FATİH SULTAN MEHMET VAKIF ÜNİVERSİTESİ
HUKUK FAKÜLTESİ
2017/2018 GÜZ YARIYILI
“GENEL KAMU HUKUKU” DERSİ FİNAL SINAVI
Adı: Soyadı: Numara:
10.01.2018
Açıklamalar
¨Yanınızda veya sıranızda kitap, not vs. bulundurmayınız ♦Cep telefonları sınav salonu dışında tutulmalıdır ¨Kurşun kalem kullanmayınız ¨Birbirinizden kalem vb. şeyler istemeyiniz ¨Cevap kağıdında yazılar okunaklı olmalı ve yazım kurallarına uyulmalıdır; okunamayan kısımlar değerlendirme dışı bırakılacaktır ¨İstenilen sorudan başlanabilir ♦Sınav süresi 100 Dakikadır.
Başarılar Dilerim. Yrd. Doç. Dr. Aslan DELİCE
SORULAR
1- İbn-i Haldun’a göre devletleri kaçınılmaz bir ölüm bekler. Bu görüş, insan iradesinden bağımsız olarak gelişen bir sürece, bir başka deyişle devletlerin sürekli tekrarlanan bir döngüyü yaşamalarına işaret ettiği için kadercilik (fatalizm) olarak nitelendirilmiştir. İddia, “kadercilik” ve “determinizm” kavramlarının birbirleriyle karıştırılmasından kaynaklanır.
Her iki kavramı da tanımlayarak farklarını yazınız.
2- Jean- Jacque Rousseau “insan özgür doğar, oysa her yerde zincire vurulmuştur” dedikten sonra “İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kökeni” adlı eserinde bunun sebeplerini açıklamaya çalışır.
Rousseau’ya göre insanlar devlet öncesi dönemde nasıl bir hayat sürmektedir? Eşitsizliğin kökeni ile devletin bu konuda üstlendiği işlevi açıklayınız.
3- Aristoteles’in “denkleştirici” ve “dağıtıcı adalet” kavramlarını anlatınız.
4- Atina sitesinin yönetim biçimi İ.Ö. 8. Asra kadar krallıktı. Bu tarihte soylular tefecilik yoluyla küçük çiftçilerin topraklarını ele geçirerek büyük bir ekonomik güç haline geldi. Topraksız çiftçiler elde ettikleri ürünün 5/6’ini toprak sahiplerine vermek şartıyla çalıştırıldılar. İ.Ö. 594 yılında Solon, zenginlerle yoksullar arasındaki gerilimi uzlaşmayla çözmesi için görevlendirildi.
Solon’un toplumsal, siyasal ve iktisadi alanda yaptığı reformlar nelerdir?
5- Jean Bodin’in mutlak egemeni hiçbir insani yasa tarafından sınırlanamaz. İnsani yasalarla sınırlı olmasa da egemenin yine de sınırları vardır. Bu sınırlar nelerdir?
CEVAP ANAHTARI
1- Kadercilik çoğu zaman determinizm ile karıştırılır. Determinizm, aynı nedenlerin aynı sonuçları doğurduğunu, her olgunun bir başkasıyla açıklanması gerektiğini ileri sürer. İbn-i Haldun sosyal ve siyasal olayları açıklarken determinist bir yaklaşım sergiler. Esasen kurmaya çalıştığı umran ilminin amacı da toplumsal, siyasal olaylara hakim olan yasaları ortaya çıkarmaktır. Kadercilik herşeyin belirlenmiş olduğu, insanı ve alemi değiştirilemez bir yazgının (kader) beklediğini ileri sürerek determinizmden ayrılır. Determinizmde her sonuç belirli nedenlere bağlı olduğundan nedene etki edilerek veya ortadan kaldırılarak sonuç değiştirilebilir. Oysa kadercilikte nedenler önceden bilinmediğinden sonucun değiştirilmesi söz konusu değildir.
EK BİLGİ: Uygun şurada yanılmaktadır. Determinizm, tabiat olaylarında sebep-sonuç ilişkilerinin değişmez olduğunu ileri sürer. Suyun 100C derecede kaynadığının ya da 15 yıl sonra güneşin hangi noktada yer alacağının söylenebilmesi nedensellik yasasına dayanır. Tabiat, kozalite/nedensellik yasalarına dayanarak determinist bir yaklaşımla pekala açıklanabilir. Peki insan ve toplumsal ilişkilerde determinist yaklaşımla açıklanabilir mi? Kadercilik insan ve toplumların kaderlerinin (geleceklerinin) Yaratıcı tarafından bilinmesidir. Şayet insan salt beden ve biyolojik bir organizma olarak kabul edilirse determinist yaklaşım insan için de geçerli olacak ve kadercilikle determinizm aynı noktada buluşacaktır. Her iki yaklaşımda insanlar için seçim hakkının bir başka deyişle özgür iradenin olmadığı, olamayacağı kabulüyle hareket eder. Tam tersine insanın beden ve vücudu dışında bunlar temelinde yükselen bir ruha, seçim hakkına, irade serbestisine sahipse o zaman insanda önceden belirlenmemiş bir davranış alanı ortaya çıkacak, insan cüzi iradesiyle burada tercihler yaparak kendini ortaya koyacak, kendi biricik varlığını kainatta sergileyecektir. Ancak materyalist yaklaşım ne ruhu ne de irade serbestisini kabul eder. Bu nedenle materyalizm hem kaderci hem de deterministtir; insan ve toplumların yaşamlarının zorunlu ve değiştirelemez olduğuna inanır.
2- İnsanlar devlet öncesi dönemde özgür, mutlu ve eşit bir hayat sürmekteydiler. Toprak ve madenler üzerinde özel mülkiyetin çıkmasıyla düzen bozulmuş, eşitsizlik, insanın insana bağımlılığı, ve kölelik doğmuştur. Özel mülkiyetin ortaya çıkışı giderek sermaye sahibi bir kesimin oluşmasına yol açtı. Önceleri özel mülkiyeti koruyan bir kamu gücü olmadığından bu kesimin birikimleri güvence altında değildi. Yoksullarla zenginler arasındaki gerginlik ve çatışma güvensiz bir ortam doğurmuştu. Bunun üzerine mülk sahipleri dünyanın en akıllıca tasarısını gerçkleştirdi. Yoksulların saldırısından korunmak için devlet kuruldu. Fakirlerin bir kısmı güvenlik kuvveti olarak mal ve mülkleri korumakla görevlendirildi. Devlet ve kanunlar görünürde herkesin can ve mal güvenliğini sağlamak için kurulmuştu. Asıl varlıkl nedenleri ise güçlülerin korunmasıydı. Böylece uygar toplum insanların özgürlüklerinin elinden alındığı çok katı bir eşitsizliklerin egemen olduğu bir düzen olarak ortaya çıktı.
3- Aristoteles’e göre insanların eşit olmadığı bir dünyada herkese eşit davranmak adaletsizliktir. Kişiyle toplum ve devlet arasındaki ilişkilerde dağıtıcı adalet geçerlidir. Dolayısıyla herkese serveti, soyluluğu, yeteneği bilgisi ölçüsünde farklı muamele edilecektir. Bu tür doğal farklılıkları yok sayıp kanun önünde veya devletle ilişkilerinde herkesi eşitlemeye çalışmak büyük haksızlık olur. Farklılıklar doğal olduğuna göre devletin de bu farklılıkları dikkate alarak kişilere farklı muamelede bulunması, herkese hakettiğini vermesi doğaldır. Denkleştirici adalet kişiler arasındaki ilişkilerde geçerlidir. Bir kişi diğerine zarar verdiğinde oluşan zarar tam olarak ödenmelidir. Verilen zarar kişilerin sahip olduğu servet, saygınlık veya kapasite dengesini bozar. Hukuk kurallarının hedefi eşitsizliğe dayanan doğal dengeyi korumak, bozulduğunda eski hale getrimek olduğuna göre denkleştirici adalet tatbik edilirken davalı ya da davacının kişisel farklılıkları dikkate alınmayacaktır. Bu nedenle adalet tanrıçası Themis gözleri kapalı olarak simgeleştirilmiştir. Platon ve Aristoteles’in adalet anlayışları birbirlerinden çok farklı değildir. Her ikisi de kölelik dahil katı toplumsal eşitsizlikleri tabii kabul etmiş, doğal eşitsizliğe dayalı dengenin korunmasına adalet adını vermişlerdir.
4- Solon, çiftçilerin durumunun düzeltilmesi için tarlalar üzerindeki ipotekleri kaldırttı. Borçlar silindi, borç yüzünden köle yapılan kişiler azat edildi. Genel af çıkarıldı. Atina dışına köle olarak satılan kişiler kamu kaynakları kullanılarak satın alınıp özgürlüklerine kavuşturuldu. Köle emeğine dayanan üretim biçimi yalnızca dışardan getirilen kölelerle yürütülecek şekilde yeniden düzenlendi. Soyluların tekelci iktidarına son verildi. Tüm yurttaşların yasama faaliyeti için Halk Meclisine, yargılama faaliyetleri için Halk Mahkemesine katılması temin edildi. Yurttaşların siyasal faaliyetlere katılımı kökenlerine göre değil mali durumlarına göre 4 kategoriye ayrılarak yeniden yapılandırıldı. Mali durum servete göre değil her yıl üretilen tarımsal mahsul dikkate alınarak belirlendi.
Solon’un böylesine köklü reformları gerçekleştirebilmesi Atina ordusunun soylulardan oluşan süvari birlikleri yerine, köylülerden meydana gelen deniz ve kara piyadelerinden oluşmasıyla yakın bir bağlantısı vardır.
5- Jean Bodin’in mutlak egemeni ilk olarak doğa yasaları ile bağlıdır. Egemen yasa koyarken doğa yasalarını dikkate alır. Egemeni doğa yasalarına uymaya zorlayan vicdanıdır. Hiçkimse doğa yasalarına uymayan egemenden hesap soramayacağı gibi bu yasalara uymaya da icbar edemez. Çünkü doğa yasasını çiğneyen monark yalnızca Tanrıya karşı sorumlu olur.
İkinci olarak monark, özel mülkiyeti de devlet iktidarının kapsamı dışında görür. Özel mülkiyeti yok edecek şekilde keyfi vergi konulması söz konusu olamaz.
Üçüncü ve son olarak monark krallığın kadim yasalarına uymak zorundadır. Kadim yasalar, tahta geçişte ardıllık ilkesini belirlediği için bu değiştirilemez. Keza kamuya ait araziler kralın özel mülkü haline getirilemeyeceği gibi başkalarına da satılamaz. Egemenin iktidarına getirilen sınırlamaların ihlali kişilere direnme hakkı vermez. Egemen kralın iktidarı ne denli şeyatani ve despotik olursa olsun uyruklar ona karşı bir eylemde bulunamaz.