📃 Hukukumuz iştirak noktasında ikilik sistemini benimsemiş ve suç ortaklarının konumlarını fail/müşterek fail, yardım eden ve azmettiren şeklinde düzenlemiştir. Yardım eden daha az cezalandırılacak, azmettiren ise fail gibi cezalandırılacaktır. Kanunda failliğin bir varyasyonu olarak düzenlenen “irade üzerinde hakimiyete dayalı” dolaylı faillik ise suç ortaklığı kavramı içerisinde tam olarak değerlendirilemez. Bir suç ortağının müştereken işlenen bir suçtan sorumlu tutulabilmesi için öncelikle kasıtlı iştirak iradesine sahip olması ve ardından suçun işlenmesine nedensel bir katkıda bulunması gerekir. Kast ve taksir kombinasyonu olan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlar, 5237 s. Türk Ceza Kanunu’nun 23. maddesinde düzenlenmiştir. Failin ağırlaşan neticeden sorumlu tutulabilmesi için kasıtlı hareket ile ağır netice arasında nedensellik bağı bulunmalı, ayrıca failde en az taksir derecesinde bir kusur olmalıdır. Doktrindeki ağırlıklı görüş, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda iştirak hükümlerinin uygulanabileceği yönündedir. Bu suçlarda iştirak iradesi ancak kasten işlenen suç için oluşabilir. Taksiri bulunan suç ortaklarının yalnızca bu neticeye yönelik sübjektif olarak ağır neticeden sorumlu tutulması mümkündür. Ancak bunun mümkün olabilmesi için ağır neticeye neden olan fiilin iştirak iradesi kapsamında kalması ve bağlılık kuralına dair 40. maddede koşulan “objektif-sübjektif tipiklik ve hukuka aykırılık” şartlarını taşıması gerekir. Dolaylı fail açısından ise araç kişi için illiyet bağı dışında böyle bir şart bulunmamaktadır. Dolaylı failin meydana gelen ağır neticeye yönelik taksiri varsa bundan sorumlu tutulacaktır.
ALP ÖZTEKİN – Av, Ankara Barosu, Doktora Öğrencisi, Yıldırım Bayezıt Üniversitesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı, alpozztekin@gmail.com
ANKARA BAROSU DERGİSİ, 2025/1 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.
⬇︎ MAKALENİN TAMAMINI AŞAĞIDAKİ İNDİRME LİNKİNDEN OKUYABİLİRSİNİZ! ⬇︎
📥️ İNDİRME LİNKİ 📥️