Tudor İngiltere’sinin Unutulmaz İnfazı: Zehir ve Kaynar Suyla Gelen Ölüm

Londra’nın sisli bir Nisan sabahıydı. 1531 yılının 5’inci gününde, Smithfield Meydanı’na akın eden binlerce insan, İngiliz tarihinde benzeri görülmemiş ve bir daha asla tekrarlanmayacak bir sahneye tanıklık etmek için toplanmıştı. Meydanın ortasında, kraliyet askerleri dev bir dökme demir kazanın altında ateş yakıyordu. İçindeki su fokurdamaya başlamış, yükselen buhar bulutları meydana cehennemi bir hava katmıştı. Ve bu kazanda, VIII. Henry’nin özel emriyle, Richard Roose adındaki bir aşçı diri diri kaynatılacaktı.

Peki, basit bir aşçı nasıl oldu da İngiltere’nin en tuhaf ve acımasız infazının baş aktörü haline geldi? İnsanları beslemekle yükümlü birisi, nasıl toplu bir zehirleyiciye dönüştü? Cevaplar, yemeğin bir silah, güvenin ise ölümcül olabildiği 16. yüzyıl İngiltere’sinin tehlikeli politik koridorlarında gizli.

Zehirli Güveç: Bir Sofradan Yükselen Korku

Olay, 1531 Şubat’ında, Rochester Piskoposu John Fisher’ın Londra’daki konutunda patlak verdi. Fisher, İngiltere’nin en saygın dini figürlerinden biriydi, ancak bu saygınlığı onu Kral VIII. Henry için tehlikeli bir düşman haline getirmişti. Piskopos, Kral’ın, Aragonlu Catherine’den boşanma planlarına şiddetle karşı çıkıyordu. Onun evi, bu nedenle, Kral’ın politikalarına muhalefetin gizli planlarının yapıldığı bir direniş merkezi işlevi görüyordu.

Bu konutta 15 yıldır baş aşçı olarak çalışan Richard Roose, evin tüm ritimlerini ve rutinlerini biliyordu. Mutfak, kiler ve yemek odalarında sınırsız bir erişime sahipti. 18 Şubat 1531 akşamı, Piskopos Fisher’ın, aralarında kendisi gibi Kral’a muhalif isimlerin de bulunduğu 16 misafiri vardı. Roose, o akşam normal görünen bir güveç hazırladı. Ancak hiç kimsenin bilmediği şey, bu güvece ölümcül bir beyaz toz -muhtemelen rafine arsenik- eklediğiydi.

Yemek başladıktan yaklaşık bir saat sonra dehşet sahnesi ortaya çıktı. Misafirler ve hizmetkârlardan oluşan 17 kişi, aniden şiddetli mide bulantıları, kontrol edilemez kusma nöbetleri ve kasılmalarla yere yığıldı. Ev, umutsuzca yardım etmeye çalışanların çığlıklarıyla yankılanıyordu. İki kişi -aralarında şanssız bir dul da vardı- günler süren korkunç acıların ardından hayatını kaybetti.

Mucizevi bir şekilde, Piskopos Fisher o akşam oruç tuttuğu için yemeğe katılmamış ve bu tesadüf hayatını kurtarmıştı. Ancak bu durum, suçun niteliğini hedefli bir suikastten, daha geniş kapsamlı bir toplu zehirlemeye dönüştürdü.

Kralın Öfkesi ve Ölüm Yasası

Olay duyulur duyulmaz, Kral’ın en acımasız bakanı Thomas Cromwell soruşturma için tüm devlet imkanlarını seferber etti. Kanıtlar hızla Richard Roose’u işaret etti. İşkence altında sorgulanan Roose, sonunda güvece “baharat” zannettiği beyaz bir toz eklediğini itiraf etti. Ona bu tozu verenin, tanımadığı bir yabancı olduğunu ve kimseyi öldürmek gibi bir niyetinin olmadığını iddia etti. Ancak bu savunma ikna edici olmadı.

VIII. Henry, zehirleme suçunu o kadar aşağılık buldu ki, bunun için özel ve sembolik bir ceza icat etmeye karar verdi. 28 Şubat 1531’de İngiliz Parlamentosu, zehirlemeyi “yüksek ihanet” suçu ilan eden ve cezasının “kaynatılarak ölüm” olduğu olağanüstü bir yasa çıkardı. Bu, İngiliz tarihinde belirli bir infaz yönteminin yasayla belirlendiği tek örnekti. Kral’ın mantığı acımasız bir ironi taşıyordu: Roose öldürmek için yemek ve ısı kullanmıştı, şimdi aynı şekilde ölecekti.

Smithfield’ın Cehennemi: Bir İnfazın Anatomisi

İnfaz için aylarca süren titiz hazırlıklar yapıldı. Hiçbir İngiliz cellat bu yöntemle deneyimli olmadığı için, kıta Avrupa’sındaki meslektaşlarından gizlice tavsiye alındı. Özel olarak dökülen dev kazan, bir yetişkini alacak kadar büyük, ancak kaçmasına imkan vermeyecek kadar dar bir açıklığa sahipti.

5 Nisan 1531 sabahı, Smithfield Meydanı bir arenaya dönüştü. Seyyar satıcılar yiyecek satarken, binlerce meraklı, kazanın altındaki ateşin alevleri ve yükselen buharı izliyordu. Richard Roose, infaz yerine getirildiğinde tanıklara göre sakin, hatta kaderine boyun eğmiş görünüyordu.

İnfaz, işkenceyi uzatmak için kademeli bir şekilde tasarlanmıştı. Roose önce halatlarla kaynayan kazanın üzerine asıldı ve ayaklarından başlayarak yavaş yavaş suya indirildi. Çığlıkları o kadar dehşet vericiydi ki, birçok seyirci meydandan kaçtı veya kulaklarını tıkadı. Derisinin etinden ayrılmaya başlamasıyla birlikte, buhar adeta kırmızıya büründü. Saatler süren bu korkunç acının ardından, tamamen suya daldırılan Roose, nihayet can verdi.

Kazanın Ardındaki Gerçek: Politika ve Paranoya

Richard Roose gerçekten masum muydu, yoksa daha büyük bir komplonun piyonu muydu? Tarihsel kanıtlar, ikinci seçeneği işaret ediyor. Kullanılan zehirin sofistike yapısı, basit bir aşçının bilgi ve bütçesinin ötesindeydi. Saldırının, tam da Fisher’ın Kral’a muhalefetinin zirvesinde olduğu bir dönemde gerçekleşmesi de tesadüfi değildi.

Kimileri, Thomas Cromwell’in Fisher’ı itibarsızlaştırmak veya ortadan kaldırmak için bu olayı planladığını öne sürer. Diğerleri, İspanyol veya Papalık ajanlarının Fisher’ı şehit yapmak için bu komployu kurduğunu iddia eder. En makul açıklama, Roose’un, anlamadığı bir politik oyunda, çıkarları uğruna kandırılmış bir araç olduğudur.

Ne olursa olsun, bedeli en ağır ödeyen o oldu. İnfazı, Tudor İngiltere’sinde sıradan insanların, güçlülerin oyunlarında nasıl birer piyona dönüşebileceğinin çarpıcı bir kanıtıdır.

Tarihin Unutmak İstediği Bir Miras

Richard Roose, İngiliz tarihinde resmi olarak kaynatılarak idam edilen tek insan olarak kaldı. Onun infazından sonra bu yasa sessizce rafa kaldırıldı ve bu yöntem bir daha asla uygulanmadı. Ancak olayın politik sonuçları derindi. John Fisher, birkaç yıl sonra yine ihanet suçlamasıyla tutuklandı ve 1535’te idam edildi. Bu olay, VIII. Henry’in mutlak otoritesini pekiştirmek ve muhalefeti sindirmek için kullandığı bir araç oldu.

Richard Roose’un hikayesi, bize gücün elinde şekillenen adaletin nasıl bir intikam aracına dönüşebileceğini hatırlatır. O korkunç Nisan günü Smithfield’da kaynayan, yalnızca bir aşçının bedeni değil, aynı zamanda bir dönemin insanlık anlayışı ve siyasi paranoyasıydı. Ve bu hikaye, kontrolsüz gücün tehlikeleri konusunda, yüzyıllar sonra bile ürpertmeye devam ediyor.

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

🔗 Günün ilgi Görenleri

Arabuluculuk Anlaşma Tutanağı – Cebri İcraya Elverişlilik

Arabuluculuk anlaşma belgesinde; alacağın şarta bağlanması, eda hükmü içermemesi...

Yargıtay: Tüketici Kredisi Sözleşmelerinde Verilen Rıza ile Bankanın Emekli Maaşına Bloke Koyması Mümkündür

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu, tüketici kredisi sözleşmelerinde...

HMK Madde 9 – Türkiye’de yerleşim yerinin bulunmaması hâlinde yetki

Türkiye’de yerleşim yerinin bulunmaması hâlinde yetki MADDE 9- (1) Türkiye’de...

10. Yargı Paketi Adalet Komisyonunda Kabul Edildi – Neler Getiriyor? – REHBER

Kamuoyunda "10. Yargı Paketi" olarak bilinen Ceza ve Güvenlik...

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na Göre Mahkemelerin Yetkisi

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK), 12.01.2011 tarihinde kabul edilerek...

Bir Şehzadenin Son Akibi: Cem Sultan’ın Ölümü...

Naples’ın sisli bir şubat sabahında, bir Osmanlı şehzadesinin bedeni...

Stanford Hapishane Deneyi: İnsan Ruhunun Karanlık Labirenti

1971 yazında, Stanford Üniversitesi’nin bodrum katında bir psikoloji deneyi...

Giordano Bruno Davası: Ortaçağ’dan Modern Çağa Geçişte...

📌 Fikirleri uğruna yakılarak öldürülen filozof Giordano Bruno'nun davası,...

2016-2021 Arası Cumhuriyet Davası: İddianame, Yargılamalar, Savunmalar,...

Cumhuriyet davası, 2016 yılında Cumhuriyet gazetesinin yazar, çizer, muhabir...

Jeanne d’Arc Davası: Tarihte Kalıcı Bir Muhakeme

Fransa'nın kaderini değiştiren genç köylü kızı Jeanne d'Arc'ın yargılanma...

Tapınak (Tamply) Şövalyeleri Davası: Tarihin En Karanlık...

Orta Çağ'ın en karmaşık ve ürpertici yargılama süreci olan...

Sokrat Davası: Tarihsel Bir Hukuk Sınavı

Sokrat'ın yargılandığı dönemde Atina, savaşlar, darbeler ve siyasi istikrarsızlıklarla...

Orta Çağ’da Cadı Avı: Avrupa’daki Sihirbazlık Davalarının...

15.yüzyıldan 17. yüzyıla kadar Avrupa’da yaşanan cadı ve sihirbazlık...
0
Would love your thoughts, please comment.x