Duruşmanın tehir edildiği belli günde saat 09.40’ta mahsus salonda toplanıldı. Hey’ette, İddia Makamında, Tutanak Kâtipliği’nde değişiklik yok. Yapılan yoklamada sanıkların getirildikleri görüldü. Serbestçe yerlerine alındılar. Sanıklar vekillerinden Muvaffak Şeref, Niyazi Ağımaslı, Özden Timurkaynak, Refik Ergün, Ersen Şansal, Sabahattin Koksal, Saffet Nezihi Bölükbaşı, Mü- kerrem Erdoğan ve Sadık Akıncılar’ın geldikleri görülerek yerlerine alındılar. Dinlenmesine karar verilen tanıklardan Sema Karaerkek’in gelmediği diğer tanıkların gelmiş oldukları anlaşıldı. Tanık Mehmet Karaçalı huzura alındı. Bu sırada söz alan sanık vekillerinden Niyazi Ağımaslı, müvekkillerinden İrfan Uçar’ın bazı ilave edeceği beyanları vardır. Dinlenmesini isterim dedi.
Dün avukatlarımla görüştüm, ifademe ilave edecek bazı hususlar vardır dedi. 75 gündür işkence altında kalmıştım, bu psikolojik etki altında bazı beyanlarda bulundum. Bu beyanlarımın bu psikolojik durumum nazara alınarak değerlendirilmesini istiyorum. İddianamede yaptığımız ve yaptığımız iddia edilen eylemlerden dolayı değil sahip olduğumuz fikirlerden dolayı tecziye edilmemiz talep edilmektedir. Bana hazırlık sırasındaki sorguda bazı iddia olunan eylemlere katılıp katılmadığım hususu sorulmadı, sadece Marksist ve Leninist olup olmadığım hususu soruldu. İddianamede belirtildiği gibi daha doğrusu Askeri Savcı’nın tespit ettiği ifadede belirtildiği gibi, Marksist ve Leninistim, işçi sınıfının dünya görüşü olan bilimsel sosyalizme inanıyorum. İddia edilen Türkiye Cumhuriyet Anayasası’nı tağyir, tebdil ve ilgaya cebren teşebbüs suçunu temelden ve kesinlikle reddediyorum. Şöyle ki, biz Marksist ve Leninistler ve bütün yurtsever devrimciler 27 Mayıs 1960 Anayasası’nı 1961 yılında halk tarafından oylanmasından bu yana kan ve ateşle savunduk. Bu anayasayı savunurken, şehit düşen devrimcilerin kanları henüz kuramamıştır. Bu anayasanın Türkiye Halkına sağlamış olduğu bütün demokratik hakların bütün Türkiye halkı tarafından kullanılması için bizler halkımıza öncülük ettik. İşçiler ne zaman Anayasal hakları için direnmiş olsalar, yanlarında biz olduk. Köylüler ne zaman toprak ağalarına karşı demokratik direnme haklarını kullansalar yanlarında ve önlerinde biz olduk. Amerikancı Demirel iktidarının kanunsuz bir şekilde işçilerin ve köylülerin üzerine sürdüğü silahlı faşist güçlere karşı işçiler ve köylülerle biz karşı koyduk. 27 Mayıs Anayasası’nın başlangıç metninde belirtildiği gibi meşruiyetini kaybetmiş Amerikancı Demirel iktidarına karşı direnme hakkımızı kullandık. Bu iktidarın Anayasa’ya ve kanunlara karşı işledikleri bütün suçlara karşı tepki gösterdik. Bugün bizler kanla ve ateşle savunduğumuz ve savunmaya devam edeceğimiz 27 Mayıs 1960 Anayasa- sı’nı ihlalden sanık olarak yargılanıyoruz. Oysa bu gün Anayasamızın 1961 yılında halkımız tarafından oylandığı tarihten itibaren ırzına gecen daha sonra rafa kaldıran ve bugün katletmek üzere olanlar Parlamento’da Anayasamızın başına leş kargaları gibi çökmüşlerdir. Anayasa’yı ihlalden yargılanacak olanlar varsa, onlar muhakkak ki bizler değil, Amerikan emperyalizmi ve yerli işbirlikçi ortaklarıdır ve uşaklarıdır. Halkımız bir gün bu Anayasa’yı katledenleri mutlaka yargılayacak ve onları mahkûm edecektir. Eylemlere karşı ise söyleyeceklerim şunlardır. Arkadaşlarımın 11 Ocak 1971 tarihinde Türkiye İş Bankası Emek Şu- besi’nin günlük hasılatına Türkiye Halkı adına el koymaları ve bu paraları kamulaştırmalarından sonra, ismim bu olaya Demi- rel’in polisleri tarafından kasten karıştırılmıştır. Olaydan döıt gün sonra benim ismim Adalet gazetesinde ilk defa olarak yayınlandı. Daha sonraki günlerde diğer gazetelerde de yayınlandı. 18 Ocak 1971 tarihine kadar ben hiçbir şekilde gizlenmedim, saklanmadım, evime gidip geldim. Gazetelerdeki bu haber üzerine Ankara Savcılığı’ndan hakkımda gıyabi tutuklama kararı olup olmadığını sordurdum. Var şeklinde bir cevap verilmedi. Ocak 1971 tarihine kadar evime polis gelip gitmedi, herhangi bir şekilde aranmadım. 18 Ocak 1971 tarihinde Üniversiteye gittim. Kapıdaki güvenlik kuvvetlerine şebekemi göstererek içeriye girdim. 18 Ocak Pazartesi ve 19 Ocak Salı günleri derslerime devam ettim. 19 Ocak 1971 Salı günü Türk Haberler Ajansından iki muhabir benimle görüşmek istedi. Gazetelerde olayla ilgili olarak ismin çıkmaktadır. Buna ne dersin şeklinde soru sordular. Gazetelere diyecek sözüm olmadığını, gazetelerin her istediği şekilde yazı yazabileceklerini beyan ettim. Ancak saklanmadığımı, evime polisin gelmediğini, aranmadığımı, savcılıktan da herhangi bir şekilde davet almadığımı söyledim. Aynı gün öğleden sonra saat 15.00 sıralarında alt katında jandarma karakolu bulunan Rektörlük binasına gittim. Rektörle görüşmek istedim. Rektörün bir gazeteci ile röportaj yaptığını ve gazeteci çıktıktan sonra Rektörün benimle görüşebileceğini sekreterden öğrendim. Bir saat kadar bekledim, jandarmalarla konuştum, sohbet ettim. Saat 16.00 sıralarında Rektör tarafından kabul edildim. Rektör bana gazetelerde ismimin çıktığını, Üniversite olarak kendilerini zor durumda bırakmamamı, gidip teslim olmamı söyledi. Ben de kendilerine teslim olacak bir durumun mevcut olmadığını, çünkü ne Savcılık’tan ne de Emniyet Makamlarından herhangi bir suçla ilgili olarak davet almadığımı beyan ettim. Ayrıca Üniversite kaleminden hakkımda Savcılık’la ilgili olarak bir yazışma olup olmadığını sordum. Olmadığını öğrendim. Daha evvel gıyabi olarak tutuklanan öğrenciler hakkında kaleme yazı ve tutuklama müzekkeresi gelirdi. Bu şekilde bir durum olmadığına göre iki gündür derslerime girip çıktığımı Rektöre söyledim. Rektör bunun üzerine Vali’ye telefonla durumu sormayı arzu etti. Ben de arzusuna iştirak ettim. Hakkımdaki durumun aydınlığa kavuşmasını istiyordum. Rektör Yali’ye telefon etti, öğrencilerimizden İrfan Uçar’ın gazetelerde ve radyolarda son olayla ilgili olarak ismi çıkmaktadır. Kendisi yanım- dadır, hakkında tevkif karan olmadığını iddia etmektedir. Üniversiteye de resmi bir yazı gelmemiştir. Üniversite olarak zor durumda kalmak istemiyoruz, bu öğrencinin durumu nedir diye sordu. Vali Rektör’e benim durumumu bilmediğini beyan etmiş, Rektör bu konuşma üzerine nasıl bilmezsiniz, bu olay ve bu isimler gazetelerde manşet, radyolarda birinci haberdir dedi. Vali durumu bilmediğini araştırıp neticeyi bildireceğini söyledi. Ben bunun üzerine Rektöre görüyorsunuz durumu Vali dahi bilmemektedir. Hakkımda tutuklama kararı bulunsaydı, bilirdi, ben derslerime girip çıkmaya devam edeceğimi söyledim. Rektör de bu durum karşısında devam edebilirsin dedi. Ben Rektörlükte jandarma karakolunun içinden geçerek dersime gittim. Aradan takriben biı-birbuçuk saat geçtikten sonra, öğrenci birliğinden birkaç arkadaş sınıfa geldi, Rektör yardımcısı Ertan Acaroğ- lu’nun beni çağırdığını söylediler. Bunun üzerine tekrar Rektörlüğe gittim. Ertan Acaroğlu’nu odasında buldum, ne için çağır- dıklannı sordum, kendisi bilmediğini, Rektör’ün çağırdığını söyledi. Sekreterden Rektör’le görüşmek için izin istedim. İçeride misafiri var, çıkınca görüşebilirsiniz dedi. On dakika kadar Rektörlük koridorunda bekledim. On dakika sonra Rektör odasından çıktı, içeride misafiri vardı. Sekreterlik odasında beni gördü. Ankara Valisi’nin ve Toplum Polis Müdürü’nün benim hakkımda gıyabi tutuklama karan olduğunu söylediklerini beyan etti. Tutuklama kararının hangi fiille ve olayla ilgili olduğunu Rektör’den sordum, bilmediğini ancak bir saat kadar sonra kararın Rektörlüğe geleceğini söyledi ve benden teslim olmamı istedi. İstediğim takdirde Savcılığa kendisinin götüreceğini ve işkence ettirmeyeceğini söyledi. îşkence ettirip ettirmemenin kendi ellerinde olmadığını söyledim. Daha önce birçok arkadaşımıza işkence edilmiş olduğundan, bunları da misal olarak gösterdim. Tutuklama müzekkeresi gelsin göreyim, bundan sonra teslim olup olmamam hakkında ben kendim bir karara varırım dedim. Ve gerektiği takdirde işkenceye maruz kalmamam hususunda kendilerinden yardım isteyebileceğimi beyan ettim. Bunun üzerine Rektörlükten ayrıldım. Birkaç adım attım, bir uzatmalı çavuş kolumdan tuttu ve bana burada beklememi bilahare beni alıp götüreceğini, hakkımda gıyabi tutuklama kararı bulunduğunu söyledi. Ben de tevkif kararını göstermesini istedim. Yanında olmadığını, fakat bir saate kadar merkezden geleceğini söyledi. Ben de tutuklama müzekkeresi gelsin bundan sonra beni götürürsün, ben şimdi dersime gidiyorum dedim. Yürüdüm, yürümem üzerine silahını çekti ve beklememi söyledi, götüreceğini ilave etti. Tutuklama müzekkeresi olmadan hiç kimsenin beni bir yere götüremeyeceğini söyledim. Birkaç dakika sekreterlik odasında bekledim. Bu sırada Rektörlük katına çıkan iki merdivenden, birinden öğrenciler, birinden de jandarmalar geliyordu. Uzatmalı çavuş yan odada aynı zamanda çay ocağının bulunduğu odadan sten tabancasını aldı. Tabancasına şarjörü takarken, sırtımdaki pardösüyü çıkardım, kenara koydum, yürüyerek ayrıldım. Ayrılmamın sebebi tutuklama müzekkeresi olmadan jandarmaya götürmeye teşebbüs ettiği takdirde, Rektörlüğe gelmekte olan öğrencilerin tepkisi ile karşılaşacağını ve üzücü hadiseler çıkabileceği ihtimaline binaen ayrıldım. Bu şekilde bir hadiseye sebebiyet vermek istemedim. Ben ayrıldıktan sonra yurtlardan boşalan binlerce öğrenci benim kanunsuz bir şekilde götürülmek istediğimi duyunca, rektörlük önüne toplanmış ve gösteri yapmış, daha sonra TRT muhabirlerinden Ayçan Giritlioğlu ile yaptığım röportajda Mahkeme gününe kadar teslim olmayacağımı, çünkü boşu boşuna yatmak istemediğimi, daha evvel de bu şekilde üç defa tutuklandığımı ve her üç olayda da duruşmaya kadar tutuklu kaldıktan sonra, ilk celsede tahliye edildiğimi söylemiştim. Mahkeme günü geldiğinde teslim olacağımı da beyan etmiştim. 27 Mayıs 1971 tarihine kadar teslim olmadım. Bu tarihte İstanbul’da Güvenlik kuvvetlerince yakalandım. Poliste bana isnat edilen suçlar şöyle idi. 1. Emek İş Ban- kası’nın hadisesi, Sevim Onursal’ın evindeki bağlama hadisesi ve Amaç Apartmanı’nın kiralanması, olayları idi. Ben şimdiye kadar verdiğim bütün ifadelerde bu olaylara ismimin kasıtlı olarak karıştırıldığını beyan ettim. Bu olayların görgü tanıkları ile yüzleştirilmeye hazır olduğumu da söyledim. İddianameden öğrendiğime göre Amaç Apartmanı’nın sahibi İstanbul’da oturu- yormuş. İstanbul’da polise bu kimse ile yüzleştirme yaptırılmasını kendim teklif ettim. Birinci Şube Müdürü İlgaz Aykutlu, İkinci Şube Müdürü ve ayrıca İstanbul Emniyet Müdürü Muzaffer Çağlar’a bu teklifi yaptım. Hiç olmazsa işkenceye ara verilmesini, İstanbul’daki görgü tanıkları ile yüzleştirme yaptırılmasını istedim. Sevim Onursal’ın evindeki tanıklardan bir kimsenin polis olduğunu bunu da bir günlüğüne İstanbul’a getirtmelerinin imkân dahilinde olduğunu söyledim. Benim bu samimi tekliflerim dikkate alınmadı ve işkenceye devam ettiler. Aynı ifademin alınması sırasında Askeri Savcı’dan da istemiştim, ve yapmıştım. Ancak bu yüzleştirme nedense yaptırılmadı, herhalde benim işkence edilmiş halimden ve bunun açığa çıkacağından çekinmiş olacaklardır. Ben bu eylemlerin cereyan ettiği saatlerde 11 Ocak 1971 tarihinde Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde bulunuyordum. Zaman ve mekân şahitlerim mevcuttur. 15 Ocak 1971 günü Sevim Onursal’ın evinde cereyan eden hadise sırasında İnşaat Mühendisleri Odası’nda bulunuyordum, zaman ve mekân şahitlerim mevcuttur. Diyeceklerim bundan ibarettir, dedi.
İfadeye karşı As. Savcı’dan soruldu, diyeceğimiz yoktur. Ancak benden şahsen şehitlerle yüzleştirme şeklinde bir talepte bulunulmadı. Esasen sanığın evvelce okunan ifadesinde de böyle bir talebi mevcut değildir, dedi. Dünkü beyanlarında da kendisine işkence edildiği şeklinde müracaatta bulunduğunu beyan etmiştir. Bu husus varittir. Bunun için de ilgili merciler vardır, müracaat yolları mevcuttur ve açıktır şeklinde cevap verilmiştir. Ankara’da ben yetkiliyim, İstanbul’da başka bir kimse yetkilidir şeklinde tarafımdan bir beyanda bulunulmadı dedi. İfadeye karşı diğer sanıklardan soruldu, diyecekleri olmadıklarım beyan ettiler.

10.8.1971 Tarihli, 1.Sıkıyönetim Askeri Mahkemesinde Başlayan 1. THKO Davası 5. Duruşma Zaptı
Subscribe
0 Yorum
Eskiler
🔗 Bu Hafta İlgi Görenler
İlginizi Çekebilir
- 12 Eylül Belgeleri
- Aile Hukuku
- Anayasa Hukuku
- Anayasa Mahkemesi
- Anayasa Mahkemesi Kararları
- AnkaBlog
- Avukatlık Hukuku
- BAM Kararları
- Belgelik
- Belgesel
- Bilim
- Borçlar Hukuku
- Ceza Hukuku
- Ceza Muhakemesi
- Danıştay Kararları
- Ders Notları
- Dreyfus Davası
- Eğitim
- Felsefe
- Fethullah Gülen Davası (2000 Yılı)
- Fotoğrafçılık
- Gayrimenkul Hukuku
- Gündem
- Hukuk Havuzu
- Hukuk Usulü
- İcra İflas Hukuku
- İdare Hukuku
- İmar Hukuku
- İş Hukuku
- Karar
- Kat Mülkiyeti
- Kira Hukuku
- Kişiler Hukuku
- Kubilay Olayı
- Lozan Anlaşması
- Magazin
- Makale
- Mevzuat
- Milli Nizam Partisi Kapatılma Davası
- Müzik
- Öcalan Davası
- Özel Dosyalar
- Politika
- Pratik Çalışmalar
- Psikoloji
- Radyo Tiyatrosu
- Refah Partisi'nin Kapatılması Davası
- Sigorta Hukuku
- Sinema
- Sınav Soruları
- Sosyal Güvenlik Hukuku
- Sosyoloji
- Tarih
- THKO Davası
- Ticaret Hukuku
- Tüketici Hukuku
- Yargıtay Kararları
Daha Fazla