yayınlanmaması gibi haklar girmektedir9. Özel hayatın gizliliği hakkı; kişinin özel hayatı kapsamında olabilecek her türlü bilgi, olgu, olay, duygu, düşünce gibi yaşam tecrübelerinin ve yaşanmışlıkların hak süjesi olan kişinin paylaşma iradesinin bulunmadığı diğer insanlara karşı saklı tutulması ve haklı bir neden olmadığı takdir de bunlara hiç kimsenin erişememesi hususlarında kişinin makul beklentisinin hukuken korunmasını ifade eder10.

1.2. Dünya Genelinde Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçunun Gelişimi

Dünya genelinde özel hayatın gizliliğinin gelişiminde en net ve genel olarak kabul edilen anlaşma Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun, 10 Aralık 1948 tarihli ve 217A(III) sayılı kararıyla kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 12. Maddesinde
düzenlenmiştir. İlgili madde şu şekildedir:

“Hiç kimse özel hayatı, ailesi, meskeni veya yazışması hususlarında keyfi karışmalara, şeref ve şöhretine karşı tecavüzlere maruz bırakılamaz. Herkesin bu karışma ve tecavüzlere karşı kanun ile korunmaya hakkı vardır.” 11

1.2.1. Avrupa

Daha sonra ise Avrupa genelinde özel hayat kavramı iyice yerleşmiş ve kıta için genel bir düzenleme ihtiyacı doğmuştur. Avrupa Konseyine üye devletlerin Dışişleri Bakanları tarafından 4 Kasım 1950 tarihinde imzalanan ve 3 Eylül 1953 tarihinde yürürlüğe giren İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi (Convention for the Protection of Human Rights and Fundamental Freedoms) bir başka ifade ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. Maddesi de özel hayatın korunmasına ilişkindir.12

Avrupa İnsan Hakları Komisyonuna göre ise, özel hayat deyimi,  “yabancı gözlerden uzak yaşamayı isteme hakkından” daha geniş olup bir ölçüde bireyin kendi kişiliğini geliştirme ve gerçekleştirme için hem cinsleriyle özellikle duygusal ilişkiler kurmak ve bunu devam ettirmek hakkıdır.13 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, kavramı sadece bir kişinin “iç dairesi” eklinde tanımlamak suretiyle sınırlar çizmenin çok kısıtlayıcı olduğunu düşünmektedir.14

Avrupa’da özel hayatın gizliliği kapsamında verilen en meşhur kararlardan biri Prenses Caroline Hannover kararıdır.

İlgili karara bakıldığında:

“Başvurucu, basın özgürlüğü konusunda, demokratik bir toplumda basının halkın bilgilendirilmesinde ve kamuoyunun oluşmasında oynadığı esaslı rolün farkında olduğunu; fakat bu davadaki durumda magazin basınının amacının başvurucunun gündelik hayatına ait önemsiz fotoğrafları yayınlayarak okuyucularının röntgenci eğilimlerini tatmin etmek ve bundan büyük kar elde etmeye çalışmaktan ibaret olduğunu belirtmektedir… Görülmekte olan davada, özellikle başvurucunun Monte Carlo Plajı’nda sendeleyip düştüğü esnada çekilmiş olan fotoğraflarda bu husus kendini çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır (bkz., Yukarıda 17. paragraf).

Gazeteci ve fotoğrafçıların plaja giriş çıkış kuralları sıkı şekilde düzenlenmiş olmasına karşın, söz konusu fotoğrafların yüzlerce metre uzaklıktan, muhtemelen yakınlardaki bir evden gizlice çekildiği anlaşılmaktadır… Yukarıda da belirtildiği gibi, mahkeme,
özel hayat korumasının ifade özgürlüğüne karşı dengelenmesinde ağırlıklı unsurun yayınlanan fotoğraf ve makalelerin kamu menfaatine katkıda bulunması gerekliliği olduğunu belirtmiştir. Mevcut davada, fotoğraf ve makalelerin, başvurucunun herhangi bir resmi görevi olmaması ve başvurucunun özel hayatı ile ilgili olmaları nedeniyle bu tarz bir katkı sağlamadığı açıktır… Mahkeme, söz edilen tüm bu unsurları hesaba katarak, bu konuda Devlete tanınmış takdir hakkına karşın, Alman mahkemelerinin mevcut menfaatler arasında adil bir denge kuramadığına karar vermiştir. Bu nedenle sözleşmenin 8. maddesinin ihlali edilmiştir.”15

1.2.2. Amerika

Amerikan Hukuku kişinin en önemli kişisel varlıklarını “Right of Privacy” kavramı adı altında toplamış ve özel hayatın gizliliği ve korunması hakkında hukuki güvenceler sağlamıştır16

Özel hayatın gizliliği ve korunması hakkının Amerikan Hukuku tarafından kabul edilmesinde 1930 yılında “Restatement of Torts” adı verilen ve ABD’deki hukuk kurallarını birleştirmeye yönelik çalışma, anılan hakkın kabul edilmesinde önemli etki yapmıştır. 17

Restatement of Torts’un 867. Bölümünde “başkasının üçüncü kişiler tarafından bilinmemesinde menfaati bulunan hayatına ilişkin faaliyetlerine, kabul edilmesi mümkün olmayan ve önemli sayılacak bir tecavüzde bulunan veya görüntülerini kamuya yayan kimse, bu fiilden doğan zarardan sorumludur” kuralı getirmiş ve özel hayatın gizliliği ve korunması hakkının ihlalini, bir dava sebebi olarak göstermiştir.18

Yine Amerika’da 16 Aralık 1966 tarihinde New York’ta kabul edilen ve 23 Mart 1976’da yürürlüğe giren Medeni ve Siyasi Haklara Dair Uluslararası Sözleşme’nin 17. Maddesi özel hayatın gizliliğine dair şu maddeyi getirmiştir:

“Kimsenin mahremiyetine (privacy), ailesine, konutuna ya da haberleşmesine keyfi ya da kanunsuz olarak müdahale edilemez, onur ve saygınlığına kanunsuz saldırılarda bulunulamaz.”19

İnsan haklarının belirli bir ülkenin vatandaşı olmaya değil insan olma sıfatından gelen bir temele dayandığı vurgusuyla kaleme alınan ve güvence altına alınan temel hakların Amerikan devletlerinin iç hukukları ile korunmasını amaçlayan 22/11/1969 tarihli Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi de özel hayatın korunması yönünde hükümler içermektedir.20 İlgili sözleşmenin Mahremiyete saygı gösterilmesi hakkı başlıklı 11. Maddesinde kişilerin özel hayatına karşı saldırıların olamayacağı bunun korunmasının güvene altında olduğu/olacağı belirtilmiştir. 21

1.3.Özel Hayatın Gizliliği Suçunun Türkiye’deki Gelişimi

1.3.1. Anayasa Hukuku Açısından

1961 Anayasası ile özel hayatın gizliliği hakkı ilk defa düzenlenerek koruma altına alınmıştır. 1961 tarihli Anayasa’nın Özel Hayatın Gizliliği başlığı altında; “özel hayatın gizliliği” (md.15), “konut dokunulmazlığı” (md.16), “haberleşme hürriyeti” (md.17), hakları anayasal güvence altına alınmıştır.22

İlgili maddeler şu şekildedir:

MADDE 15:
“Özel hayatın gizliliğine dokunulamaz. Adlî kovuşturmanın gerektirdiği istisnalar saklıdır. Kanunun açıkça gösterdiği hallerde, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; millî güvenlik veya kamu düzeni bakımından gecikmede sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınan merciin emri bulunmadıkça kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz.”

1982 Anayasasında ise özel hayatın gizliliği ilk olarak 20. Maddede “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.” Şeklinde düzenlenmiş olup ikinci fıkra 03.10.2001 tarihindeki değişiklik ile; “Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.” Şeklinde düzenlenmiş olup 07.05.2010 tarihinde ise kişisel verilere ilişkin yapılan ekleme ile “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları
doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar.

Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.” Düzenlemesi getirilerek kişisel verilerin korunması da özel hayatın korunması kapsamına alınmıştır. Kişisel verilerin bu noktada eklenmesinin sebebi ilgili komisyon gerekçesinde de belirtildiği üzere uluslarası sözleşmelerle korunana kişisel verilerin ülkemizde de dünyaya uyumlu hale getirilerek korunmak istenmesindendir.23

1.3.2. Ceza Kanunları Açısından

Ceza Kanunları açısından özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun gelişimine baktığımızda; Ceza Muhakemesi Kanunu’nda; arama ve el koyma (CMK md.116-134), iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması (CMK md.135), gizli soruşturmacı görevlendirilmesi (CMK md.139) şeklinde hüküm altına alınan koruma tedbirleri
kişilerin özel hayatlarına yönelik ihlallere neden oluşturabilmektedirler24. 765 sayılı mülga TCK’da özel hayatın gizliliğinin korunması hakkının ihlalini suçuna dair bir düzenleme mevcut değildi. Özel hayatın gizliliğinin ihlali suçu, 2005 tarihli 5237 sayılı TCK’da, “Kişilere Karşı Suçlar” adlı ikinci kısmın “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlıklı dokuzuncu bölümünün 134. maddesinde, “Özel hayatın gizliliğini ihlal” ismiyle düzenlenmiştir. İlgili metine bakıldığında:

“Özel hayatın gizliliğini ihlal
Madde 134- (1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.

(2) (Değişik: 2/7/2012-6352/81 md.) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de
aynı cezaya hükmolunur.”

Görüldüğü üzere TCK özel hayatın gizliliğini ihlal durumunda yeni düzenleme ile bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Söz konusu görüntülerin ifşası durumunda da bu nitelikli bir hal olarak ikinci fıkrada gösterilmiştir.

Ceza muhakemesi hukuku, hem suçluları cezalandırarak toplumun menfaatlerini hem de suçsuzların cezalandırılmasını önleyerek sanığın menfaatlerini korumaya çalışan bir hukuk dalı olarak, toplumun ve bireyin gerekleri arasındaki dengeyi kurabilmek için
maddi gerçeği araştırmaktadır25. Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki bazı işlemlerin kişilerin özel hayatına etki etmesi söz konusudur. 

Bunlara örnek olarak; CMK m.116 vd Arama Koruma Tedbiri, 26 telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi m.13527 örnek gösterilebilir. Öte yandan CMK m.157 ise “Kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir” şeklinde düzenlenerek şüphelilerin özel hayatını koruma altına almayı amaçlamıştır. Bu noktada suçlu ve suçluların bulunması ile şüpheli ve/veya sanıkların özel hayatlarının korunması konusunda dengenin sağlanması önem arz etmektedir. Bu sebeple, haberleşme özgürlüğünün sınırlandırılması kanunla sıkı şartlara bağlanmalıdır28.

2. ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇUNUN ANALİZİ

2.1. Genel Olarak

Özel Hayatın Gizliliğini ihlal Suçu, 5237 sayılı TCK Dokuzuncu Bölümde düzenlenmiş olup Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar başlığı altında m. 134’de düzenlenmiştir. Yasa hükmü şu şekildedir:

“(1)Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.

Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde cezasının sınırı bir yıldan az olamaz.

(2)Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiilin basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde, ceza yarı oranında artırılır” denilmiştir. İlgili hükme göre birinci fıkrada suçun temel hali düzenlenmiş iken ikinci fıkra ise ayrı bir suçu düzenlemiştir.29

Suçun hukuki konusunu oluşturan varlık veya menfaatler bireye, aileye, topluma veya devlete ilişkin, dolayısıyla bireysel, toplumsal veya kamusal nitelikte olabileceği gibi maddi veya manevi nitelikte de olabilir30. Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun hukuki konusu, özel hayatın gizliliğinin korunması hakkıdır.31

2.2. Fail

Türk Ceza Kanuna göre bazı suçlar herkes tarafından işlenebiliyor iken bazı suçlar ise yalnızca belirli bir hukuki veya fiilî durumda olan kişilerce gerçekleştirilebilmekte olup bu şekildeki suçlara “özgü (mahsus) suç” adı verilmektedir.32 Özel hayatın gizliliği suçu ise herkes tarafından işlenebilen bir suç olduğundan özgü suç olarak tanımlanmamaktadır. Kanun koyucu her ne kadar suçun temel halinin herkes tarafından işlenebileceğini belirtmiş ise de nitelikli haller bakımından suçun sadece belirli kişiler tarafından işlenebileceğini hükmetmiştir. 33

TCK’nın 20. maddesinde tüzel kişiler hakkında cezai müeyyidelerin uygulanamayacağı ancak kanunda öngörülen güvenlik tedbirlerinin saklı olduğu belirtilmiştir34. Dolayısıyla tüzel kişilerin bu suçun faili olması durumunda TCK m. 140 uyarınca tüzel kişi faile kanun uyarınca güvenlik tedbirleri uygulanacaktır35. Bununla beraber hayatın olağan akışı gereğince gizli bir olayı öğrenen kişinin ya da söz konusu özel hayat unsurunun bizzat içinde yer alan diğer kişilerin, sadece özel hayata ilişkin edindikleri bu tür bilgiler nedeniyle özel hayatın gizliliği suçunun temel şekli bakımından fail olarak nitelendirilmesi olanaklı değildir.36

2.3. Mağdur

Özel hayatın gizliliğini suçunun mağdurunun kim olacağı konusunda kanun özellik belirlememiştir. Bir başka deyişle herkes özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun mağduru olabilir. Spor siyaset vb  alanlarda tanınmış kişilerin, sade bir yaşam süren insanlara nazaran hayatlarının gizli alanı dar olmakla birlikte bu kişilerin de özel hayatlarının korunduğu ve suçun mağduru olabilecekleri hususu tartışmasızdır37. Özel hayata konu olan özel alanın sadece gerçek kişilere özgü olduğu düşünüldüğünde, tüzel kişiler özel hayatın suçu mağduru olamayacaklardır. Bu bağlamda gerçek kişilerin tanınmış veya tanınmamış olması veya herhangi bir özelliği bakımından fark söz konusu değilken tüzel kişiler bakımından ilgili suçun faili olmak mümkün ise de mağduru olmak söz konusu değildir.

Ancak tüzel kişiler özel bilgilerinin paylaşılması durumunda 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 54vd hükümlerinde düzenlenen “Haksız Rekabet” kurumu üzerinden talepte bulunabileceklerdir.

Yine gerçek kişilerin suçun mağduru olmaları için bir diğer şart da ehliyetli veya ehliyetsiz olmasından bağımsız olarak yaşıyor olmalıdır. Ölmüş kişiler ilgili suçun mağduru olamayacaksa da ilgili özel hayatın paylaşımı durumuna göre TCK m.130 kapsamında ölünün hatırasına hakaret suçunun konusu olabilecektir.

Yine Avrupa Birliği İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi’nin Türk Sanatçı Berrak Tüzünataç hakkında verdiği kararda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. Maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

Öncelikle ilgili Anayasa Mahkemesi Karında:

Başvurucuya ait görüntüler, İstanbul ili Kabataş semtinde bulunan ve altı katlı bir apartmanın en üst katında yer alan evinin terasında/balkonunda bulunduğu ve Ş.G. ile yakınlaştığı esnada çekilmiştir. Balkon/teras, üçüncü kişilerin rıza dışı girişine kapalı olan konutun bir parçası olsa da buralardaki yaşam faaliyetlerinin dışarıdan görülebilmesi nedeniyle mahremiyetin sınırlı kalabileceği ve bunların belli ölçüde alenileşebileceği izahtan varestedir. Bu nedenle mahremiyetini korumak isteyenlerin balkondaki yaşam aktivitelerini buna göre sınırlamaları beklenir. Kişinin başkaları tarafından görülebileceğini bilerek mahrem alanında kalması gereken aktivitelerini balkona taşıması durumunda bunların başkaları tarafından görülebildiğinden şikâyet etme hakkı söz konusu olamaz. Zira mahremiyetin korunması ve mahrem alana ilişkin hususların alenileşmesinin önlenmesi sorumluluğu öncelikle bireyin kendisine aittir.

Başvurucu, balkonunun yoldan geçenler tarafından görülmesinin mümkün olmadığını ve bu nedenle görüntülerin ancak yüksek bir yerden yakınlaştırma yöntemiyle çekilmiş olabileceğini ileri sürmüş; Mahkeme ise bu görüntülerin kamuya açık bir alan olan sokaktan çekildiği sonucuna ulaşmıştır. Dosyaya sunulan görüntü kaydı incelendiğinde görüntülerin başvurucunun balkonundan daha düşük bir kottan çekildiği ve balkonun aşağıdan görülebilen çok küçük bir alanını içerdiği görülmektedir. Bu durumda görüntülerin sokaktan çekildiği hususunda Mahkemece ulaşılan kanaatin aksi yönde bir sonuca ulaşılabilmesi için herhangi bir neden bulunmamaktadır. Mahkemenin kabulüne göre başvurucunun balkonun bu köşesinde partneriyle yakınlaşmasının kameranın çekim yaptığı noktada bulunan insanlar tarafından özel bir çaba sarf edilmesine ihtiyaç duyulmadan görülebildiği anlaşılmaktadır. Başvurucunun kendi rızasıyla balkonun dışarıdan görülebilen alanında, balkonu çevreleyen korkulukların dışına taşarak açık alandan herkesçe elde edilebilirliğine imkân verecek şekilde partneriyle yakınlaşmayı tercih ettiği gözetildiğinde mahreminin korunması hususunda yeteri kadar hassas davranmadığı ve üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediği değerlendirilmektedir…38

Söz konusu karar uyarınca AYM her ne kadar özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğunu karar vermiş ise de Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.

Bunun üzerine AİHM’ne yapılan başvuruda mahkeme; Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. Maddesini ihlal ettiğine hükmederek Berrak Tüzünataç’ın başvurusunda ihlal olduğuna karar vermiştir.39

Yine Yargıtay vermiş olduğu bir kararında; Sanatçı olan davacının kız arkadaşı ile özel bir tekne ile denize açıldıkları ve gözlerden uzak olan ıssız bir alanda, kız arkadaşı ile yakınlaştıkları sırada rızaları ve bilgileri dışında samimi ve birlikte görüntülerinin haber yapılmasını; kamuya mal olmuş olsa da davacının toplum bilgilendirmesi ve haber alma hakkı kapsamında olmayan, mesleki faaliyeti içerisinde yer almayan, salt özel hayat olayının sadece merak gidermek amacıyla toplumsal bir yarar gütmeyen durumun kişilerin fiziksel mahremiyetine yönelik fotoğraflar ile haber yapılması durumunda ifade özgürlüğünün dar yorumlanması gerektiği bahsiyle özel hayata yönelik müdahale olduğunu değerlendirerek davacı yararına manevi tazminat hükmedilmesi yönünde karar oluşturulmuştur.40

2.4. Fiil

Fiil, belirli bir amaç doğrultusunda kişinin iradesine bağlı olarak oluşan ve dış dünyada etki doğuran insan davranışı olarak tanımlanmaktadır.41 İlgili maddeye bakıldığında temelde iki suç ancak üç hareket söz konusudur. Maddenin ilk fıkrasının ilk cümlesinde belirtilen hareket kişilerin özel hayatını ihlal etme olarak ortaya çıkmaktadır. İlk fıkranın ikinci cümlesinde gösterilen hareket ise gizliliğe konu görüntü ve/veya seslerin kayıt altına alınması olarak gözükmektedir. İlgili maddenin ikinci fıkrasına bakıldığında ise;

“Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa etmek” eylemi yer almaktadır.

Burada kastedilen fiilleri somutlaştırmak gerekirse örneğin; Duyular aracılığıyla öğrenme, olayın doğrudan algılanması şeklinde veya bir başkasının günlüğünün izinsiz bir şekilde okunması durumu gibidir. 42

Bu bağlamda fiilin nasıl değerlendirildiği ve anlaşıldığı hususundaki Yargıtay kararlarını incelemenin yerinde olduğu kanaatindeyiz.

Yargıtay Kararı – 12. CD., E. 2014/16714 K. 2015/591 T.19.1.2015
“Dosya kapsamına göre, sanığın … İstasyonundaki yürüyen merdivenleri kullanarak dışarı çıkış yapmakta olan katılana yaklaşıp, casus kamera ile, katılanın erojen bölgelerine odaklayarak, onun bilgisi ve rızası dışında, fiziksel mahremiyetini içeren görüntülerini kaydetmesi ve güvenlik görevlilerince farkedilmesi üzerine yakalandığı olayda, Katılan beyanı, sanığın aşamalardaki ikrar içeren beyanları, casus kameradan elde edilen video görüntülerine ait kayıtlar dikkate alındığında, sanığın sübut bulan eylemine uyan özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkumiyet kararı verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden, yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin, eksik incelemeye, suçun teşebbüs aşamasında kaldığına, hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve erteleme hükümlerinin uygulanması gerektiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün isteme uygun 43olarak ONANMASINA, 19/01/2015 tarihinde oy birliği ile karar verildi,”

Yargıtay başka bir kararında erkek arkadaşından ayrılan sanığın kız arkadaşının vesikalık fotoğrafını bir facebook hesabında paylaşmasını özel hayatın gizliliğini ihlal olarak görmemiştir. 44 Öte yandan facebooktan paylaşıma dair bir başka Yargıtay kararında ise sanığın dayısının kızı ve aynı zamanda kız arkadaşı olan mağdur …ile beraberken onun bilgisi dahilinde çektirdikleri özel resimleri, mağdurun kendisinden ayrılıp başka bir kişi ile nişanlanmasına tepki olarak facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde paylaşması özel hayatın gizliliğini ihlal suçu olarak görülmüştür.45

Yine benzer bir kararda da “sanığın, katılan … ile duygusal arkadaşlık kurarak bir süre birlikte yaşadığı, katılanın, ilişkiye son vermesine tepki olarak, katılanın, birlikte oldukları dönemde rızası ile çekilen çıplak fotoğraflarını, oturduğu apartmanın kapısına yapıştırarak yerlere attığı…” olayda suçun işlendiğine kanaat getirilmiştir46.

TCK m.134/1’in ikinci fıkrasında düzenlenen görüntüye alma suçuna dair verilen bir karar ise şu şekildedir:

“…TCK’nın 134/1, 53/1. maddeleri gereğince mahkumiyet Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Sanığın, olay günü 5-6 saat süreyle pastanede oturduğu, aynı pastanede bulunan 2005 doğumlu mağdure İris, annesi … ile birlikte bir başka masada oturdukları sırada, mağdure İris’in tuvalet ihtiyacı gidermek üzere katılan …’in mağdure İris’le birlikte bayanlar tuvaletine doğru yöneldikleri ve katılan …’in mağdure İris’i bayanlar tuvaletine girdirerek kapının önünde beklemeye başladığı, sanığında katılan ve mağdurenin peşinden bayanlar tuvaletinin hemen yanında bulunan erkekler tuvaletine girdiği, bu sırada sanığın, yanyana bulunan her iki tuvaletin üst kısmında ki açıklıktan faydalanarak cep telefonu ile mağdure İris’in fotoğrafını çektiğinin iddia edildiği olayda, Suç tarihinde yedi yaşını bitirmiş olması nedeniyle olayları kavrayacak yaşta olan mağdurenin, tüm aşamalardaki tutarlı anlatımı, emlakçı olduğunu söyleyen sanığın, suçun işlendiği yer olan pastanede olaydan önceki 1 ay süresince günde ortalama 7-8 saat boyunca bulunduğuna dair tanık beyanları, olay günü de gün boyu pastanede oturduktan sonra mağdurenin tuvalete girmesi, olay olduğu sırada sanığın bulunduğu tuvaletin kapısı çalınmasına rağmen sanığın kapıyı 1-2 dakika sonra açması ve üzerinde aynı anda üç adet cep telefonu bulundurması, mağdurenin bayanlar tuvaletinde olduğu sırada sanığın erkekler tuvaletinde bulunması ve mağdurenin fotoğrafının çekilebileceği başka bir yerin olmayışı karşısında sanığın eyleminin sabit görülerek sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş olup…” şeklinde karar verilmiştir.

Yine yukarıdaki karara paralel şekilde sanığın, internette sosyal paylaşım sitesinden tanışarak arkadaşlık kurduğu mağdurla, evindeki cinsel ilişki anına ait video görüntülerini, odaya yerleştirdiği cep telefonu ile gizlice çekerek kaydedip, görüntüleri bilgisayarına aktardığı olayda da Yargıtay temyiz itirazlarını dayanaksız bulup reddetmiştir.47 Yine benzer başka bir kararda sanığın arkadaşlarından temin ettiği, katılan ve müştekiye ait cinsel ilişki görüntülerini, katılan ve müştekinin rızası dışında üçüncü kişilerle paylaşması fiili de TCK 134 kapsamında suç olarak değerlendirilmiştir. 48 Son iki karara baktığımızda ilk karardaki fiilin TCK m.134 ikinci cümlede düzenlene özel hayata ilişkin görüntülerin kayıt alınması olarak gerçekmiş iken ikinci karardaki fiilin ise aynı maddenin ikinci fıkrasında belirtilen Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi fiili olduğu gözükmektedir.

Bunun dışında boşanma aşamasındaki çiftlerin boşanma davası süresince birbirlerini takip ettirmesi vb şekilde eylemlerle zina fiiline tespit ettirmeye çalışması çok yaygındır. Yargıtay vermiş olduğu bir kararında; boşanma davası devam eden sanığın boşanma aşamasındaki eşini takip ettirerek fotoğraflarını çektirip delil elde etme amacı güttüğü olayda TCK m.134 kapsamında özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediğine kanaat getirmiştir.49

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun teknolojinin getirdiği kolaylıklarla işlenmesi de mümkündür. Yargıtay vermiş olduğu bir kararında aynı okulda öğretmen olarak görev yaptıkları katılanın kızına arkadaşlık teklif eden ve teklifine olumlu yanıt alamayan sanığın, katılanın özel yaşam alanına giren görüntüsünü seyretmek veya sesini dinlemek amacıyla katılanın evine yakın mesafede çalışır durumda bıraktığı verici özelliği bulunan düzenek kurduğu, bu düzeneğin fark edilmesinden dolayı, aracında bulunan ve neticeyi gerçekleştirmeye elverişli diğer eşyalarla beraber yakalandığı olayda da suçun işlendiğine hükmetmiştir.50

Yargıtay vermiş olduğu bir kararda kişinin özel bir çaba harcamadan çektiği ve diğer mağdur sıfatına haiz kişilerin rızası dışında alınan fotoğrafların her ne kadar hukuk davasına konu olabilecekse de suç oluşturmadığına karar vermiştir. Söz konusu karar şu şekildedir:

“…Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre;
… Valiliğinde basın ve halkla ilişkiler müdürü olarak görev yapan sanık …’ın, kapısı açık olan Vali Yardımcılığı sekretarya kısmında, vali yardımcısı katılan …’ın eşi ve aynı zamanda defterdarlık muhasebe memuru olan katılan …, vali yardımcıları sekreteri olan katılan …, vali yardımcılarının koruması olan polis memuru katılan … ile defterdarlık muhasebe uzman yardımcısı olan katılan …’nın, mesai saatleri içerisinde kahvaltı yaptıklarını görmesini müteakip, kahvaltı masası etrafında oturan katılanlar .., …, … ve …. bilgisi dahilinde; ancak, rızalarına aykırı olarak, fotoğraflarını çektiği olayda, Kişilik haklarından olan kişinin fotoğrafının rızaya aykırı olarak çekilmesi ve kullanılmasının kişilik hakkının ihlali olabileceği ve sanığın söz konusu eyleminin özel hukuk yaptırımlarını gerektirebileceği; ancak, söz konusu kişilik hakkının ihlalinin, özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturmaya yetmeyeceği; zira, sanık …’ın, tesadüfen ve özel bir çaba göstermeksizin elde ettiği fotoğraf, katılanlar …, …, … ve …, başkalarının görmesini ve bilmesini istemeyeceği özel yaşam alanlarına ilişkin bir görüntü niteliğinde olmadığı gibi, katılanların kapısı açık olan Vali Yardımcılığı sekretarya kısmında kahvaltı yapmaları, onların sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş özel hayatlarının gizliliğini ihlale yol açan bir bilgi niteliğinde de olmadığından, Beraata ilişkin hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA”51 şeklinde karar vermiştir.

Yine TCK m.134’deki fiillerin vasıflandırılması açısından önemli bulduğumuz bir başka kararda ise;

“Sanık ve katılanın boşanmalarına rağmen, bir süre müşterek konutlarında yaşamaya devam ettikleri, aralarında geçen tartışma sonrasında, katılanın kişisel eşyalarını almadan evden ayrıldığı, bir süre sonra, sanığın yaşadığı evde katılan …’ya ait
günlüğü bulması sonrasında, katılan tarafından günlüğün noter aracılığı ile ihtarname çekilip istenilmesine karşın teslim edilmediği, Dosya kapsamından ve tanık beyanlarından, sanığın evinde yapılan aramada elde edilen günlük fotokopisi içeriğinin üçüncü kişilerle paylaşıldığının sabit olmadığı, ancak, sanığın, katılana ait günlüğü bularak katılana iade etmemesi eyleminin, TCK’nın 134/1.maddesinin 1.cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturduğu anlaşılmakla, mahkemece, sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden; Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin, bir nedene dayanmayan temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA, 12.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”52

Görüldüğü üzere yukarıdaki kararda bırakılan günlüğün iade edilmemesi TCK m.134’deki özel hayatın gizliğini ihlal fiilini kapsadığı ancak bunu kopyalayıp dağıtmadığı için ikinci fıkradaki “ifşa” durumunun gerçekleşmediği belirtilmiştir.

Yukarıdaki tüm yargıtay kararlarının gösterdiği üzere özel hayatı ihlal eden fiilin belirlenmesi ilgili maddenin hangi fıkra veya bölümüne göre değerlendirileceği hususunda önem arz etmektedir.

2.5. HUKUKA UYGUNLUK SEBEPLERİ

Hukuka uygunluk nedenleri, “görevin yerine getirilmesi”, “meşru savunma”, “zorunluluk hali”, “yasa hükmünün yerine getirilmesi” ve “ilgilinin rızası” şeklindedir.

2.5.1. Yasa Hükmünün Yerine Getirilmesi

Hukuka uygunluk nedenlerinden kabul edilen yasa hükmünü yerine getirme de koşulları oluşması durumunda suça sebebiyet vermeyecektir. Ancak Yargıtay vermiş olduğu bir kararında vergi dairesinde görev yapan sanıklar hakkındaki kararı dikkat çekicidir. İlgili karara bakıldığında:

“Türkiye çapındaki vergi mükelleflerinin kişisel veri niteliğindeki bilgilerini, fiziki olarak tevdi edilmesi halinde kolaylıkla görebilecek konumunda olan sanıkların, doğrudan bir görev tevdi edilmese dahi, salt veri tabanının güvenliği nedeniyle kendilerine verilen şifreleri kullanıp, sistemde sorgulama yaparak, vergi mükelleflerine ait bilgileri okumaktan ibaret eylemleriyle kişisel verileri ele geçirdikleri kabul edilemeyeceği gibi, söz konusu kişisel verileri, üçüncü kişi ya da kişilerle paylaştıklarına ilişkin haklarında bir iddia ileri sürülmeyen sanıklara, basit bir kod ve şifre sayesinde, sistemde yer alan tüm verilere erişebilme imkanının verilmiş olması ve veri içeriklerinin sanıklardan gizlenmemiş olması karşısında, sanıkların sistemde sorgulama yaparken, hukuka aykırı hareket ettikleri bilinciyle hareket ettikleri de kabul edilemeyeceğinden, sanıklara isnat edilen eylemlerde, TCK’nın 136/1. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve aynı Kanun’un 134/1-1. maddesinde tanımlanan özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı anlaşılmakla;”53 Söz konusu karardaki karşı oy ise şu şekildedir: “Somut olayda, sanıkların hukuka aykırı hareket ettikleri bilinciyle davranmamaları nedeniyle haklarında beraat kararı verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak; kaydedilmiş kişisel verilerin görme, okuma vb. eylemlerle içeriğinin öğrenilmesinin, kişisel verilerin ele geçirildiğinin kabul edilebilmesi için yeterli olduğu görüşünde olduğumuzdan, “ele geçirme” kavramının açıklanmasına ve sanıklara isnat edilen eylemin TCK’nın 134/1 1. maddesi kapsamında değerlendirilebileceğine ilişkin çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.”

Biz burada karşı oy yazısına katılmıyoruz. Her ne kadar hukuka aykırı hareket etme bilinci tartışılsa da bu noktada özel hayatın gizliliğinin kanunun verdiği yetkinin kötüye kullanılarak ihlal edildiği kanaatindeyiz.

2.5.2. İlgilinin Rızası

İlgilinin rızası TCK m. 26/2’de “Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. Rıza, rıza ehliyetine sahip olup, belli bazı hukuksal değerleri üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği kabul edilmiş kişinin, söz konusu hukuksal değerleri tehlikeye düşüren veya zarara uğratan bir fiili onaylayarak, hukuk düzeninin kendisine sağlamış olduğu hukuksal korumadan somut olay özelinde vazgeçmesidir 54. Rıza hususu ile alakalı bir Yargıtay kararın
yer vermek gerektiği kanaatindeyiz.

“…ayrıca beraber oldukları dönemde, mağdurenin aşamalarda değişmeyen tutarlı anlatımlarına ve temyiz incelemesi sırasında incelenen fotoğrafların içeriğine göre, mağdureden habersiz ve onun rızası olmaksızın çekim yaparak elde ettiği ona ait çıplak fotoğrafları katılana gönderdiği olayla ilgili olarak, mağdurenin çıplaklık gibi  fiziksel mahremiyetine ilişkin görüntülerini almak suretiyle gerçekleşen sanığın eyleminde TCK’nın 134/1. maddesinin 1. cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yasal unsurlarının oluştuğu ve sanığın atılı suçtan cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği halde, oluşa ve dosya kapsamına uygun olmayan “Her ne kadar sanık hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kamu davası açılmış ise de; bahsi geçen fotoğrafların mağdurun rızası dışında çekildiğine dair her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden beraatine karar vermek gerekmiştir.” şeklindeki yetersiz gerekçe ile sanığın mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi…”55

Şeklinde karar vermiş iken verilen karşı oy yazısında ise “Sanık ile katılanın birlikte olduğu dönemde çekilen fotoğraflar incelendiğinde, yatağın üzerine çıplak olarak uzanmış halde bulunduğu, fotoğraf çekilen mekanın her ikisinin birlikte kullandığı, ancak katılana ait yatak odası olduğu, yatağın üzerinde dinlenmekte olan mağdurenin resimlerinin onun rızası hilafına çekildiğine ilişkin, katılanın soyut iddiasından başka kanıt bulunmadığı, aksine sanığın savunmasında fotoğraflarla birlikte gönderdiğini beyan ettiği mektup içeriğinden, birlikte olduğu dönemde rızası dahilinde çekildiğinin kabulünün gerektiği, o anda mağdurenin yatak üzerinde uyuyor pozisyonunda olmasının da rızasızlık olarak değerlendirilemeyeceği, ve yerel mahkeme hükmünün isabetli olduğu kanaatiyle çoğunluğunun bozma görüşüne katılmamaktayız.” Diyerek söz konusu durumun hukuka uygunluk nedenlerinden ilgilinin rızası olarak değerlendirilmesi gerektiğini savunmuştur. Ancak biz somut olayda karşı görüş yazısına katılmamaktayız. Zira uyuyan bir kişinin ehliyetinin bile olmadığı düşünüldüğünde kendisinin çıplak şekilde uyurken çekilen fotoğraflara rıza göstermesi hiçbir şekilde kabul edilemez. Söz konusu kararla ilgili bir husus ise bu olayın aynı zamanda kanun hükmünü yerine getirme olarak adlandırdığımız hukuka uygunluk nedeninin de bir görünümüdür. Çünkü ilgili dairenin yargıçları somut olayda özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun oluşup oluşmadığını tespit etmek adına ilgili fotoğrafları incelemek zorunda kalmışlardır. Bu durum bu nedenle hukuka uygunluk nedeni olarak görülecek ve suç oluşmayacaktır. Yine birçok dosyada özel hayatı ilgilendiren tartışmaların yer aldığı durumlarda ilgili yazıları fotoğrafları ve videoları inceleyen bilirkişilerin durumu da aynı şekilde suçun kapsamına girmeyecektir. Ancak ilgili kişiler özel hayata dair bu verileri yayar ise ikinci fıkra kapsamında sorumlu olacaklardır.

2.5.3. Haber Verme Hakkı

Bir diğer hukuka uygunluk nedenlerinden biri olarak görülen haber vermek hakkı hususunda yargıtayın vermiş olduğu bir karar önemlidir.

İlgili kararda:

“Dosya kapsamına göre; sanığın, genel yayın yönetmeni ve sorumlusu olduğu www…..com adresli internet sitesinde, “Bir seks kasetide Jandarma’dan, Jandarma’da D. B.. vakası” başlığı altında, jandarma genel komutanlığı lojistik başkanlığında görevli üst rütbeli bir subay olan katılanın, görev yaptığı dairede görevli sivil memur B.K. ile yasak ilişki yaşadığını deşifre eden video görüntülerinin internete düşmesinin ardından istifanın eşiğine geldiği, B.K.’nin görüntüleri yalanlamadığı, katılanın kamu ihale kurumunda hakim olan eşi A.S.’nin görüntülerin gerçek olmadığını, iftira olduğunu demekle yetindiği, katılanın, daha öncesinde de Yalova ilinde görevdeyken ahlak dışı tutumlarından dolayı soruşturma geçirdiği ve siciline “ahlaken takip edilmelidir” notunun düşüldüğü, jandarmada, askeri teamüllere aykırı olan ve askeri hiyerarşi içerisinde ciddi zafiyet doğurabileceği değerlendirilen bu olayda katılanın bu ilişki karşılığında ne tür tavizler verdiği konusunun tartışıldığının ifade edildiğine dair haber yapılarak bir erkek ve kadının birlikte bir odada çekilen buzlanmış fotoğrafının yayımlandığı, habere kaynak olarak da …. gazetesinin gösterildiği olayda; Haber verme hakkı hukuka uygunluk nedeninden yararlanabilmek için haberin gerçek ve güncel olması, haberin bilinmesinde toplumsal ilgi ve kamu yararının bulunması ve haberin özle biçim arasında denge kurularak yayınlanması gerektiği, bu unsurlardan birisinin dahi bulunmaması halinde haber verme hakkından ve eylemin hukuka uygun olduğundan söz edilemeyeceği, somut olayda, katılanın özel yaşamı ile ilgili olarak yapılan açıklamalar, suça konu yayın ve katılanın toplumsal konumuna ilişkin olgular birlikte değerlendirildiğinde, açıklanmasında kamu yararı bulunmayan ve tamamen katılanın özel yaşamını ilgilendiren bir konuda haber yapıldığı, hukuka aykırı bir haberin daha önce yayımlanmış olmasının, daha sonraki yayını hukuka uygun hale getirmeyeceği, bu bağlamda; sanığın eylemi haber verme hakkı ve basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilemeyeceğinden, atılı özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yasal unsurlarının oluştuğu gözetilerek mahkumiyeti yerine, “haberin Vakit gazetesinden alındığı ve kaynak gösterilerek yayımlandığı, suç kastının bulunmadığı”  içimindeki isabetsiz gerekçeyle beraatine karar verilmesi, kanuna aykırı;”  Şeklinde hüküm kurulmuştu. Bu bağlamda her ne kadar haber verme hakkı kamuoyu yararı gözetilmesi anlamında bir gereklilik olabilecek ise de öte yandan bu durumun kişinin özel yaşamını ihlal etmemesi gerekmektedir.

2.5.4. Meşru Savunma

Hukuka uygunluk nedenlerinden bir diğeri ise meşru savunmadır. Meşru savunma TCK m.25/1’de şöyle açıklanmıştır: “Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.” Meşru savunmanın meşru kabul edilebilmesi için, saldırı ile orantılı olması gerekir. Bu orantı, iki tarafın gerçekleştirdiği ihlaller karşılaştırılarak, somut durum ve şartlara göre belirlenir.56

Meşru savunma hakkı tabiatı itibariyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunda çok sık gündeme gelmemiştir.

Yargıtay vermiş olduğu bir kararında eşi tarafından komşusu ile aldatılan kişinin ilgili cinsel ilişkiye dair videoyu diğer komşularına göndermesinin meşru savunma olarak kabul edilemeyeceğini belirtmiştir.57

3. SONUÇ

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu gerek dünyada ve gerekse Türkiye’de uzun yıllardır gündemde olan, insanın olduğu her yerde doğal olarak varlığını sürdüren bir suç tipidir. Söz konusu suç açısından Türkiye özellikle Avrupa ile entegre durumda olup çalışmamızda detaylı incelediğimiz üzere Berrak Tüzünataç kararında olduğu gibi yerel uyuşmazlıklarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde gündeme geldiği durumlar söz konusu olmuştur.

Çalışmamızın ilk bölümünde özel hayatın ihlali suçu kavramının terminolojik olarak incelenmesi sonrasında Avrupa ve Amerika’daki tarihini ve güncel düzenlemeleri örnek bazı yargı kararları ile inceledik. Devamında Türkiye’deki durumu ele aldık. Ülkemizdeki geçmiş ve güncel anayasaların söz konusu suçun düzenlenmesi hususunu Anayasa Mahkemesi kararlarına da yer vererek değerlendirdik. Daha sonra ise ilgili suçun Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenişi ve durumu ele alındı.

İkinci bölümde ise suçun faili, mağduru, suç hareketleri ve hukuka uygunluk nedenleri ayrı ayrı ele alınmıştır. Bu noktada fail ve mağdur açısından terminolojik ve normsal inceleme yapılmış iken özellikle fiil ve hukuka uygunluk nedenleri incelenirken bolca
Yargıtay kararına yer verilmiştir. Buradaki amacımız söz konusu unsurların suçun anlaşılması açısından önemli olması ve bunun da Yargıtay kararları ile net bir şekilde somutlaştırılabilmesidir.

Fiil açısından TCK m.134’de bir madde olsa da üç fiil söz konusu olduğundan hangi fiilin hangi kapsama girdiği ve bunun sonuçlar ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Yine hukuka uygunluk nedenlerinde de ilgilinin rızası ve haber verme hakkı gibi sebepler daha detaylı incelenmiş iken meşru savunma gibi sebepler ise söz konusu suçta
çok gündeme gelmediğinden daha az kararla incelenmiştir.

Genel olarak önemli bir düzenleme olan TCK m.134’ün değerlendirilmesinde mutlaka kamunun bilgilendirilmesi ile kişilerin bireysel özgürlüğü ve hakların kötüye kullanılması arasındaki dengenin sağlanmasının hem devlet hem de bireyler açısından daha pozitif sonuçlar doğuracağını belirtiriz.

DİPNOTLAR

2 Türk Dil Kurumu Sözlüğü https://sozluk.gov.tr/ ET:15.01.2024
3 İngilizce Sözlük: https://dictionary.cambridge.org/tr/ ET:15.01.2024
4 Fransızca Sözlük: https://www.fransizcasozluk.net/ ET:15.01.2024
5 İspanyolca Sözlük. https://www.ispanyolcasozluk.net/ ET:15.01.2024
6 Almanca Sözlük: https://tr.langenscheidt.com/turkce-almanca/ ET:15.01.2024
7 İtalyanca Sözlük: https://www.italyancasozluk.net/ ET:15.01.2024
8 Ergun Özbudun, Anayasa Hukuku Bakımından Özel Haberleşmenin Gizliliği, Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi 50. Yıl Armağanı, C: 1, Ankara, 1977, s. 265.
9 Fatih Selami Mahmutoğlu, “Özel Yaşamın Gizliliği”, Kaybettiğimiz Türkiye Barolar Birliği Başkanı Anısına Panel, Ankara, 2008, s.100 vd.
10 Fatih Alkan, Anayasa Mahkemesi Ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Bağlamında Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul,2019, s.19.
11 https://www.hsk.gov.tr/Eklentiler/Dosyalar/9a3bfe74-cdc4-4ae4-b876-8cb1d7eeae05.pdf 15.01.2024
12 İlgili maddeye bakıldığında: Madde 8 Özel ve aile hayatına saygı hakkı
“1. Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
2. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin
yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği,
ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın
veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir
tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.” chrome-extension://efaidnbmnnnibp
13 Feyyaz Gölcüklü, Şeref Gözübüyük, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İnceleme ve Yargılama Yöntemi, 11. Ek Protokole
Göre Hazırlanıp Genişletilmiş 3. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara, 2002, s. 334.
14 Katherine Olley, “AHİS 8. Madde http://www.barobirlik.org.tr/ihep/egitimler/E2/
Kate(8).tur.doc, s.3, ET:15.01.2024
15 AHİM Kararı, III.Daire, Von Hannover/Almanya Davası (Başvuru No. 59320/00), Çevirenler. Elif Ekinci / Serkan Cengiz, http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2006-66-269 ET:15.01.2024
16 Ersan Şen, Anglo Sakson Hukukunda Özel Hayatın Gizliliği ve Korunması Hakkı, İstanbul Üniversitesi Mukayeseli Hukuk Araştırmaları Dergisi, No:18, İstanbul, 1990, s.85.
17 Şen, s.86.
18 Report of the Committee on Privacy her Majesty’s Stutionarry Office , London,1972,s. 315. ( naklen, Şen, s.86.)
19 Chromeextension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://www5.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d22/c016/tbmm22016089ss0150.pdf ET:15.01.2024
20 Alkan, s.38.
21 İlgili madde: Madde 11.Mahremiyete saygı gösterilmesi hakkı1.Her kişinin, şerefine saygı gösterilmesine ve onurunun tanınmasına hakkı vardır. 2.Hiç kimse, özel yaşamına, aile yaşamına, konutuna ya da haberleşme-sine yönelik keyfi ya da erkin kötüye kullanımı mahiyetindeki müdahalelere, yahut şerefine ya da şöhretine yönelik hukuka aykırı saldırılara konu olamaz.3. Herkesin, bu tür müdahaleler ya da saldırılar karşısında hukuken korunmaya hakkı vardır. https://docplayer.biz.tr/21214528-Amerikan-insan-haklari-sozlesmesi.html ET:15.01.2024
22 Ramazan Keklik, “Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu” (Doktora Tezi), Konya, 2011,
s.142.
23 Anayasa Komisyon Gerekçesi, “Anayasada kişisel verilerin korunmasına yönelik
dolaylı hükümler bulunmakla birlikte yeterli değildir. Mukayeseli hukukta ve tarafı olduğumuz uluslararası belgelerde de kişisel verilerin korunması önemle vurgulanmaktadır. Maddeyle, herkesin, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını
isteme hakkı, anayasal bir hak olarak teminat altına alınmaktadır. Bu bağlamda, bireylerin kendilerini ilgilendiren kişisel veriler üzerinde hangi hak ve yetkilere
sahip olduğu ve kişisel verilerin hangi hallerde işlenebileceği hükme bağlanırken,
kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği öngörülmektedir.” https://www.anayasa.gov.tr/media/7465/gerekceli_anayasa_2021.pdf
ET:15.01.2024
24 Alkan, s.28.
25 Ezgi Tezir Kurt, Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu (Tck M. 134), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2022, s.53.
26 CMK m. 116-117 ve 118: “MADDE 116. – (1) Yakalanabileceği veya suç delillerinin
elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa; şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir. Diğer kişilerle ilgili arama
MADDE 117- (1) Şüphelinin veya sanığın yakalanabilmesi veya suç delillerinin elde
edilebilmesi amacıyla, diğer bir kişinin de üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait
diğer yerler aranabilir. (2) Bu hâllerde aramanın yapılması, aranılan kişinin veya
suçun delillerinin belirtilen yerlerde bulunduğunun kabul edilebilmesine olanak
sağlayan olayların varlığına bağlıdır. (3) Bu sınırlama, şüphelinin veya sanığın bulunduğu yerler ile, izlendiği sırada girdiği yerler hakkında geçerli değildir. Gece
yapılacak arama MADDE 118. – (1) Konutta, işyerinde veya diğer kapalı yerlerde
gece vaktinde arama yapılamaz. (2) Suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan
hâller ile yakalanmış veya gözaltına alınmış olup da firar eden kişi veya tutuklu
veya hükümlünün tekrar yakalanması amacıyla yapılan aramalarda, birinci fıkra
hükmü uygulanmaz.”
27 CMK m.135 ilk fıkra: “İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması Madde 135
– (1) (Değişik birinci cümle: 25/5/2005 – 5353/17 md.) Bir suç dolayısıyla yapılan
soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin
varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda,
hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının
kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir,
dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Cumhuriyet
savcısı kararını derhâl hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en geç yirmi dört
saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi
halinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl kaldırılır.”.
28 Handan Yokuş Sevük, “Postada El Koyma ve Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, C. 20, S. 69, Mart 2007, s. 101. chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/http://tbbdergisi.barobirlik.
org.tr/m2007-69-301 ET:15.01.2024.
29 Bu husus kanunun gerekçesinde de açıkça ortaya konulmuştur. Bkz. ““Maddenin
birinci fıkrası metninde, özel hayatın gizliliğinin ihlâli suç olarak tanımlanmaktadır. Böylece, gizli yaşam alanına girerek veya başka suretle başkaları tarafından
görülmesi mümkün olmayan bir özel yaşam olayının saptanması ve kaydedilmesi
cezalandırılmaktadır. İkinci fıkrada, böylece elde edilen saptama ve kayıtlardan
herhangi bir suretle yarar sağlanması veya bunların başkalarına verilmesi veya
diğer kimselerin bilgi edinmelerinin temini veya basın ve yayın yoluyla açıklanması
suçun ağırlaşmış şeklini oluşturmaktadır. Maddenin ikinci fıkrasında, kişinin özel
hayatına ilişkin görüntü veya seslerin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi, ayrı bir
suç olarak tanımlanmıştır. Bu görüntü veya sesler örneğin soruşturma kapsamında
hukuka uygun bir şekilde kayda alınmış olabileceği gibi, birinci fıkrada tanımlanan
suçun işlenmesi suretiyle elde edilmiş olabilir. İkinci fıkrada tanımlanan suç, elde
edilmiş olan bu ses veya görüntü kayıtlarının ifşasıyla, yayılmasıyla, yani yetkisiz kişilerce öğrenilmesinin sağlanmasıyla oluşur. Bu ifşanın hukuka aykırı olması
gerekir. Bu bakımdan özel hayata ilişkin kayıtların, savcılık veya mahkemeye verilmesi, duruşmada gösterilmesi ve dinlenmesi hâlinde, söz konusu suç oluşmayacaktır. İfşanın, basın ve yayın yoluyla yapılması, söz konusu suçun nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir.” “
30 Nevzat Toroslu / Haluk Toroslu, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Savaş Yayınevi, Ankara, 2019, s. 110.
31 Fatih Kanmaz, Özel Hayata Karşı Suçlar, Adalet Yayınevi, Ankara, 2015, s. 125.
32 Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Yayınları, Ankara, 2018, s.
249.
33 Nitekim TCK m.137 şu şekildedir: “Nitelikli haller Madde 137- (1) Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların;
a) Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle,
b) Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle, İşlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.”
34 TCK m.20/2: “(2) Tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz. Ancak, suç
dolayısıyla kanunda öngörülen güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımlar saklıdır.”
35 TCK m. 140: “Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması Madde 140- (1)
Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
36 Ramazan Keklik, Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçları, Ankara, Adalet Yayınevi, 2012, s.144.
37 Zeki Hafızoğulları / Muharrem Özen, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler Kişilere Karşı Suçlar, Ankara, US-A Yayıncılık, 2010, s.187.
38 İlgili kararın tam metni için bkz: https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/
BB/2014/20364 ET: 15.01.2024
39 İlgili kararın tam metni için bkz: https://hudoc.echr.coe.int/tur#{%22fulltext%22:[%-22berrak%22],%22documentcollectionid2%22:[%22GRANDCHAMBER%22,%22CHAMBER%22],%22itemid%22:[%22001-223366%22]} ET: 15.01.2024
40 4.HD. E.2016/3324, K.2018/274., T. 22/01/2018, www.kazancihukuk.com
ET:15.01.2024
41 Nur Centel / Hamide Zafer / Özlem Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 4. Baskı,
İstanbul, Beta, 2006, s. 230.
42 Metin KUKUL, Kitle İletişim Araçları Karşısında Özel Hayatın Korunması (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul,2006, s. 125.
43 12. CD., E. 2014/16714 K. 2015/591 T. 19.1.2015. www.lexpera.com.tr ET:
15.01.2024.
44 12. CD., E. 2014/11532 K. 2015/24 T. 12.1.2015: İlgili kararda: ”Katılanın ayrıldığı
erkek arkadaşı olan sanığın, katılanın facebook hesabında belirsiz sayıda kişiyle
paylaştığı vesikalık fotoğrafını kopyalayarak, “…” kullanıcı adlı facebook hesabında
yayımladığının iddia edildiği olayda; katılanın, facebookta paylaştığı vesikalık fotoğrafı özel yaşam alanına ilişkin görüntü olarak değerlendirilemeyeceğinden, atılı
suçun yasal unsurlarının oluşmadığı” www.lexpera.com.tr ET: 15.01.2024.
45 12. CD., E. 2015/6029 K. 2016/6849 T. 20.4.2016 www.lexpera.com.tr ET: 15.01.2024.
46 12. CD., E. 2014/19236 K. 2015/1212 T. 26.1.2015. www.lexpera.com.tr ET:
15.01.2024.
47 12. CD., E. 2014/18049 K. 2015/1640 T. 2.2.2015. www.lexpera.com.tr ET:
15.01.2024.
48 12. CD., E. 2014/23167 K. 2015/6850 T. 27.4.2015. www.lexpera.com.tr ET:
15.01.2024.
49 12. CD., E. 2014/18094 K. 2015/2127 T. 9.2.2015. www.lexpera.com.tr ET:
15.01.2024.
50 12. CD., E. 2015/572 K. 2015/10726 T. 15.6.2015. ET: 15.01.2024. www.lexpera.com.
tr ET. 15.01.2024
51 12. CD., E. 2013/16003 K. 2014/7905 T. 31.3.2014. ET: 15.01.2024 www.lexpera.
com.tr ET. 15.01.2024
52 12. CD., E. 2014/7992 K. 2014/25459 T. 12.12.2014. ET: 15.01.2024. www.lexpera.
com.tr ET. 15.01.2024
53 12. CD., E. 2014/9139 K. 2014/20323 T. 20.10.2014. ET: 15.01.2024. www.lexpera.com.tr ET. 15.01.2024
54 Hakan Hakeri, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, s. 336.
55 12. CD., E. 2013/10351 K. 2014/2960 T. 10.2.2014. www.lexpera.com.tr ET.
15.01.2024
56 Hilal Düzenli, Türk Ceza Hukukunda Meşru Savunma, Turhan Kitabevi, Ankara, 2020,s. 45 vd.
57 12. CD., E. 2014/6232 K. 2014/22264 T. 10.11.2014. www.lexpera.com.tr ET.
15.01.2024

KAYNAKÇA

• ALKAN, Fatih: Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Mahkemesi Kararları
Bağlamında Özel Hayatında Gizliliğini İhlal Suçu, Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, İstanbul, 2019.
• CENTEL, Nur; ZAFER, Hamide; ÇAKMUT, Özlem: Türk Ceza Hukukuna
Giriş, 4. Baskı, İstanbul, Beta, 2006.
• DÜZENLİ, Hilal: Türk Ceza Hukukunda Meşru Savunma, Turhan Kitabevi, Ankara, 2020.
• GÖLCÜKLÜ, Feyyaz; GÖZÜBÜYÜK, Şeref: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İnceleme ve Yargılama Yöntemi, 11. Ek Protokole Göre Hazırlanıp Genişletilmiş 3. Bası,Turhan Kitabevi, Ankara, 2002.
• HAFIZOĞULLARI, Zeki; ÖZEN, Muharrem: Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler Kişilere Karşı Suçlar, Ankara, US-A Yayıncılık, 2010.
• HAKERİ, Hakan: Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara,2014.
• KANMAZ, Fatih: Özel Hayata Karşı Suçlar, Adalet Yayınevi, Ankara, 2015.
• KEKLİK, Ramazan: “Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu” (Doktora Tezi), Konya, 2011.
• KEKLİK, Ramazan: Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçları, Ankara, Adalet Yayınevi, 2012.
• KUKUL, Metin: Kitle İletişim Araçları Karşısında Özel Hayatın Korunması (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2006.
• MAHMUTOĞLU, Fatih Selami: “Özel Yaşamın Gizliliği”, Kaybettiğimiz
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Anısına Panel, Ankara, 2008.
• OLLEY, Katherine: AHİS 8. Madde.
• ÖZBUDUN, Ergun: Anayasa Hukuku Bakımından Özel Haberleşmenin
Gizliliği, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi 50. Yıl Armağanı, C: 1, Ankara, 1977.
• SOYASLAN, Doğan: Ceza Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Yayınları, Ankara, 2018.
• ŞEN, Ersan: Anglo Sakson Hukukunda Özel Hayatın Gizliliği ve Korunması Hakkı, İstanbul Üniversitesi Mukayeseli Hukuk Araştırmaları Dergisi, No:18, İstanbul, 1990.
• TEZİR KURT, Ezgi: Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu (Tck M. 134), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2022.
• TOROSLU, Nevzat; TOROSLU, Haluk: Ceza Hukuku Genel Hükümler, Savaş Yayınevi, Ankara, 2019.
• YOKUŞ SEVÜK, Handan: “Postada El Koyma ve Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, C. 20, S. 69, Mart 2007.

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

🔗 Bu Hafta İlgi Görenler

Arabuluculuk Anlaşma Tutanağı – Cebri İcraya Elverişlilik

Arabuluculuk anlaşma belgesinde; alacağın şarta bağlanması, eda hükmü içermemesi...

Anayasa Mahkemesi: OHAL Kapsamında Görevden Çıkarılanların Tazminat Hakkı Tanındı

Anayasa Mahkemesi, 7089 sayılı Olağanüstü Hal (OHAL) Kapsamında Bazı...

Anayasa Mahkemesi’nden Önemli Karar: İş Sözleşmelerinde Hukuk Seçimi İptal Edildi

Anayasa Mahkemesi, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul...

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na 106 kişiyle birlikte gözaltı!

İmamoğlu'nun yanı sıra, İmamoğlu ile birlikte 106 kişi hakkında gözaltı kararı verildi.

Mecelle’de İş Sözleşmesi

Genç bir hukuk dalı olan ve gelişimini sürdüren iş...

Vergi Kaçakçılığı Suçlarında Dava Zamanaşımı

Çalışma muhtevasında vergi kaçakçılığı suçlarında dava zamanaşımının ne zaman...

Haksız Fiil Sonucu Şahıs Varlığı Zararları

İnsanların medeni topluluklar kurması, sivil hayatın gelişmesi hukuk kurallarının...

Geçmişten Günümüze Ölüm Cezası, İnfaz Yöntemleri Ve...

Ölüm cezası, kadim dönem ilkel topluluklarından günümüz modern hukuk...

5651 Sayılı Kanun Dışında Düzenlenen Erişimin Engellenme...

Günümüz dünyasında teknolojinin hızla gelişmesi ve bilgisayarların çeşitli yöntemlerle...

İşçinin İş Sözleşmesini Mobbing Nedeniyle Fesih Hakkı

Son yıllarda işçi ve işveren arasındaki çalışma barışını tehdit...

Okuryazar Olan Ve Bedensel Engeli Bulunmayanların İmza...

Bilindiği üzere, borçlar hukukumuzda yazılı şekilde yapılması öngörülen sözleşmelerde...

Osmanlı Ceza Muhakemesi Hukukunda Şüpheli Ve Sanığın...

Kişinin kendini ve yakınlarını suçlayıcı beyanda bulunmaya ya da...
0
Would love your thoughts, please comment.x