FATİH SULTAN MEHMET VAKIF ÜNİVERSİTESİ
HUKUK FAKÜLTESİ
2019/2020 GÜZ YARIYILI
“GENEL KAMU HUKUKU” ARA SINAVI
Adı: Soyadı: Numara:
14.01.2020
Açıklamalar
¨Yanınızda veya sıranızda kitap, not vs. bulundurmayınız ♦Cep telefonları sınav salonu dışında tutulmalıdır ¨Kurşun kalem kullanmayınız ¨Birbirinizden kalem vb. şeyler istemeyiniz ¨Cevap kağıdında yazılar okunaklı olmalı ve yazım kurallarına uyulmalıdır; okunamayan kısımlar değerlendirme dışı bırakılacaktır ¨İstenilen sorudan başlanabilir ♦Sınav süresi 100 Dakikadır.
Başarılar Dilerim. Dr. Aslan DELİCE
SORULAR
1-Machiavelli, “Sıfır Toplamlı İktidar” ve “Siyaset” kavramlarını nasıl tanımlar anlatınız.
2- II. Kuşak Sofistlerden Kallikles, yasaların doğaya aykırı olduğu iddiasındadır. Bu düşünür “doğal adaleti” nasıl tanımlamıştır? Yasaların “doğal adalete” aykırı olduğunu hangi gerekçelerle ileri sürmüştür.
3- Aristoteles yönetimleri “nitelik” ve “nicelik” ölçütüne göre nasıl tasnif eder? Filozofa göre en iyi yönetim hangisidir? Anlatınız.
4- John Locke, Doğa Durumunda insanların eşit olduğunu varsayar. Bu eşitliği anlatınız.
5- Platon’un ideal devletinde “adalet” nasıl ortaya çıkar açıklayınız.
CEVAP ANAHTARI
1-“Sıfır Toplamlı İktidar” anlayışını benimseyen Machiavelli’ye göre iktidarın miktarı değişmez. Dolayısıyla birinin iktidarının artması, diğerlerinin iktidarlarının azalması hatta yok olması demektir. Bu anlayışa göre belli bir alanda bulunan iktidar, miktarı hiç değişmeyen bir pastaya benzetilebilir. Sizin bu pastadan aldığınız pay ne denli büyürse diğerlerine kalan pay da o denli küçülür hatta bazılarına hiç pay kalmaz. Üstelik pastayı tek bir kişinin sahiplenmesi değerlerini bundan tümüyle yoksun bırakır. Bu bakımdan siyaset, aktörlerin siyasal iktidarı el geçirmek ya da korumak amacıyla birbirleriyle giriştikleri mücadeleden hatta savaştan başka bir şey değildir. Bu anlamıyla iktidarı elde etmek ya da korumak için verilen mücadeleler de zorunludur. Zira insanın siyasal özne olarak var olması yaşamını sürdürebilmek için her türlü araca başvurarak iktidarını sürekli artırmaya yönelmesi demektir.
2- Kallikles’e göre “doğal adalet” herkesin gücü, kudreti oranında ve ölçüsünde haklı ve hakkının olması demektir. Bu, doğal olarak güçlü olanın zayıf olandan daha çok kazanması demektir. Yasalar, yapay olarak zayıf olan çoğunluk yararına ve güçlü olan azınlık aleyhine konulduğu ve güçlü olanın daha çok kazanmasını önlediği ölçüde doğal adalete uygun değildir.
3- Aristoteles yönetimleri nitelik ve nicelik ölçütüne göre altıya ayırarak tasnif eder. Yönetimler önce niceliğine göre tek kişnin azınlığın veya çoğunluğun yönetimi şeklinde üçe ayrılır. Daha sonra yönetimlerin kamu yararını mı yoksa kişisel/sınfsal çıkarları mı öncelediğine bakarak onları “iyi” veya “kötü” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Yöneten Kesim | İyi Yönetim | Kötü Yönetim |
Tek Kişi | Monarşi | Tiranlık |
Azınlık | Aristokrasi | Oligarşi |
Çoğunluk | Politeia | Demokrasi |
Tabloda görüldüğü gibi demokrasi kötü yönetim biçimleri altında tasnif edilmiştir. Zira Aristoteles’e göre demokrasiler sitenin genel yararını değil çoğunluğun yararını düşünerek politika yaparlar. Azınlığı oluşturan soyluların çıkarlarını hiç dikkate almayan demokrasiler kötü yönetimlerdir. Atinanın radikal demokrasisi kötü iken içinde aristokratik kurumlar barındıran demokrailer ise iyi yönetimlerdir. Politeia çoğunluğun iyi yönetimi altında “ılımlı demokrasi” olarak adlandırılabilir.
4- Locke insanların doğa durumunda eşit olduklarını söyler. Ama bu eşitlik her tür eşitliği içermez. Tabii Eşitlik; bir başkasının irade ve otoritesine tabi olmadan, her insanın kendi doğal özgürlüğünü sağlayacak eşit haklara sahip olması anlamındadır. Eşitlik doğal yasayla bağlı olmanın sonucudur aynı zamanda. Çünkü herkes doğal yasanın uygulanması konusunda “eşit haklara” sahiptir. Bu eşit haklar özellikle savaş durumu ve “cezalandırma hakkı” açısından yorumlanır. Çünkü Locke, “bir kimse başka birini yaptığı kötülükten dolayı cezalandırabilirse o zaman herkes bunu yapabilir,” der. Bu da herkesin eşit biçimde yargılama ya da cezalandırma gücünü elinde tuttuğunu gösterir. Çünkü doğa durumunda başkaları hakkında nihai söz söyleme hakkına sahip bir siyasal iktidar bulunmaz. Dolayısıyla eşitliğin temel koşulu, başkalarını kendine tabi kılacak üstün bir iradenin ya da siyasal iktidarın olmayışıdır. Doğa durumu bir başkası üzerinde hâkimiyet kurma ve yargılama açısından herkesin eşit hakka sahip olma durumudur. Özgürlüğü yaratan budur: “Kimseye bağlı ya da uyruk olmadan” yaşayabilmek. Eşit haklara sahip olma ve özgür olma bu anlamda birbirlerine sıkı sıkıya bağlıdır.
5- Platon’a göre toplum, kişilerin doğuştan getirdikleri yetenek ve erdemlere göre kastlara bölünmüştür. Platon, eşitsizliğe dayalı kast sistemini, yani aristokratik yönetimi “adalet” olarak tanımlar. İlk bakışta en eskiden günümüze kadar taşınmış olan adalet tanımını kabul etmiş gibi görünür: Adalet herkese hakkı olanın verilmesidir. Ama herkesin hakkı doğuştan belirlenmiştir. Kimi köle, kimi üretici, kimi koruyucu kimi de yönetici olacaktır. Doğal adalet kendiliğinden ortaya çıktığına göre devletin görevi de bu “adil yapıyı” süredürmek olacaktır. Bunun için yasalara bile gerek yoktur. Eşitsizliğe dayalı doğal yasayı korumak yeterlidir. Platon’un, Sokratik diyaloglarında adalete ilişkin bölüm şöyledir:
– Demek ki devlet için yıkıcı güç bu üç sınıfın birbirinin işine karışması, görevlerini değiştirmesidir. Buna en büyük suç diyebilir miyiz?
– Tabii
– Devlete karşı işlenen en büyük suça eğrilik/adaletsizlik diyebilir miyiz?
– Nasıl demem
– İşte eğriliğin ne olduğunu gördük, şimdi de tersini ele alalım. Her sınıf insanın kendi işlerinde kalıp yalnız kendi işleriyle uğraşması da doğruluktur/adalettir. Bir devleti doğru/adil yapanda budur.