a. Araştırılması Gereken Hususlar ve Deliller[1]
Öncelikle belirtmek gerekir ki TMK’ nın 202/1.maddesine göre eşler arasında geçerli olan yasal mal rejimi edinilmiş mallara katılma rejimidir. Eşler isterlerse “mal rejimi sözleşmesiyle” kanunda belirtilen diğer mal rejimlerden birini seçebilirler. (TMK 202/2) TMK’nun yürürlüğe girmesinden sonraki 1 yıl içinde eşler sözleşmeyle başka mal rejimini seçmezlerse 01.01.2002 tarihinden itibaren yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimini seçmiş sayılırlar. (4722 sayılı Kanunun 10/1) Eski evliler 01.01.2002 tarihinden sonraki bir yıl içinde düzenleyecekleri mal rejimi sözleşmesi ile isterlerse yasal edinilmiş mallara katılma rejiminin evlilik tarihinden itibaren geçerli olmasını da kararlaştırabilirler.
Eşlerden birinin TMK’ nın yürürlüğe girmesinden önce açtığı boşanma veya evliliğin iptali davası reddedilirse, bu durumda eşler ret kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içinde sözleşmeyle başka mal rejimi seçmezlerse yine 01.01.2002 tarihinden itibaren yasal edinilmiş mallara katılma rejimini seçmiş sayılırlar. Yine bu halde isterlerse yasal edinilmiş mallara katılma rejiminin evlilik tarihinden itibaren geçerli olmasını kararlaştırabilirler. (4722 sayılı Kanunun 10/2) Türk Medenî Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan boşanma veya iptal davaları sonuçlanıncaya kadar eşler arasında tâbi oldukları mal rejimi devam eder. Dava boşanma veya iptal kararıyla sonuçlanırsa, bu mal rejiminin sona ermesine ilişkin hükümler uygulanır. Davanın ret ile sonuçlanması hâlinde eşler, kararın kesinleşmesini izleyen bir yıl içinde başka bir mal rejimi seçmedikleri takdirde, kanunun yürürlük tarihinden geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar. Ayrıca eşler, TMK’ nın yürürlüğe girmesinden sonraki 1 yıllık süreden sonra da yapabilecekleri “mal rejimi” sözleşmesiyle yeni mal rejimini seçebilirler veya değiştirebilirler. Ancak bu durumda seçilecek mal rejimi sözleşme tarihinden itibaren geçerli olur. Başka anlatımla; evlilik tarihinden geçerli olması kararlaştırılamaz. Sözleşme ile ancak kanunda belirtilmiş mal rejimlerinden birisi seçilebilir. Kanunda belirtilenlerin dışında başka mal rejimi seçilemez.
TMK’ nın 204 ila 217. maddeleri arasında mal rejimi sözleşmesi ile ilgili sözleşme ehliyeti, sözleşmenin şekli, mal ayrılığına geçiş, eski rejime dönme, yetki ve envanter ile ilgili hususlar düzenlenmiştir. Mal rejimi sözleşmesi noterde “düzenleme” ya da “onaylama” şeklinde yapılır. Bunlardan ayrı olarak eşler de evlenme başvurusu sırasında yazılı seçtikleri mal rejimini bildirebilirler. (TMK 205)
Eşlerden birinin istemi üzerine haklı sebep varsa hâkim mevcut mal rejiminin “mal ayrılığı” rejimine dönüştürülmesine karar verebilir. (TMK 206.m) Yasadaki nedenler örnekleme yoluyla sayılmıştır. Bu nedenler somut olayın özelliğine göre çoğaltılabilir. Yetkili mahkeme eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesidir. (TMK 207.m.) Eşler her zaman yapacakları yeni bir mal rejimi sözleşmesiyle önceki ya da başka bir mal rejimini kabul edebilirler.(TMK 208/1.m) Olağanüstü mal rejimini geçişe neden olan sorun ortadan kalkınca eşlerden birinin mahkemeden istemesi üzerine hâkim tarafından tekrar eski mal rejiminin dönülmesine karar verilebilir.(TMK 208/2.m) Mal ortaklığını kabul etmiş eşlerden birinin iflası halinde ortaklık kendiliğinden mal ayrılığına dönüşür.(TMK 209.m)
Mal ortaklığını kabul etmiş eşlerden birine karşı icra takibinde bulunan alacaklı haciz uygulanmasından zarara uğrarsa hâkimden mal ayrılığına geçilmesini isteyebilir. Dava her iki eşe yöneltilir. Yetkili mahkeme borçlunun yerleşim yeri mahkemesidir. (TMK 210.m) Alacaklı tatmin edilirse hâkim mal ortaklığı rejiminin yeniden kurulmasına karar verebilir. (TMK 211.m) Mal ayrılığına geçildiği takdirde, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşler arasında önceki mal rejiminin tasfiyesi, bu rejime ilişkin hükümlere göre yapılır.(TMK 212.m) Mal rejiminin kurulması, değiştirilmesi veya önceki rejimin tasfiyesi, eşlerden birinin veya ortaklığın alacaklılarının, üzerinden haklarını alabilecekleri malları sorumluluk dışında bırakamaz. Kendisine böyle mallar geçmiş olan eş, borçlardan kişisel olarak sorumludur ancak söz konusu malların borcu ödemeye yetmediğini ispat ettiği takdirde, bu ölçüde kendisini sorumluluktan kurtarabilir. (TMK 213.m)
Eşlerden birinin açık veya örtülü olarak mallarının yönetimini diğer eşe bırakması halinde aksi kararlaştırılmadıkça vekâlet hükümleri uygulanır. Eşlerden her biri, diğerinden her zaman mallarının envanterinin resmî senetle yapılmasını isteyebilir. Bu envanter, malların getirilmesinden başlayarak bir yıl içinde yapılmışsa, aksi ispatlanmış olmadıkça doğru olduğu kabul edilir. Madde gerekçesi ile birlikte değerlendirildiğinde bu görevin noterlerde olduğu (Noterlik Kanunu 60/2.m.) ve diğer eşin malların envanterinin resmi senetle yapılmasına yanaşmaması halinde aile mahkemesinden TMK’ nın 195 ve devamı maddeleri gereği hâkimin müdahalesinin istenebileceği uygulamada kabul edilmektedir.
Mal rejimi eşler arasındaki borçların muaccel olmasını önlemez. Borcun yerine getirilmesi evlilik birliğini tehlikeye düşürecek derecede güç ise borçlu eş ödeme için süre isteyebilir. Bu durumda hâkim borçlu eşten güvence göstermesini isteyebilir.
TMK’ nın 218. maddesi ile 241. maddesi arasında yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi ile ilgili düzenlemeler yer almaktadır. TMK’ nın 219. maddesinde edinilmiş malların, 220. maddesinde kişisel malların neler olduğu, 222. maddesinde ise malın edinilmiş mal mı kişisel mal mı olduğu konusundaki ispat yükü düzenlenmiştir. Kural, aksi ispat edilemediği sürece evlilik içinde edinilen malın edinilmiş mal olduğudur. Malın kendisine ait olduğunu iddia eden eş iddiasını ispatla yükümlüdür.
Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Kural olarak paylı mülkiyette birden çok malik olan kimse, maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla maliktirler. Başka türlü belirlenmedikçe payların eşit olduğu kabul edilir. Her bir paydaş, kural olarak kendi payı bakımından malik hak ve yükümlülüklerine sahiptir. Payını devredebilir, rehnedebilir ayrıca bu pay haczedilebilir. (TMK 688 vd. maddeleri) Ancak edinilmiş mallara katılma rejiminde bu durum farklıdır. Aksine anlaşma olmadıkça, eşlerden biri diğerinin rızası olmadan paylı mülkiyet konusu maldaki payı üzerinde tasarrufta bulunamayacaktır. Ancak diğer eş bu tasarrufa onay ve izin verirse işlem geçerli olacaktır. Onay ve izin verilmemişse bu işlem onay vermeyen eşi bağlamayacak, üçüncü kişi yönünden de tasarruf işlemi geçersiz olacaktır. (TMK’ nın 223/2 maddesi) Tasfiye sırasında, paylı mülkiyete konu bir mal varsa, eşlerden biri kanunda öngörülen diğer olanaklardan (TMK’ nın 688 vd maddeleri) yararlanabileceği gibi daha üstün bir yararı olduğunu ispat etmek ve diğerinin payını ödemek suretiyle o malın bölünmeden kendisine verilmesini (adına tescilini) isteyebilir.
Eşler, birbirlerinde bulunan kişisel mallarını her zaman isteyebilirler. Bunun için mal rejiminin sona ermesine gerek yoktur. (TMK’ nın 223, 226. maddeleri) Ancak değer artış payı alacaklarını veya katılma alacaklarını istemeleri için mal rejiminin sona ermesi gerekir.
Her eş üçüncü kişilere olan borçlarından kişisel ve edinilmiş tüm mal varlığı ile sorumludur(TMK’ nın 224. maddesi).
Eşlerin birliği temsil yetkisi olmaksızın tek başlarına yaptıkları işlerden üçüncü kişilere karşı kişisel olarak sorumlu olacaktır. Üçüncü kişilere karşı hem kişisel malları hem de edinilmiş malları ile sorumludurlar. Bu durumda hem kişisel hem de edinilmiş malları ile sorumlu olacaklardır (TMK’ nın 188, 189. maddeleri).
Alacaklı üçüncü kişi, eşlerin birlikte edindikleri ancak borçlu eş adına kayıtlı mallar üzerine haciz koydurabilir. Bu durumda katılma alacağı olan eş, borçlu eşe karşı ancak mal rejiminin tasfiyesi anında değer artış payı alacağı davası açabilir. Mal elden çıktığı için de ödenecek miktar TMK’ nın 227/2. maddesine göre hakkaniyete göre belirlenir.
Eş, evlilik birliğini temsilen borçlanmışsa ya da üçüncü kişi tarafından temsil yetkisi anlaşılamayacak şekilde aşılmışsa eşler borçlardan dolayı üçüncü kişilere karşı müteselsilen sorumludurlar.
Mal rejiminin kurulması, değiştirilmesi ve önceki mal rejiminin tasfiyesi eşlerden birinin veya ortaklığın alacaklılarının üzerinden haklarını alabilecekleri malları sorumluluk dışında bırakmaz. Ancak eş, kendisine geçen malların değeriyle sınırlı olarak sorumludur (TMK’ nın 213. maddesi).
Mal rejimi:
Ölümle sona erer. Ölüm tarihi mal rejiminin sona erme tarihidir (TMK’ nın 225/1. maddesi).
Başka mal rejiminin kabulü ile sona erer. Sözleşme tarihi mal rejiminin sona erme tarihidir (TMK’ nın 225/1. maddesi).
Mahkemece evliğin iptaline karar verilmesi ile sona erer. Dava tarihi, mal rejiminin sona erme tarihidir (TMK’ nın 225/2. maddesi).
Mahkemece boşanma kararının verilmesi ile sona erer. Dava tarihi mal rejiminin sona erme tarihidir (TMK’ nın 225/2. maddesi).
Mahkemece mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi ile sona erer. Bu durumda da dava tarihi mal rejiminin sona erme tarihidir (TMK’ nın 225/2. maddesi).
Ölümle mal rejiminin sona ermesi durumunda, önce sağ kalan eşin katılma alacağı ödenir, daha sonra miras payları dağıtılır.
TMK’ nın 227. maddesine göre; eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur. Bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır. Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması hâlinde hâkim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler.
Eşler, “yazılı” bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını da değiştirebilirler. Tasfiye sırasındaki değer ele alınır.
Mal rejiminin tasfiyesinde malların sürüm değerleri esas alınır (TMK’ nın 232. maddesi).
Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar, tasfiye anındaki değerleriyle hesaba katılırlar. (TMK’ nın 235/1. maddesi) Değer kaybı olursa katkının başlangıçtaki değeri esas alınır.( TMK’ nın 227/1. maddesi) Mal elden çıkarılmışsa değeri “hakkaniyete” göre belirlenir (TMK’ nın 227/2. maddesi).
Eşler “yazılı” anlaşma yaparlarsa değer artış payı alacağından vazgeçebilirler ya da pay oranını değiştirebilirler ( TMK’ nın 227/2. maddesi).
Eşlerin kişisel ve edinilmiş malları mal rejiminin sonra ermesi anındaki durumlarına göre ayrılır ( TMK’ nın 228/1.maddesi). Faiz karar tarihinden itibaren uygulanır.
Katkı hangi mal grubuna yapılmışsa borç, eşin o mal grubunun borcudur. Yine katkı hangi mal grubundan yapılmışsa alacak o mal grubuna aittir.
Mal rejimi sona ermeden değer artış payı alacağı davası açılamaz.
Eşler, “yazılı” bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını da değiştirebilirler (TMK’ nın 227/son maddesi). Katkı sadece alıma değil, iyileştirilmesine, korunmasına da yapılabilir (TMK’ nın 227/1. maddesi).
Değer artış payı alacağının, davaya konu olması için katkı; bizzat para koyarak yapılabileceği gibi, ev işleri dışında yapılan çalışma (evin inşaatında çalışma, kitabın çevirisini yapmak vs) şeklinde de olabilir.
Bu tür davalarda, öncelikle dava konusu mal varlığının alınma tarihi belirlenmelidir. Mal varlığı 01.01.2002 tarihinden sonra alınmışsa dava değer artış payı alacağı veya duruma göre katılma alacağı olarak değerlendirilir ve buna göre delil toplanır. HMK’ nın 26, 27, 30, 31 ve 32. maddeleri göz önünde bulundurulmalıdır. Değer artış payı alacağı davasının katılma alacağının kapsamında kaldığı hatırlanmalıdır. Katılma alacağı, değer artış payı alacağından daha geniş kapsamlıdır.
Eşlerin edinilmiş malları, tasfiyeye konu olur. Kişisel mallarına ise TMK 227. maddesi uyarınca katkı varsa hesaplamaya alınır.
Eşlerden birine sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumlarınca yapılmış olan toptan ödemeler veya iş gücünün kaybı dolayısıyla ödenmiş olan tazminat veya toptan ödeme yerine ilgili sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumunca uygulanan usule göre ömür boyunca irat bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse tasfiyede o miktarda kişisel mal olarak hesaba katılır. (TMK 228/2.m )
Aşağıda sayılanlar, edinilmiş mallara değer olarak eklenir:
- Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar (edinilmiş mallarından).
- Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla edinilmiş mallarından yaptığı devirler (TMK 229/1.m).
Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir. (TMK 229/son)
Bu durumda alacaklı eş, işlemin iptalini isteyemeyecektir. İşlem geçerli olacaktır. Ancak, devredildiği tarihteki gerçek sürüm değerini borçlu eşten isteyecektir.
Edinilmiş mallara hesapta eklenecek olanların değeri, malın devredildiği tarihteki gerçek sürüm değerleri esas alınarak hesaplanır. (TMK 235/2.m)
Tasfiye sırasında borçlu eşin mal varlığı veya terekesi, katılma alacağını karşılamadığı takdirde, alacaklı eş veya mirasçıları, edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırmaları bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla sınırlı olarak isteyebilir.(TMK 241/1.m)
Dava hakkı alacaklı eş veya mirasçılarının haklarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde mal rejiminin sona ermesinin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.(TMK 241/2.m)
Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir.
Her borç, ilişkin bulunduğu mal kesimini yükümlülük altına sokar. Hangi kesime ait olduğu anlaşılamayan borç, edinilmiş mallara ilişkin sayılır.
Bir mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme, katkı oranına ve malın tasfiye zamanındaki değerine veya mal daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre yapılır (TMK 230.m).
Denkleştirmede değer azalması varsa göz önünde bulundurulur. TMK’ nın 227. maddesinde değer azalması göz önünde bulundurulmayacaktır.
Artık Değer: Eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dâhil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır. Değer eksilmesi göz önüne alınmaz ( TMK 231.m).
Mal rejiminin tasfiyesinde malların sürüm değerleri esas alınır (TMK 232.m).
Bir eşin malik olarak bizzat işletmeye devam ettiği veya sağ kalan eş ya da altsoyundan birinin kendisine bir bütün olarak özgülenmesini istemeye haklı olduğu bir tarımsal işletme için değer artışından alacağı pay ve katılma alacağı, bunların gelir değeri göz önünde tutularak hesaplanır.
Tarımsal işletmenin maliki veya mirasçıları, diğer eşe karşı ileri sürebilecekleri değer artışı payının veya katılma alacağının, işletmenin sadece sürüm değeri üzerinden hesaplanmasını isteyebilir.
Değerlendirmeye ve işletmenin kazancından mirasçılara pay ödenmesine ilişkin miras hukuku hükümleri kıyas yoluyla uygulanır (TMK 233.m).
Özel hâller gerektirdiği takdirde hesaplanan değer, uygun bir miktarda artırılabilir.
Özellikle sağ kalan eşin geçim koşulları, tarımsal işletmenin alım değeri ayrıca tarımsal işletme kendisine ait olan eşin yaptığı yatırımlar veya malî durumu özel hâllerden sayılır (TMK 234.m).
Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar, tasfiye anındaki değerleriyle hesaba katılır.
Edinilmiş mallara hesapta eklenecek olanların değeri, malın devredildiği tarih esas alınarak hesaplanır (TMK 235.m).
Eşlerden biri veya onun mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olur. Alacaklar takas edilir. Takas isteği karşı dava ya da def’i yolu ile ileri sürülmelidir.
Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma hâlinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir (TMK 236.m).
Artık değere katılmada “mal rejimi sözleşmesiyle” başka bir esas kabul edilebilir. Bu tür anlaşmalar, eşlerin ortak olmayan çocuklarının ve onların altsoylarının saklı paylarını zedeleyemez (TMK 237.m).
Katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir. (TMK 239/1) Ancak ayın olarak istenmesi 07.10.1953 tarih 953/8 E. 1953/7 K. Sayılı YİBK gereği mümkün değildir. Eş sadece alacak olarak isteyebilir. Ancak ödemeyi yapacak olan diğer eşe ayın olarak da ödeme yapabilir. Ayın olarak ödemek istemezse bu şekilde ödeme yapmaya zorlanamaz.
Katılma alacağının ve değer artış payının derhâl ödenmesi kendisi için ciddi güçlükler doğuracaksa, borçlu eş ödemelerinin uygun bir süre ertelenmesini isteyebilir (TMK 239/2.m).
Aksine anlaşma yoksa tasfiyenin sona ermesinden başlayarak katılma alacağına ve değer artış payına karar tarihinden itibaren faiz yürütülür. Durum ve koşullar gerektiriyorsa ayrıca borçludan teminat istenebilir (TMK 239/son).
Katılma alacağı davasında, ölen eşin mirası reddetmemiş mirasçıları sağ eşe olan borcu ödemek zorundadır.
Eşlerin fiilen ayrı yaşadıkları döneme ilişkin 01.01.2002 öncesi katkı payı alacağı ile ilgili ayrı yaşamaya başladıkları tarih önemli ise de 01.01.2002 sonrası dönem bakımından ayrı yaşamalarının bir önemi bulunmamaktadır. Çünkü bu dönemde eşlerden birinin çalışmamasının katılma alacağı bakımından önemi yoktur.
TMK’ nın 178. maddesine göre evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Borçlar Kanunu’nun 125.maddesine ( 6098 s. Borçlar Kanunu 146.m.) göre kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir. 01.01.2002 öncesi edinilen mallarla ilgili açılan katkı payı alacağına ilişkin davalarda tereddütsüz Borçlar Kanunu genel hükümlerine göre inceleme yapılacağından zamanaşımı 10 yıldır. 01.01.2002 sonrası edinilen mallara ilişkin değer artış payı ve katılma alacağı davalarında ise ikili ayrım vardır. Mal rejiminin boşanma veya evliliğin iptali ile sona ermesi halinde TMK’ nın 178.maddesi gereği zamanaşımının 1 yıl olduğu 8.HD tarafından kabul edilmekte ve bu yönde uygulama yapılmaktadır.
Ancak mal rejiminin diğer sebeplerle sona ermesi durumunda değer artış payı ve katılma alacağı davalarında da zamanaşımı 10 yıl olarak kabul edilmektedir (burada önemli olan davaya konu malın edinilme tarihi ile mal rejiminin sona erme sebebidir).
Değer artış payı ve katılma alacağı davalarının açılması için, mal rejiminin sona ermesi “davanın görülebilirlik” şartıdır. Mal rejimi sona ermemişse bu davalar görülemez. Bu sebeple davanın reddi halinde Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 7/2.maddesi gereği maktu vekâlet ücreti takdir edilmesi zorunludur.
Eğer hiç boşanma davası açılmamışsa dava koşulu yokluğundan davanın reddine karar verilir. Eğer boşanma davası açılmış ancak reddedilmiş ve bu ret kararı kesinleşmişse mal rejimine ilişkin dava yine dava koşulundan reddedilir.
Eğer, boşanma davası açılmış ancak sonuçlanıp kesinleşmemişse dava hemen reddedilmemeli, boşanma davasının sonuçlanması ve kesinleşmesi beklenmelidir.
Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır.
Sağ kalan eş, aynı koşullar altında ev eşyası üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir. Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir (8. HD tarafından son kararlarda, katılma alacağı yanında değer artış payına mahsup edilmek sureti ile de bu hakkın kullanılabileceği kabul edilmektedir).
Sağ kalan eş, miras bırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek veya sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hukuku hükümleri saklıdır (TMK 240.m).
Tasfiye sırasında, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi, katılma alacağını karşılamadığı takdirde, alacaklı eş veya mirasçıları, edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırmaları bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla sınırlı olarak isteyebilir.
Dava hakkı, alacaklı eş veya mirasçılarının haklarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde mal rejiminin sona ermesinin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.
Yukarıdaki fıkra hükümleri ve yetki kuralları dışında mirastaki tenkis davasına ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır (TMK 241.m).
Mal varlığı 743 sayılı Türk Kanun-i Medenisi (TKM) zamanında edinilmişse açılan davaya Yargıtay uygulamalarında “katkı payı alacağı” davası denilmektedir.
[1] Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Hâkimi Nadir MERAL
b. Uygulamada Sıkça Hataya Düşülen ve Bozma Nedeni Yapılan Konular
Mahkemece öncelikle açılan davanın nitelendirmesi yapılmalı, gerekirse davacı taraftan bu konuda açıklama istenmeli ve dava somutlaştırılarak uyuşmazlık konusu net şekilde belirlenmelidir.
Dikkate alınması gereken bir diğer husus mal rejimi sona ermeden bu davalarla ilgili karar verilemeyeceğidir. Her ne kadar mal rejiminin sona ermesine neden olacak dava devam ederken mal rejiminin tasfiyesine yönelik dava açılabilir ve mal rejiminin sona erip ermeyeceği beklenebilir ise de mal rejimi sonuçlanmadan ve o karar kesinleşmeden tasfiye ile ilgili davada hüküm kurulamaz.
Mal rejiminin sadece boşanma ile sona ermediği dikkate alınmalıdır. Sona erme sebepleri yasada yazılı olup gerek toplanacak deliller, gerekse uygulanacak hükümler (zamanaşımı gibi) farklılık gösterebilir.
Mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan davalar eşler yararına alacak hakkı doğurur. YİBK da dikkate alınarak bu davalarda ayın isteme imkânı bulunmamaktadır(Eşin katılma alacağına karşılık intifa, mülkiyet hakkı tanınması isteme, genel kurallara göre kabul vb. ile davalı borçlunun ödeme bakımından tercihini ayın olarak kullanabilme imkânı olması istisnalar arasında sayılabilir).
01.01.2002 tarihi bizim için en önemli ve dikkat edilecek tarihtir. Bu tarihten önce alınan malvarlığı bakımından açılacak katkıya dayalı davanın adı “katkı payı alacağı” davasıdır. Bu davalarda yapılacak araştırma TMK’ nın 227.maddesine benzemektedir.
Katkı payı alacağı davalarında dava konusu malvarlığının dava tarihindeki (açılan davanın dava tarihi) sürüm değeri dikkate alınır. Faiz yürütülecekse dava tarihinden veya ıslah var ise ıslah tarihinden geçerli olarak faiz yürütülür.
01.01.2002 öncesi alınan malvarlığına ilişkin uyuşmazlık Borçlar Kanunu genel hükümlerine göre çözüme kavuşturulacağından yapılacak hesaplamada iki tarafın evlilik tarihinden malın edinme tarihine kadar elde ettikleri tüm gelirler belirlenir, iki taraftan da kişisel ve sosyal durumlarına göre yapabilecekleri harcamalar için bir miktar(oran) düşülür. Bu oran genelde (2/6 veya % 25-35 arası olabilir). Daha sonra erkekten TMK’ nun 152. maddesi gereği evin infak ve iaşesinden sorumlu olması sebebiyle ayrıca bir miktar düşülür (bu oran da genelde 2/6 veya % 25-35 arasıdır). Eğer erkek tarafından talepte bulunulmuşsa kadının evin geçimine yardım yükümlülüğü sebebiyle kadının gelirinden TMK’nun 190. maddesi gereği bir miktar düşülebilir. Talep yoksa mahkemece kendiliğinden düşülemez. Bu şekilde her iki tarafın gelirlerinden tasarruf edebilecekleri miktarlar bulunduktan sonra bu miktarlar birbirine oranlanır ve iki tarafın katkı oranları bulunmuş olur. Daha sonra dava konusu malvarlığının uzman bilirkişi marifeti ile dava tarihi itibarıyla belirlenen sürüm değeri bu katkı oranları ile çarpılarak katkı payı alacağının ne kadar olduğu belirlenir (Genel hesaplama yöntemi).
Eğer taraflardan birinin toplu olarak alımda katkıda bulunduğu iddia edilmiş ve belirlenmiş, bunun dışında çalışarak elde edilen gelirle katkı iddia edilmemişse (örneğin; 40.000 TL’ye alınan malın alımı sırasında 15.000 TL. değerde ziynet eşyalarının bozdurularak, ele geçen paranın alımda kullanılması veya babadan kalan evin satılarak ele geçen 30.000 TL’nin alımda kullanılması gibi) bu durumda yukarıdaki hesaplama yapılmaz. Katkı miktarı, dava konusu malın alım değerine bölünerek katkı oranı bulunur ve dava konusu malvarlığının uzman bilirkişi marifeti ile dava tarihi itibarıyla belirlenen sürüm değeri bu katkı oranı ile çarpılarak katkı payı alacağının ne kadar olduğu belirlenir.
Eğer hem toplu bir miktarın kullanımı hem de çalışarak düzenli elde edilen gelirle katkı iddia edilmiş ise hesaplamada önce toplu miktar alım değerine bölünerek katkı oranı bulunur. Bu oran düşüldükten sonra kalan oran bakımından iki tarafın gelirlerinin yukarıdaki genel usule göre belirlenecek katkı oranları hesaplanarak, katkı miktarları belirlenir. Dava tarihindeki değer ile bu iki ayrı şekilde belirlenen oranlar çarpılarak katkı payı alacağı hesaplanır.
Katkı payı alacağı döneminde çalışmayan, herhangi bir geliri de olmayan eşin sabit bir katkı oranı olduğu kabul edilmemektedir. Örneğin ev hanımının ayrıca bir katkısını ispat edememesi halinde sadece evde çalışarak katkısı olduğu kabul edilmemektedir. Katkının maddi ve somut olarak ispatlanması gerekir. Katkı her türlü delil ile ispatlanabilir, ancak soyut tanık beyanlarının somut ve maddi diğer delillerle desteklenmesi gerekmektedir.
01.01.2002 sonrası edinilen malvarlığı bakımından ise ikili bir ayrım gerekmektedir. Katkı payı alacağının karşılığı bu dönemde “değer artış payı alacağı” ismini almaktadır. TMK’ nın 227. maddesinde bu husus düzenlenmiştir. Değer artış payının doğabilmesi için eşin, diğer eşin malvarlığına kişisel mal veya değer ile katkıda bulunması gerekmektedir. Edinilmiş mal ile edinilmiş mala yapılan katkı bakımından değer artış payı alacağı hesaplanmasının, katılma alacağı içinde kalacağından, pratikte bir yararı yoktur. Yine değer artış payı bakımından da çalışmayan, geliri olmayan (ev hanımı gibi) eşin sabit bir katkı oranı kabul edilmemektedir.
Ancak bu dönemde eşlerin ayrıca bir de yasadan kaynaklanan “katılma alacağı” hakları vardır. Katılma alacağı yasadan kaynaklandığı için tarafların çalışmalarına, bir gelirleri olup olmadığına bakılmaksızın diğer eşin edinilmiş malı üzerinde artık değerin yarısı oranında katılma alacağı hakkı vardır. (Yukarıda artık değer, denkleştirme vs. açıklandığı için burada yeniden açıklanmamıştır). Katılma alacağı bulunabilmesi için öncelikle o malın edinilmiş mal olup olmadığı tespit edilmeli, akabinde de artık değer belirlenmelidir.
Eşlerden birinin kişisel malı üzerinde kural olarak diğer eşin katılma alacağı olmaz. Ancak diğer eşin kişisel malına davacı eş edinilmiş mal ile bir katkı sağlamış ise, edinilmiş maldan yapılan katkının artık değer olarak belirlenecek miktarının yarısı oranında katılma alacağı olması mümkün olabilir.
Bir malın edinilmiş mal mı, kişisel mal mı olduğu yasaya göre belirlenir. Kural 01.01.2002 sonrası evlilik içinde edinilen mal, edinilmiş maldır. Kişisel mal olduğunu iddia eden bunu ispatla mükelleftir.
Değer artış payı ve katılma alacağı davalarında hesaplamada dikkate alınacak değer açılan davanın karar tarihindeki (uygulamada karar tarihine en yakın) sürüm değeridir. Eğer mal boşanma dava tarihinden önce elden çıkmış ise devir tarihindeki sürüm değeridir. Boşanma davası açıldıktan sonra mal elden çıkmış ise yine karar tarihine en yakın değer dikkate alınacaktır.
Değer artış payı ve katılma alacağı davalarında faize eldeki davanın karar tarihinden geçerli olarak hükmedilir.
Davanın açıklanan kurallara göre niteliğinin belirlenmesi yani ne davası olduğunun tespit edilmesi hata yapma oranını en aza indirecektir.
Değer hesabında uzman bilirkişinin önemi fazla ise de belirlenecek değerin piyasa rayiç değeri (sürüm değeri) olmasına dikkat edilmelidir. Maliyet hesabı, bayındırlık birim fiyatlarına göre belirlenen değer vs. değildir.
Hesaplama bakımından yine bilirkişiden yararlanılabilir ise de (özellikle bankacı bilirkişi, mali müşavir gibi) bu raporların sıkı şekilde denetlenmesi, kavram ve hesap hataları olup olmadığının kontrol edilmesi gerekir. Bilirkişi raporu ile sıkı sıkıya bağlı kalınmamalıdır. Yine katılma alacağı gibi hesaplamanın bizzat hâkim tarafından yapılabileceği durumlarda bilirkişi raporu alınmadan karar verilebileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
TMK’ nın 228.maddesine göre yapılan hesaplamalarda mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değeri hesaplanırken sosyal güvenlik uygulamasındaki peşin değer tablosunun dikkate alınmasına özen gösterilmelidir (bilirkişi raporu bu şekilde denetlenmelidir).
01.01.2002 öncesi edinilen mallarla ilgili açılan mal rejiminin tasfiyesine dayalı katkı payı alacağı davalarında zamanaşımı her halükârda 10 yıl olarak uygulanmaktadır. 01.01.2002 sonrasına ait değer artış payı ve katılma alacağı davalarında ise mal rejimi boşanma dışında bir sebeple sona ermiş ise yine 10 yıldır. Ama mal rejimi boşanma ile sona ermiş ise zamanaşımı boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren 1 yıl olarak uygulanmaktadır (İçtihatlar bundan sonra sıkı şekilde takip edilmelidir).
Bunun dışında yukarıda sayılan ilkeler gözetilerek mal rejimi sona ermeden bu davaların görülemeyeceği, bunun görülebilirlik koşulunun, ön koşul olduğu unutulmamalıdır.
Adalet Bakanlığı, İç Denetim Birimi Başkanlığı, Hukuk Rehberi, 2013