Site icon Ankahukuk Sitesi

Hukuk ve Tarihin Diyalektiği: Geçmişi Bilmek Neden Hukukun Olmazsa Olmazıdır?

Hukuk, zamanın derinliklerinden süzülüp gelen bir bilgelik nehridir; tarih ise bu nehrin yatağını oluşturan kadim kayalardır. Bu yatağı tanımadan hukukun akışını anlamaya çalışmak, suyun şekilsizce sağa sola savrulmasına razı olmaktır.

Michael Stolleis’in uyarısı tam da bu noktada anlam kazanır:“Tarihin yatağından kopmuş bir hukukçu, nehrin taşkın sularında savrulan bir dal parçası gibidir; kontrol eden değil, kontrol edilen olmaya mahkûmdur.”

1. Hukuk Eğitiminde Tarihin Rolü: Neden Sadece Kanunları Öğrenmek Yetmez?

Günümüz hukuk fakültelerinde öğrenciler, yoğun bir şekilde yürürlükteki kanunları ve mahkeme kararlarını öğrenmeye odaklanıyor. Ancak bu, eksik bir eğitimdir. İşte tarih bilgisinin hukuk eğitimindeki kritik rolleri:

a) Eleştirel Düşünceyi Geliştirir
Tarih, hukukun nasıl manipüle edilebileceğini gösterir. Nazi Almanyası’nda “Yahudi Mülklerinin Tasfiyesi Yasası”nı mekanik şekilde uygulayan hukukçular, otoriter rejimlerde yasaların “hukuk” kisvesi altında nasıl adaletsizliği meşrulaştırdığının çarpıcı örneğidir. Stolleis’in dediği gibi: “Eleştirel düşünemeyen hukukçu, potansiyel olarak tehlikelidir.”

b) Hukukun Evrenselliğini Kavratır
Roma Hukuku’nun Avrupa’ya, Osmanlı’nın İslam hukukuna etkisi gibi örnekler, hukukun sınırları aşan bir bilim olduğunu gösterir. Corpus Iuris Civilis’ten modern medeni kanunlara uzanan süreç, bu evrenselliğin somut kanıtıdır.

c) Adalet Duygusunu Güçlendirir
Tarih, hukukun sadece “kural koyma” değil, “adalet sağlama” aracı olduğunu hatırlatır. Kölelik karşıtı hareketler veya kadın hakları mücadeleleri, hukukun toplumsal dönüşümdeki rolünü gösterir. Nürnberg Duruşmaları’nda “üstün emir” savunmasının reddi, adaletin tarihsel kazanımlarının ürünüdür.

2. Tehlikeli Hukukçu Prototipi ve Türkiye’deki Yansımaları

Stolleis’in “tehlikeli hukukçu” kavramsallaştırması üç temel zaafı içerir:

a) Araçsal Akıl: 12 Eylül döneminde hazırlanan 1982 Anayasası’nın askeri vesayet mekanizmalarını sorgulamadan uygulayan hukukçular.

b) Bağlamsızlık: Tanzimat’tan Cumhuriyet’e geçişte Mecelle’nin kaldırılış sürecini anlamadan İsviçre Medeni Kanunu’nu yorumlamaya çalışanlar.

c) Eleştirelsizlik: 1961 ve 1982 anayasaları arasındaki felsefi farkları görmezden gelen akademik yaklaşımlar.

3. Nasıl Bir Hukuk Eğitimi Gerekli?

a) Disiplinlerarası Müfredat

b) Karşılaştırmalı Analiz

c) Eleştirel Yöntem

4. Türkiye İçin Somut Öneriler

a) Müfredat Reformu

b) Akademik Çalışmalar

Sonuç: Köklerini Bilmeyen Ağaç Meyve Veremez

Hukuk, geçmişin bilgeliği ile geleceğin vizyonu arasında kurulan diyalogdur. Bu diyaloğu kuramayan hukukçular, Stolleis’in deyimiyle “tehlikeli” olmaya mahkûmdur. Türkiye gibi çok katmanlı hukuk geleneğine sahip bir ülkede, Roma’dan Osmanlı’ya, İslam hukukundan laik Cumhuriyet’e uzanan bu köprüleri anlamak, adaletin gerçek anlamda tecellisi için elzemdir. Unutmayalım ki, köklerini bilmeyen ağaç meyve veremez; tarihini bilmeyen hukukçu da adalet dağıtamaz.

Kaynakça

  1. Stolleis, M. (2009). Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları

  2. Koschaker, P. (1947). Europa und das römische Recht

  3. Savigny, F.C. (1814). Vom Beruf unserer Zeit…

  4. Özbudun, E. (2012). Türk Anayasa Hukuku

  5. Stein, P. (1999). Roman Law in European History

  6. İnalcık, H. (1973). The Ottoman Empire: The Classical Age

  7. Tanör, B. (2018). Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri

  8. Akarlı, E. (2019). Belgelerle Tanzimat

İleri Okuma Önerileri

Exit mobile version