Ekonomik düzen bakımından, bankaların gerçekleştirdikleri iş ve işlemler ile sahip oldukları malvarlığı değerlerinin önemi tartışmasızdır. Zira bankalar, bir ülkede geçerli olan ekonomik düzenin merkezindeki tüzel kişiliklerdir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 160. maddesinde bankaların sahip olduğu malvarlığı değerlerinin korunmasındaki menfaatlerini temin etmek amacıyla bankacılık zimmeti suçu düzenlenmiştir. Bu düzenleme mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 22. maddesindeki düzenlemeyle örtüşmektedir. Ayrıca bu düzenlemenin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 247. maddesinde düzenlenen kamu görevlileri tarafından işlenen zimmet suçuyla da benzerlikleri bulunmaktadır. Önemine binaen özel bir kanunda düzenlenen bankacılık zimmeti suçu, Edwin Sutherland tarafından literatüre kazandırılan bir beyaz yaka suçudur. Nitekim kriminolojik açıdan bu suçun faillerinin iyi eğitimli, bankacılık sektöründeki mesleki faaliyetlerini sürdüren, teknik bilgiye sahip kimseler olduğu görülmektedir. Bankacılık zimmeti suçunun işlenmesi sonrası, suç delillerinin ortadan kaldırıldığına ve büyük malvarlığı zararlarına neden olunduğuna sıklıkla rastlanmaktadır. Bu yönüyle bankacılık zimmeti suçu bir ekonomik suç olarak da değerlendirilmektedir. Bankacılık zimmeti suçuyla ilgili açıklamalar yapılırken, anılan Kanun hükümleriyle ilgili doktrindeki görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanılmıştır.
Atacan KÖKSAL – Arş. Gör. Dr., Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı, koksala@ankara.edu.tr