Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Muhakemesi Hukuku Pratik Çalışma Soruları ve Cevapları
OLAY 1
D ilçesinde nehrin bir cesedi sürüklediği görülür. Cesedin üzerinde kalbi delip, ölüme neden olduğu anlaşılan bir bıçak bulunur. Savcı, yaptığı soruşturma sonucunda, ölen kişinin yakın bir arkadaşı Ş’den şüphelenir. Fakat Ş’nin oturduğu yer bir bilinmemektedir. Nehir akarken sırasıyla A, B, C, Ç ilçelerinden geçtiğine göre;
1) Savcı, Ş hakkında neredeki mahkemeye iddianamesini vermelidir? Niçin?
2) Ş hakkında kovuşturmaya geçilebilir mi? İhtimallere göre değerlendiriniz.
OLAY 2
İznini memleketi Konya’da geçirmek üzere Türkiye’ye gelirken Bulgaristan’da arabası arızalanan (A)’ya, yol kenarında çarpan İstanbullu işadamı (B), olaydan sonra (A)’yı arabasına alarak Edirne’deki bir hastaneye getirir. Fakat (A)’nın hastaneye getirildiğinde aşırı kan kaybı sebebiyle yolda öldüğü anlaşılır. (B) hakkında dava açılır ve tutuklanarak yargılanmasına başlanır. İlk duruşmada sorgusu yapıldıktan sonra sinir krizi geçiren sanık (B), tutukevinde intihara teşebbüs eder ve hastaneye kaldırılır. Mahkeme, bu durumdan haberdar edildiği halde, sanığın yokluğunda duruşmaya devam eder.
1) Olayda madde ve yer itibariyle yetki kurallarını göz önüne alarak yetkili mahkemeyi bulunuz.
2) Sanığın yokluğunda yargılamanın devam etmesini değerlendiriniz.
OLAY 3
İstanbul’un Bakırköy ilçesinde yayınlanan A gazetesinde köşe yazarı olan Y, 30.5.2005 tarihinde yazdığı makalede Zeytinburnu belediye başkanı B’nin belediye başkanı seçilmeden evvel bir devlet dairesinde memur olarak çalıştığı, görevi sırasında zimmet suçundan yargılandığı ve mahkûm olduğu, dosya temyiz aşamasındayken çıkan af yasası sayesinde kurtulduğu, B’nin huyundan vazgeçmeyeceği ve başkanlığı döneminde de benzer işler yapacağı konusunda da endişeye sahip olduğunu, bu tip insanlara güvenmemek gerektiğini belirtmektedir.
Gazeteyi Silivri’deki yazlığında okuyan B, bir gün sonra Silivri Savcılığı’na bir dilekçe verir. Dilekçesinde, Y’nin cezalandırılmasını, ayrıca 5.000 YTL manevi tazminata mahkûm edilmesini talep eder. Silivri savcısı, B’nin mercide hata ettiğini düşünerek, dilekçeyi Silivri Asliye Ceza Mahkemesine havale eder. Bu mahkemede duruşma başlar. İlk oturumda sanık Y’nin sorgusu yapılır. B adına avukat M, duruşmada hazır bulunur ve olayda basın yoluyla işlenmiş bir hakaret suçu bulunduğunu, bu nedenle gazetenin sorumlu müdürü S’nin de sanık olarak yargılanması gerektiğini belirtir (bknz. Basın Kanunu m. 11-13). Mahkeme, S hakkında dava açılmamış olduğunu, onun hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulmasını belirterek, durma kararı verir. Dosya tekrar Savcılığa gelir. Silivri savcısı, olayda gazetenin Bakırköy ilçesinde yayınlandığı gerekçesiyle, dosyayı, Bakırköy savcılığına gönderir. Bakırköy savcısı bir iddianame düzenler ve Y ile S hakkında kamu davası açar. Olaydaki bütün hukuka aykırılıkları sıralayınız.
OLAY 4
Ankara’dan İstanbul’a gelmek üzere otobüse binen A, önünde öteden beri geçinemediği komşusu B’nin oturduğunu görür. B’yi tahkir etmeyi aklına koyan A, otobüs Bolu içinden geçerken, Adapazarı içinde ve İstanbul’da otobüs terminaline girerken B’ye söver. B’nin hiçbir tepki vermemesine daha da sinirlenen A, üzerinde taşıdığı bıçağı çekerek, otobüsten inip uzaklaşmakta olan B’yi arkasından bıçaklamak üzere koşar. Ancak terminaldeki satıcıların müdahale etmesi üzerine yakalanmamak için olay yerinden kaçar.1) Olayda yer itibariyle yetkili mahkeme hangisidir, niçin?2) A, sövme fiilinden yargılanırken, hakkında müessir fiile teşebbüs suçundan dolayı soruşturma devam etmektedir. Yukarıdaki olayda bağlantı var mıdır? Davaların birleştirilmesi mümkün müdür, niçin?3) Mahkeme, duruşma devam ederken (asliye ceza mahkemesinin görev alanına giren suçta), kendiliğinden sanığı duruşmadan vareste tutma kararı verir. Mahkemenin bu kararı hukuka uygun mudur, değil midir? Niçin?4) A, yargılanırken bir başka suç daha işlemiş olduğu duruşma sırasında anlaşılır. Mahkemenin daha sonra anlaşılan suçtan A’yı mahkûm etmesi mümkün müdür? Niçin?
CEVAPLAR
OLAY 1
1) CMK m. 12, yer itibariyle yetkiyi düzenler. Buna göre, ceza yargılamasında yetkili mahkeme, kural olarak suçun işlendiği yer mahkemesidir. Ancak bu tespit edilemiyorsa, CMK m. 13’teki yedek kriterler uygulanır. Olayımızda, nehirde bir ceset bulunmuş ve nehir başka yerlerden de geçmektedir. Bu nedenle suçun nerede işlendiği belli değildir. Cesedin bulunduğu tarih itibariyle şüpheli veya sanık da belli değildir. Bu nedenle de şüphelinin yerleşim yeri de tespit edilememektedir. Böylece son yedek kriter olan, ilk usûli işlemin yapıldığı yer mahkemesi yetkili olacaktır. Olayda ceset D ilçesinde bulunmuştur. Bu nedenle de ilk usûli işlem burada yapılmış olacağından, D ilçesi, yer itibariyle yetkilidir.
2) Kovuşturmaya geçebilmek için, bir iddianame ile savcının dava açması gerekir. Savcı, basit bir şüpheye dayanarak da kamu davası açabilir. Olay yargılamada aydınlığa kavuşacaktır. Sanık veya şüpheli gaip ise, kovuşturmaya geçilemeyecektir. CMUK döneminde gaip hazır bulunmasa da duruşma yapılabilmekte iken, buna CMK ile son verilmiştir. Ş’nin kaçak olması durumunda ise, kovuşturma yapılabilmesi için ancak ilk sorgusunun yapılmış olması gerekir.
OLAY 2
1) Böyle bir olayda öncelikle Türkiye’de yargılama yapılıp-yapılamayacağı tespit edilmelidir. Olayda kasten yaralama suçu vardır ancak bunun neticesinde mağdur ölmüş ve neticenin nerede gerçekleştiği de belli değildir. Suçun yurtdışında işlendiğini kabul ettiğimiz takdirde, TCK m. 11 hükmü gereği bu suçtan dolayı Türkiye’de yargılama yapılabilecektir. Suç, Türkiye’de işlenmiş ise zaten Türkiye’de yargılama yapılacaktır. Suçun nerede işlendiğinin pratik açıdan yer itibariyle yetkiye bir etkisi olmamaktadır. Zira, suç, Türkiye’de işlenmiş ise, m. 12 gereği Edirne mahkemeleri yer itibariyle yetkili olacaktır. Suç, yurtdışında işlenmişse m. 13 gereği yine Edirne mahkemeleri yetkili olacaktır (şüpheli hakkında hastanede yakalama işlemi yapıldığı düşünüldüğünde). Şüpheli hakkında Edirne’de bir yakalama işlemi yapılmadığı takdirde ise, Konya Mahkemeleri yetkili olabilecektir (m. 13/II).
5235 sayılı kanun m. 11’e göre de asliye ceza mahkemesi görevsel yetkili mahkemedir.
2) Sanığın yokluğunda duruşma yapılabilen haller şunlardır: Duruşmadan vareste tutulma; savuşma; sanığın duruşmadan çıkarılabileceği haller; sorgusu alınmış olmak kaydıyla kaçak. Olayımızda bu hallerden hiçbirisi mevcut değildir. Sanığın yokluğunda yargılamanın devam etmemesi gerekir. Bunun aksine davranılması, CMK m. 289 gereği hukuka kesin aykırılık oluşturur ve mutlak bozma nedenidir. Burada m. 196/5de uygulanamayacaktır. Zira, yargı çevresi dışında olmaktan bahsetmektedir. Mahkeme, durma kararı vermelidir. Sanığın geçerli bir nedeni vardır ve bu durum yetkili mercilerce mahkemeye bildirilmiştir. Ancak sanık, yargılamaya devam etmiş olan mahkemeden mazeretiyle birlikte eski hale getirme talebinde bulunabilir. Bu durumda, yargılamanın sanığın yokluğunda yapılan kısmı tekrarlanır.
OLAY 3
En temel nokta, olayda kamu görevlisine hakaret suçunun var olmasıdır. Bu suç, re’sen kovuşturulan bir suçtur. TCK m. 125 suçun temel şeklinin cezası ve 5235 sayılı kanun m. 10 hükmü gereği, suçun sulh ceza mahkemesinde yargılanacağı düşünülebilir. Ancak burada önemli bir nokta daha vardır. Buna göre, basın yoluyla işlenen suçlarda, ağır cezalık olanlar bir yana, tüm suçlar asliye ceza mahkemesinde yargılama yapılır (Basın K. m. 27). Yer itibariyle yetkili mahkeme ise, Bakırköy mahkemeleridir. Zira, takibi şikâyete bağlı bir hakaret suçu değil, re’sen kovuşturulan kamu görevlisine hakaret suçu söz konusudur. Bu nedenle yetki hususunda CMK’nın 12. maddesinin dördüncü değil, üçüncü fıkrası uygulanacaktır. Yani yetki, yayın merkezinin (Bakırköy) bulunduğu yer mahkemesi yer itibariyle yetkilidir. Buradaki hakaret, takibi şikâyete bağlı olsa idi, Silivri mahkemeleri de yetkili olacaktı.
Olayımızda hakaret suçu, 30.05.2005 tarihinde işlenmiş, (B)’nin dilekçesi ise 01.06.2005 tarihinde verilmiştir. 01.06.2005 günü yeni Ceza Usûl Kanunu yürürlüğe girmiştir. Usûl normlarında derhal uygulama ilkesi geçerlidir. CMK ise, CMUK’tan farklı olarak, şahsi davaya yer vermediğinden, (B)’nin 5.000 YTL’lik tazminat isteminde bulunması yersizdir.
Savcı, (B)’nin dilekçesini mahkemeye havale etmekle yetinmiştir. İddianame, dava açılmasının kurucu şartıdır. Olayımızda ise bir iddianame yoktur. Savcı, (B)’nin dilekçesini Asliye Ceza Mahkemesi’ne havale etmiştir. İddianame yoksa, açılmış bir dava da yoktur.
Basın Kanunu’na göre süreli ve süresiz yayınlar nedeniyle işlenen suçlardan eser sahibi sorumludur. Gazetenin sorumlu müdürünün sorumlu olabilmesi için, eser sahibinin belli olmaması, yayın sırasında cezai ehliyetinin olmaması, yurtdışında bulunması gibi hallerde söz konusu olur (Basın K. m. 11/3). Sorumlu müdürün ancak hukuki sorumluluğu düşünülebilir (Basın K. m. 13/1). Olayımızda eser sahibi bellidir. Bu nedenle (M)’nin iddiası yerinde değildir.
İddianame olmadan yargılama yapılması yok hükmünde olduğundan, mahkemenin yargılama yaparak durma kararı vermesi de yerinde değildir.
Olayımızda, açılmış bir dava bulunmadığından, Bakırköy savcısının dava açması yerindedir. Bakırköy savcısının hatası ise, (S) hakkında kamu davası açmasıdır. Yukarıda açıklanan nedenlerle (S)’nin cezai sorumluluğu yoktur. (S) hakkında takipsizlik kararı verilmesi gerekir.
OLAY 4
1) Olayda sövme ve kasten yaralamaya teşebbüs uçları vardır. Sövmede zincirleme bir durum var. Bir suç işlemek kastıyla kanunun aynı hükmünün birden fazla defa ihlâli söz konusudur. Bu, tek suç olarak kabul edilir. Zincirleme suçlarda, suçun son işlendiği yer mahkemesi yetkilidir (CMK m.12/2). Olayda İstanbul Mahkemeleri yetkili olacaktır. Kasten yaralama suçuna teşebbüste ise, son icra hareketinin yapıldığı yer mahkemesi, yani, yine İstanbul Mahkemeleri yetkilidir. Hakaret ve sövme suçları sulh ceza mahkemesinin, kasten yaralamaya teşebbüs ise, asliye ceza mahkemesinin görev alanı içindedir.
2) (A), birden fazla suç işlemiştir. Suçun süjesi yönünden bir ortaklık söz konusudur. Sübjektif dar bağlantı mevcuttur. Bağlantılı davaların birleştirilebilmesi için üç şart aranır: Bağlantı; gerek ve fayda; birleştirmeye olanak bulunmalı.
Olayda bağlantı vardır. Fayda ve gereği hakim takdir eder. Olanaklı olup-olmadığına bakacağız. Suçlardan biri soruşturma, diğeri kovuşturma aşamasında olduğundan davaların birleştirilmesine olanak yoktur. Zira, soruşturma aşaması gizli, kovuşturma aşaması alenidir. Ancak kovuşturma aşamasındaki dosya henüz kovuşturmanın başında, duruşma yapılmamış ve diğeri de soruşturma aşamasının sonunda, mesela iddianame verilmek üzereyse, bu takdirde birleştirme yapılabilir. Ancak bunun için de soruşturma aşamasında olan dosya için iddianamenin hazırlanıp dava açılmasını beklemek gerekmektedir. Yani birleştirme, davanın açılmasından sonra yapılabilecektir.
Devam etmekte olan yargılamalarda birleştirme kararını yüksek görevli mahkeme verir. Olayımızda bu kararı verecek olan mahkeme, asliye cezadır. Birleştirme kararından sonra yargılamaya yüksek görevli mahkemede (asliye ceza) devam olunur.
3) CMK m. 196/1’in açık hükmü gereği, duruşmadan vareste tutulma için bir talep gereklidir. Bu talebi sanık ya da sanık tarafından yetkili kılınmış olan müdafi yapabilir. Ayrıca, sanığın mahkeme tarafından sorgusunun yapılmış olması da şarttır. Olayımızda böyle bir talep yoktur. Bu nedenle de mahkemenin yaptığı işlem, hukuka aykırıdır.
4) ‘Davasız yargılama olmaz’ ve ‘iddianameyle bağlılık’ ilkeleri gereği hakim, (A)’yı işlemiş olduğu bir başka suçtan dolayı aynı davada mahkûm edemeyecektir. Hiç kimse, geçerli bir yargılama olmadan cezaya çarptırılamaz. Yargıç, önünde bulunan iddianamede yazılı olan sanık ve fiil ile bağlıdır. Bunun dışına çıkamaz. İşlenmiş olan suç bir yana, sanık mahkeme esnasında duruşma salonunda yeni bir suç işlese dahi, yeni bir iddianame ile dava açılmadan yargılanamaz, mahkûm edilemez.