FATİH SULTAN MEHMET VAKIF ÜNİVERSİTESİ
HUKUK FAKÜLTESİ
2018/2019 GÜZ YARIYILI
“GENEL KAMU HUKUKU” TEK DERS SINAVI
Adı: Soyadı: Numara:
14.02.2019
Açıklamalar
¨Yanınızda veya sıranızda kitap, not vs. bulundurmayınız ♦Cep telefonları sınav salonu dışında tutulmalıdır ¨Kurşun kalem kullanmayınız ¨Birbirinizden kalem vb. şeyler istemeyiniz ¨Cevap kağıdında yazılar okunaklı olmalı ve yazım kurallarına uyulmalıdır; okunamayan kısımlar değerlendirme dışı bırakılacaktır ¨İstenilen sorudan başlanabilir ♦Sınav süresi 100 Dakikadır.
Başarılar Dilerim. Dr. Aslan DELİCE
SORULAR
1- Platon’un ideal toplumu anlattığı Devlet isimli kitabında küçük bir azınlığın yönetimini meşrulaştırmak için ileri sürdüğü “biyolojik” ya da “organizmacı” görüş nedir? Açıklayınız.
2- İlk dönem Stoa düşünürlerinin akıl-doğa, akıl-eşitlik ilişkisini nasıl kurduklarını açıklayınız?
3- J. Bodin bir yandan kralın erkini mutlak kabul ederken diğer yandan eski kurumların ve burjuvazinin çıkarlarını korumak için bu erke sınırlar çekmeye çalışır.
- a) Doğal/Tanrısal yasaları çiğneyen krala karşı hangi yaptırımlar uygulanabilir?
- b) Bodin’de baskıya karşı direnme hakkını açıklayınız.
4- –Machiavelli’nin “Sıfır Toplamlı İktidar” kavramını açıklayınız.
5- J. Locke’a göre “tüm doğa insanlara ortak olarak verilmiştir ve kimse onu edinmede yani yaşamını sürdürmek, ihtiyaçlarını temin etmede dışlayıcı bir üstünlüğe sahip değildir.” Öte yandan aynı yazar için özel mülkiyet doğal bir haktır. Locke özel mülkiyeti nasıl temellendirir? Anlatınız.
CEVAP ANAHATARI
1- Biyoljik ya da organizmacı teoriye göre insan ve toplum aynı yasalara göre açıklanabilir. Biyolojik yasalar gereği insanı oluşturan çok sayıda organ hepbirlikte vücudu yönetmez. Beyin diğer tüm organları yönetir. Toplum da çeşitli kesim/sınıflar tarafından değil beyin takımını oluşturan bilge azınlık tarafından yönetilecektir. Pythagoras biyolojik bir organizma olan insan ile toplumsal bir organizma olan toplumun birbirine denk üç kesimden oluştuğunu varsayar. Buna göre insan akıl, ruh ve duygulardan oluşur. Ama herbir insanda bunların oranları farklıdır. Aklın baskın olduğu kişiler bilge, ruhun baskın olduğu kişiler cesur asker, arzuların baskın olduğu kişiler de üretici olur. Bu üç farklı kesimden oluşan toplumun, tıpkı insanda olduğu gibi beyin tarafından yani bilge insanlarca yönetilmesi gerektiği açıktır. Biyolojik organizmalarla toplumların farklı yasalara tabi olduğu gerçeğini gözden kaçıran bu kuram 2500 yıl sonra Avrupada canlanacak ve faşist ve ırkçı Nazi rejimine yol açacaktır.
2- Stoacılık mutluluğu amaçlayan bir felsefedir: İnsan doğaya uygun davranırsa mutlu olur, doğaya uygun davranmak ise akla uygun davranmak demektir. Çünkü evren akıl (logos) tarafından düzenlenmiştir. İnsan aklı evrensel aklın bir parçası olduğundan akla göre hareket edilerek evrensel düzene katılmak mümkündür. Böylece evrenle uyum içinde yaşanabilir. Akla uygun davranan herkes eşittir. Kişinin yoksul veya zengin özgür veya köle, yurttaş ya da yabancı olması farketmez, herkes akla uygun davranabilir. Aristokrat filozofların iddia ettiğinin aksine Stoacılara göre erdem ve bilgelik doğuştan kazanılan bir özellik değildir. En cahil insan bile erdemli olabilir yeter ki akıl yolundan sapmasın. Bu düşüncelerle Stoacılar her türlü sınıfsal ve ırksal ayrımı reddetmekte o dönemde yaygın bir ayrımcılık örneği olan halkların uygar ve barbar olarak nitelendirilmesine karşı çıkmaktadır.
3-
- a) Bodin’in kralın egemenliğine çizdiği kuramsal sınırlamaların hiçbir pratik anlamı yoktur. Sınırlamalar, egemenin ancak vicdanını bağlar. Zira kral, doğal/tanrısal yasalara aykırı birtakım işlere girişse, adaleti ayaklar altına alsa bile ona karşı hukuki yaptırımlar uygulanamaz. Kral tiranlığa kaysa da yeryüzündeki hiçbir iktidar onu yargılayamaz, sorumlu tutamaz, cezaya çarptıramaz. Hatta doğal/tanrısal yasaların sahibi olan Tanrı bile egemeni bu dünyada zorlama gücü yoktur.
- b) Bir monark, her türlü dinsizliği ve gaddarlığı yapsa da uyruklar gerek bireysel gerek topluca ne de factone de de jure onun saygınlığına ve yaşamına kastetme hakkına sahiptirler. O halde keyfiliğe kaçıp tiranlığa sapmış krala karşı halkın direnme hakkı bulunmamaktadır. Bodin, halkın baskıya karşı direnme hakkını kabul etmez.
4- “Sıfır Toplamlı İktidar” anlayışını benimseyen Machiavelli’ye göre iktidarın miktarı değişmez. Dolayısıyla birinin iktidarının artması, diğerlerinin iktidarlarının azalması hatta yok olması demektir. Bu anlayışa göre belli bir alanda bulunan iktidar, miktarı hiç değişmeyen bir pastaya benzetilebilir. Sizin bu pastadan aldığınız pay ne denli büyürse diğerlerine kalan pay da o denli küçülür hatta bazılarına hiç pay kalmaz. Üstelik pastayı tek bir kişinin sahiplenmesi değerlerini bundan tümüyle yoksun bırakır. Bu bakımdan siyaset, aktörlerin siyasal iktidarı el geçirmek ya da korumak amacıyla birbirleriyle giriştikleri mücadeleden hatta savaştan başka bir şey değildir. Bu anlamıyla iktidarı elde etmek ya da korumak için verilen mücadeleler de zorunludur. Zira insanın siyasal özne olarak var olması yaşamını sürdürebilmek için her türlü araca başvurarak iktidarını sürekli artırmaya yönelmesi demektir.
5- Tüm insanların ortak olarak sahip oldukları nesnelere “benimdir” diyerek diğerlerini bu nesneden mahrum etme durumu nasıl ortaya çıkmıştır? Locke bu soruyu emek’le mülkiyeti ilişkilendirerek cevaplandırır. Emek-mülkiyet ilişkisine özgün bir bakış açısı getirir: Bir şeye “benimdir” demenin koşulu ona emek katmaktır. İnsan doğanın sağladığı nesneyi alıp çıkarır; ona emeğini katar ve ona kendisine ait bir şeyler ekler. Böylece onu mülkiyeti haline getirir.
Demek ki ortak yararlanma hakkından özel mülkiyete geçiş ancak kişinin kendi mülkiyetinde olan emek aracılığı ile olur. Herhangi bir nesne, emek katıldığında doğa durumundan çıkarılır. Aynı zamanda diğer insanların bu şey üzerindeki hakları da dışlanmış olur. Buradaki dışlamanın “güç kullanarak” ya da “hakimiyet kurarak” yaratılan bir dışlama olmadığını, bir insanın salt yaşamak için bir şeyi kullanmasının yarattığı bir dışlama olduğunu belirtmek gerekir. Yeryüzünün nimetlerinden yararlanmak doğal bir haktır. Aksi takdirde insan varlığını sürdüremez. Kısacası mülk edinme insan yaşamı için zorunludur.