Cumartesi, Nisan 27, 2024
Ana SayfaÖzel DosyalarÖcalan DavasıAbdullah Öcalan Davası – Duruşma Günü 4 – 3 Haziran 1999

Abdullah Öcalan Davası – Duruşma Günü 4 – 3 Haziran 1999

- Advertisement -

-MAHKEME BAŞKANI OKYAY, SANIK ÖCALAN’A SORULAR YÖNELTTİ

İMRALI ADASI (A.A) – Terör örgütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan’ın İmralı Adası’nda yargılandığı davanın dördüncü gün duruşmalarına başlandı. Sanık Öcalan, önemli bir çağrıda bulunmak istediğini bildirerek, ”PKK’ya barış Kongresi önermek istiyorum” dedi.
Öcalan davasının dördüncü gün duruşmalarının ilk oturumu, saat 09.50’de mahkeme heyetinin yerini alması ve sanığın duruşma salonuna getirilmesiyle başladı.
Mahkeme Başkanı M. Turgut Okyay, elindeki dilekçeleri göstererek, hergün yüzlerce müdahillik dilekçesi geldiğini kaydetti ve buna son verilmesini istedi. Okyay, müdahil avukatlarına, ”Sizlerden istirham ediyorum. Böyle giderse davayı makul sürede bitirmemiz mümkün değil” diye konuştu.
Bugünkü duruşmaya 11 müdahil avukatı katılırken, sanık avukatları ve yakınları gelmedi.
Mahkeme Başkanı Okyay, sanık avukatlarının mazeret telgrafı gönderdiğini ve bunların incelendiğini belirterek, avukatların mazeretleri nedeniyle duruşmaya gelemeyeceklerini, duruşma gününün kendilerine bildirilmesini istediklerini söyledi.
Okyay, bu konuda sanık Öcalan’a söz verdi, bir talebi olup olmadığını sordu.
Sanık Öcalan, ”Neden gelememişler, onu öğrenmek istiyorum” diye sordu.
Duruşma daha sonra şöyle gelişti:
Okyay: Barınma sorunu nedeniyle gelememişler. Talebiniz var mı?
Öcalan: Bu sorularınıza bağlı.

-BARIŞ ÇAĞRISI-

Okyay: Mahkemeye net ve samimi bilgi verin, böylece mahkemeye yardımcı olursunuz. Kaçamak cevap vermeyin. Size şunu soruyorum: İddianamedeki suçlardan daha fazlasının işlendiğini söylediniz ve çözümün üniter devlet ile mümkün olduğunu kaydettiniz. Bu konuda parti konferasında alınan bir karar var mı?

Öcalan: Bu soruyu sorduğunuz için teşekkür ediyorum. Geçmiş, acılarla insanları çok zor durumda bırakmıştır. Geçmiş ne kadar ağır olursa olsun geleceği aydınlatmak için savunmamda bunları belirttim. Bu konuyu herkesin çok iyi dinlemesini istiyorum. Bu Türkiye için çok önemlidir. Sovyetler Birliği dağıldı. Birçok ülkede rejim değişiklikleri oldu. PKK da 1970’lerde ortaya çıktı. Kusur işlemeyen örgüt var mı? Birbirini suçlamayan parti var mı? (Dağdaki insanları indiririm) dedim. Bana bu imkanı sağlarsanız yaparım. Barışa çağrıda bulunulursa, PKK barış ve kardeşliğe gelir. (Neden demokratik çözüme geç geldiniz) diye sorabilirsiniz. Size bazı belgeler verdim. Orada ne kadar samimi olduğumu görürsünüz. Ben örgüt içinde bir savaş yürüttüm. Ben burada yaşananlardan daha çok acılar çektim. PKK’nın kontrol altına alınması için çok çaba harcadım. (5 bin fedai hazırlamışlar) denildi. Ben bunun doğru olmadığını söyledim. Bilhassa 1993 ve 1996’dan sonra sorunun üniter devlet yapısı içinde, demokrasinin gelişmesi altında çözüleceğini anlattım. Kolay olmadı. 20 yılda bu aşamaya geldim. Örgütün 6-7 kişilik konseyi benim görüşmü destekliyor. Bu konuda Özgür Politika dergisinde 3 çözüm önerisi yayınlandı. Hükümet barışa çağrı yaparsa, mutlaka yanıt bulacaktır. 20 yılda bu çizgiye varmamız yadırganmasın. Eylemlerin, çözümü zora sokacağı sonucuna ancak 20 yılda ulaşabildik. Önemli bir çağrı yapmak istiyorum: PKK’ya bir barış kongresi önermek istiyorum. Bunun barışı getireceğini umuyorum. Zaten bu konuda bir barış kararımız vardır. Yeter ki olumlu yanıt bulsun. Devletimiz barış konusunda çağrıda bulunsun.”

-”DEVLETİN EN ÖNEMLİ DESTEK GÜCÜ OLACAKTIR”-

Okyay: Uluslararası ilişkilerde sizleri yanıltan kimlerdir?

Öcalan: PKK sadece karşıt olmaktan çıkmakla kalmayacak, devletin en önemli destek gücü olacaktır. Yeter ki herkes birlik olsun. Hatamız günahımız ne olursa olsun, fırsat verilsin. Birlik olalım. PKK dağdan inecektir ve vatandaş olarak destek olacaktır. Kimse bunu yanlış anlamasın.”

-”YUNANİSTAN, 1993’TEN İTİBAREN BARIŞ EĞİLİMİNE GİRDİĞİMİZ İÇİN BİZİ BALTALAMAK İSTEDİ’

İMRALI ADASI (A.A) – Terör örgütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan, Yunanistan’ın kendisine karşı tavrının temelinde yardım yapmak değil, politik eğilimin yattığını söyledi. Yunanistan’ın 1993’ten itibaren barış eğilimine girinmesi nedeniyle kendilerini baltalamak istediğini bildiren Öcalan, ”1996 yılında Başbakan Kostas Simitsi’in kendisini kastederek, (Bu adam harcanacaktır. Kimse ona sahip çıkmasın) dediğini iddia etti.
Sanık Öcalan, davanın bugünkü duruşmasında, Mahkeme Başkanı M. Turgut Okyay’ın çeşitli konulardaki sorularını yanıtlarken, ”Atina, beni çarmıha gerip nefesimi Türkiye’de vermemi istedi. (Ben öldürülürsem, Türkiye’deki Türk-Kürt kavgası körüklenecek) diye Atina’yı uyardım” dedi.
Mahkeme Başkanı M. Turgut Okyay’ın, sanığa yönelttiği sorular ve sanık Abdullah Öcalan’ın yanıtları şöyle:
Okyay: Yunanistan, Suriye’den silah alınması konusunda 40 bin dolar yardım etmiş. Bu doğru mu?
Öcalan: Yunanistan yardım yapıyor. Yunanistan’ın bana karşı tavrının temelinde yardım yapmak değil, politik eğilim var. 1993’ten itibaren barış eğilimine girdiğimiz için bizi baltalamak istedi. 1996’da Simitis beni kastederek, (bu adam harcanacaktır, kimse ona sahip çıkmasın) dedi. Bunun yanında, PKK’nın Avrupa temsilcisini ve sol örgüt mensuplarını Atina’da kabul etmesine rağmen, barış sürecine girdiğim için beni kabul etmedi. Atina beni çarmıha gerip, nefesimi Türkiye’de vermemi istedi. Ben uyardım… (Yanlış yapıyorsunuz. Ben öldürülürsem Türkiye’deki Türk-Kürt kavgası körüklenecek ve bunun sorumluluğu size ait olacak) dedim. Bu bir oyundur.

-HADEP’E YARDIM-

Okyay: HADEP’e kuruluşunda ne kadar para yardımında bulundunuz?
Öcalan: Ya HEP, ya da HADEP döneminde yer bulmaları için biraz yardım istemişlerdi, sanırım. 200 bin mark yardımda bulunduk, ancak bu konuda kimlerin aracılık ettiğini bilemiyorum.
Okyay: Mayınları İtalya’dan mı aldınız? Çünkü İtalyan menşeeli mayınlar.
Öcalan: Gerçekten bilmiyorum. İtalyan menşeeli mayınlar çoktur. Irak’ta pazara gidildiğinde, bu dahil hemen hemen herşey bulunuyor.
Okyay: Bazı Avrupalı gazeteciler PKK’ya yardım etmek, desteklemek ve propagandasını yapmak için, PKK’dan para almışlar. Bu konuda ne biliyorsunuz?
Öcalan: Bu konuda bilgim yok. Ancak, örgütün Avrupa sorumluları bir çalışma yapmışlarsa bilemiyorum.
Okyay: Bazı Avrupalı parlamenterlerin seçim giderlerini PKK’nın karşıladığı söyleniyor.
Öcalan: Bu konuda da aynı şeyleri söyleyeceğim.

-ÖRGÜTÜN PARALARI-

Müdahil avukatlarının da, Mahkeme Başkan M. Turgut Okyay’dan söz alarak sanık Abdullah Öcalan’a sorular yönelttiler. Sanık terörist, bu soruları da şöyle yanıtladı:

Soru: PKK’nın yıllık bütçesinin 250 milyon dolar olduğu söyleniyor. Örgütün parası nerede tutuluyor?
Öcalan: Daha çok Avrupa’dadır. Suriye’de çok azdır. Parayı dost kişiler veriyorlar ve çok çeşitli bankalara yatırılıyor. İsviçre’ye ağırlık verdiklerini duydum. Ayrıca, bir banka kurma niyetleri vardı. Paralar, İsviçre’deki birçok bankaya yatırılıyor. Dostlar dediğim kişiler, Avrupa’da çalışan kişilerdir. Dostlar nereye isterlerse parayı oraya yatırırlar.
Soru: Örgütün arşivleri nerede ve kimlerin kontrolündedir?
Öcalan: Dağınık şekildedir. Avrupa’da daha çoktur. Lübnan’da, Suriye’de ve Irak’ta da vardır. Bunlar, oralardaki örgüt sorumlularının kontrolündedir. Avrupa’dayken arşivlerin sorumlusu (Şahin) kod adlı biri ile Kani Yılmaz vardı. Ortadoğu’dayken (Delil) kodun sorumluluğundaydı. Kafkasya’da ise sorumluluk (Mahir) kod da. Irak’ta karargahlar vardır. Burada birçok sorumlu vardır.
Soru: İfadelerde (Şahin) kod isimli kişi çok geçiyor. Gerçek adı nedir?
Öcalan: İsmini biliyorum. Suriyeli kürtlerden birisidir.

-”SÜRGÜNDE KÜRT PARLAMENTOSU, TÜRKİYE İLE DÜŞMANLIK TEMELİNDE BİR YAKLAŞIM GÖSTERMESİN”

İMRALI ADASI (A.A)- Terör örgütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan, sözde ”sürgünde Kürt Parlamentosu”ndan, Türkiye ile düşmanlık temelinde bir yaklaşım göstermemesini istedi. Sanık Öcalan, İtalya ve Moskova’da kendisine insanca yaklaşılmadığını ifade ederek, Türkiye’de ise insanların kendisine saygılı olduğunu, avukatlarına ve kendisine bir baskı yapılmadığını söyledi.
Duruşmanın öğleden önceki oturumunda, müdahil avukatları, Mahkeme Başkanı M. Turgut Okyay aracılığıyla Sanık Abdullah Öcalan’a sorular yönelttiler.
Müdahil avukatların Sanık Öcalan’a yönelttiği sorular ve yanıtları şöyle:
Soru: Özbekistan, Türkmenistan ve Kazakistan’da temsilcilikleriniz var mı?
Öcalan: Özbekistan’da pek güçlü değil. Ancak Kazakistan ve Azerbaycan’daki temsilciliklerimiz güçlüdür. Oradaki halkla kaynaşmışlar. Moskova’daki temsilciliğimiz, buralara para desteğinde bulunuyor.
Soru: Refah Partisi Mazlum-Der aracılığıyla PKK’yla ilişki kurdu mu?
Öcalan: Bizimle girişimde bulunmak istedi. Ancak, kimse bana ulaşamadı. Bazı alt düzeyde ilişkiler olabilir.

-”BEN ÖLSEM DE KALSAM DA TÜRKİYE’DE OLACAĞIM”-

Soru: Barışa katkıda bulunmak istiyorsan, mesajını kalıcı kılmak istiyorsan, sözde sürgünde Kürt Parlamentosu’na bir mesajın olacak mı?

Öcalan: Bu konu çok önemlidir. Sorduğunuz için teşekkür ediyorum. Bu parlamento, ulusal kongre adı altında bütün Kürtleri bağrında toplamak isteyen bir kuruluşa dönüşmüş. Beni de onursal başkanları seçmişler. Türkiye ile demokratik cumhuriyet ile kalıcı bir barış ve kardeşlik ortamı istiyoruz. Türkiye ile düşmanlık temelinde bir yaklaşım göstermesinler. Dostlukla yaklaşsınlar. Kürtlerin geleceğinin Türkiye’de olduğunu bilsinler. Benim annem de Türkmendir, Türkçe konuşur. Bu konuda yoğun bir çaba içindeyim.
Soru: Sanık, sorgusunda kendisine işkence yapılmadığını, herhangi kötü bir söz söylenmediğini ifade etti. Bazı Alman parlamenterler bunun tersini söylüyorlar. Bu doğru mu?
Öcalan: Bu yaygın bir yaklaşımdır. Ben Avrupa’ya gittim. İtalya’da, Moskova’da bana insanca yaklaşılmadı. Ben tercihimi Türkiye lehinde kullandım. Ben ölsem de kalsam da Türkiye’de olacağım. Ben desteği Türkiye’de gördüm. Ne bana, ne de avukatlarıma baskı yapılmadı. Türkiye’de insanlar bana saygıyla yaklaştı. Özellikle de sorgulanmam sırasında, bu devlet yaklaşımıdır. Ben de saygılı olacağım.

-ALMANYA-

Soru: Alman Şark Enstitüsü Başkanı Udo Steinbach ile görüştünüz mü?
Öcalan: Almanya sanıyorum, PKK konusunda ayrı, benim hakkımda ayrı düşünüyor. Benimle ilgili düşünceleri dışlama temelindedir. Bu kişiyle 3 yıl önce görüştüm. Genelde görüşmede Ortadoğu konusu gündeme geldi. Sonuç benim açımdan dışlanma biçiminde olmuştur. Almanya’nın kendine göre bir konsepti vardır. Ben tercihimi Türkiye lehinde yaptıysam, bunun çok yoğun bir temeli vardır. Benim 1996’dan beri yazışmalarım oldu. Bütünleşmeye ilişkin işaretlerim vardır. Bu görüşe varmakta geç kaldık. İyi niyetle olduğumuz konusunda kimsenin kuşkusu olmasın.
Soru: Brigitte Böhler kendisinin ve örgütün avukatı mıdır?
Öcalan: Böyle bir isim duydum. Roma’da iken yanıma gelmişti. Ona şunu söyledim: Ben gökten Hazreti İsa olarak insem, siz Avrupalılar merhaba bile diyemezsiniz. Bu kişi benim avkatım ve temsilcim değildir.
Soru: Yalçın Küçük operasyonlar yapılacağı konusunda yerini değiştirmesi haberini kimden aldığını söyledi mi?
Öcalan: Bürokraside birçok tanıdığı olduğunu söyledi. (ANAP’a yakın bir bürokrat bana haber verdi) dedi.
Soru: 1994 yılında yapılan belediye başkanlığı seçimlerinde Refah Partisi Şeyh Osman aracığıyla başkan adayları için sizden destek istedi mi?
Öcalan: Şeyh Osman’ı duydum. Ama görüşmedim. Refah’ın dostu olabilir. Refah Partisi bizden destek istemedi. Hatta bu kişi bize karşı faaliyet de yürüttü. Zaten Refah Partisi’ne böyle bir destek vermeyiz. Çünkü kendimiz bağımsız olarak girmek istiyorduk.

-ERMENİSTAN-

Soru: Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki savaşta PKK Ermenistan’a destek verdi mi?
Öcalan: PKK Ermenistan safında yer almamıştır. Ermeniler’in bir harita meselesi vardı. Güneydoğu’yu da içine alan… Biz bunu kabul etmedik. Bizim de haritamız yok dedik. İlişkilerimiz bu nedenle kesildi.
Soru: Turgut Özal, sizinle görüşmesi için kurye gönderdi mi?
Öcalan: 1993’teki ateşkes sürecinde Özal’la telefonla görüşmedim. Talabani aracığıyla görüşüyorduk. Gazeteciler, Cengiz Çandar ve Mehmet Ali Birand’la görüştük. Yalnız, Cengiz Çandar Cumhurbaşkanı’ndan mesaj getirmedi. Özal’ın kararlı ve umutlu olduğunu söyledi.
Soru: Kahraman Bilgiç’e itirafçılık görevi verdiniz mi?
Öcalan: Hayır, sanmıyorum. Çok yönlü oynamak isteyen birisi. Bir çok kirli ilişilere bulaştığını duydum.
Soru: PKK, Yücel Zeydan’ı kaçırmış ve öldürmüş, bu doğru mu?
Öcalan: Benim bildiğim kadarıyla Mustafa Zeydan’ın oğlu var. Eğer onu kastediyorsa, o yaşıyor. Bu konuda Şemdin Sakık’ın ifadeleri doğru değil.
Soru: Şahsınıza ait ne kadar para var?
Öcalan: Hiç yok. Buna gerek de duymuyorum. İstediğim her birimden para sağlarım.

-”KÜRTLER’İN ÖZGÜR TOPLUM OLMASI ENGELLENMİŞTİR, BUNUN KALDIRILMASINI İSTİYORUZ”

İMRALI ADASI (A.A) – Terör örgütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan, Kürt toplumunda çok ciddi bir demokratik problem bulunduğunu, ağa-şeyh-aşerit üçgeninin demokratikleşmenin önünde engel olduğunu söyledi.
Müdahil avukatların, Mahkeme Başkan M. Turgut Okyay’dan söz alarak, sanık Abdullah Öcalan’a yönelttikleri sorular ve aldıkları yanıtlar şöyle:
Soru: Alp Urungu diye birini tanıyor musun?
Öcalan: Türk tarihini az çok tanımaya çalışıyorum. Nasıl müslümanlaştıklarını biliyorum. Bunlar, Orta Asya’daki Türk uyruklarıdır.
Soru: Paris Kürt Enstitüsü’nden Dr. Mehmet Şükrü Sekman’ın görüşlerine katılıyor musun?
Öcalan: 1920’lerde Kürt Teali diye bir cemiyet vardı. İhtilaf devletleriyle ilişki içindeydi. Bütün Kürt kuruluşlarının ayrışmayı yaşadığını biliyorum. Atatürk milliyetçiliğine, kültür milliyetçiliğine inanıyorum. Atatürk milliyetçiliği Hititler’e kadar gider. Ben demokratik cumhuriyet çatısı altında toplanmak gerektiğine inanıyorum.
Soru: Ziya Gökalp’in görüşlerine katılıyor musunuz?
Öcalan: 1922’de ”Kürtler ve Türkler” üzerine yazdığı yazıya aynen katılıyorum.
Soru: Moskova’daki eğitim kampları hakkında bilgi verir misin?
Öcalan: Rusya’da bulunan Kürtler’in aldığı bir köy vardır. Orada kültür ve teorik ağırlıklı çalışma yapılıyor.
Soru: Bayan Mitterand, PKK’ya aşırı bir sempati besliyor. Örgüt ile ilişkileri nedir?
Öcalan: İlişkileri doğrudur… Kendal Nezan (Paris’teki Kürt Enstitüsü Başkanı) iledir. Son zamanlarda bize de sempati duyuyor. Ancak ben, bunun pratik bir yararını görmedim.

-ÖCALAN’A KİTAP-

Soruların tamamlanmasının ardından, avukat Fuat Turgut, sanık Abdullah Öcalan’a, Reşat Genç’in yazdığı ”Türk İnanışlarıyla Milli Geleneklerimizde Renkler: Sarı, Kırmızı ,Yeşil” isimli kitabı vermek istediğini söyledi.

Başkan Okyay, kitabı aldıktan sonra, sanık Öcalan da kafasını sallayarak, avukat Turgut’a teşekkür etti.
Daha sonra duruşmada, müdahillerin isimleri saat 11.00’de tutanağa yazılmaya başlandı ve yazma işlemi 11.40’a kadar devam etti. Bu sırada, duruşma salonunda bulunanlar, Başkan Okyay’ın önerisi üzerine dışarı çıktılar.
Yazım işleminin tamamlanmasının ardından müdahillerden 4 kişi, beyanlarda bulundular. Başkan Okyay, müdahilleri, ölçülü konuşmaya davet ederek, taşkınlık yapmamalarını istedi.
Müdahillerden Münevver Aktı, oğlununun 7 yıl, 10 ay, 3 gün önce şehit edildiğini hatırlatarak, ”Acıyı çeken, ateşten gömleği giyen bilir. Yandık, kül olduk, bu acıların bitmesini istiyoruz. Ben uzun süre tedavi gördüm. Ciğerimizi yakana bir pençe vurmak istiyorum” dedi.
Müdahillerden Ercan Kurtkayası ise 29 Mayıs 1991 tarihinde ağabeyinin şehit edildiğini belirterek, ”Yüce adaletinden en ağır şekilde, en kör bıçak, en kör balta ile cezalandırılmasını istiyorum. Ağabeyimin bir kılı için dünyayı yakardım, ama bu adama bir şey yapamıyorum. Allah’ından bulsun” diyerek tepkisini dile getirdi.
Müdahil Nimet Paşpınar ve Emine Çıra da, içinde bulundukları psikolojik durum nedeniyle konuşamayacaklarını kaydederek, mahkemeye görüşlerini içeren dilekçe sundular.
Söz alan müdahil avukatlarından Cahit Torun, sanık Öcalan’ın duruşmanın başından beri ”güzel tavır” sergilediğini, bundan memnun olduklarını belirterek, sorgusunda sürekli kullandığı ”demokratik cumhuriyet” ifadesinden neyi kasteğini sorulmasını istedi.
Sanık Öcalan da, bu soruya şu yanıtı verdi:
”Bu, benim için önemli bir kavram. Kilit kavramlardan birisidir. Kürt toplumunda halen çok ciddi bir demokratik bir problem vardır. Kürtlerle devlet arasında, ağa, şeyh, aşiret üçgeni bir bent oluşturmuştur. Özgür toplum olmasını engellemiştir. Bunun kaldırılmasını istiyoruz. Bu kaldırıldığında Kürt ve Türk kaynaşacaktır, cumhuriyet güçlenecektir. Yeni bir taze kan verecektir. Bu kavram üzerinde ne kadar durulsa yeridir.”

-MÜDAHİL AVUKATLAR, ESAS HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİNİ BİLDİRDİLER

İMRALI ADASI (A.A) – Terör örgütünün elebaşı sanık Abdullah Öcalan’ın yargılandığı davanın bugünkü duruşmasına katılan müdahil avukatların tümü, Öcalan’ın, Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesine göre idamını istediler. Müdahil avukatlarından Hülagu Balcılar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Abdullah Öcalan’la pazarlık yapmayacağını söyledi.
Duruşmada, Mahkeme Başkanı M. Turgut Okyay, müdahil avukatlarına esas hakkındaki görüşlerini bildirmeleri için söz verdi.
İlk olarak söz alan Avukat Mehdi Keskin, Mahkeme Heyeti’ne ve cumhuriyet savcılarına şükranlarını sunarak, övgü dolu sözler söyledi.
Türk hakiminin bağımsız olduğunu ifade eden Keskin, ”Hakimlerimizin hiçbir şeyi yoktur. Bir Allah’ı ve bir de vicdanı vardır” dedi. Keskin, şöyle devam etti:
”Sanık, 125. maddeye göre yargılanıyor ve hakkında idam cezası isteniyor. Sanığın suçunun sabit olduğu konusunda şüphe yoktur. Çünkü suçu sabittir. Sanık ifadesini siyasi platforma çekmiştir. Ancak, bu onu kurtarmaz. Onu idamdan kurtaracak bir madde vardır. O da TCK’nın 59. maddesidir. Ancak sanık için bu maddenin uygulanması mümkün değildir. Yalvarıp pişman olması, (bir daha yapmayacağım) demesi mahkemede ne hale düştüğünü göstermiştir.
PKK terör örgütünce çocuklarına doyamayan babalar, annesine bir kez daha sarılamayan çocuklar, ağzı süt kokan çocuklar, aksakallı dedeler, beli bükük nineler hunharca öldürülmüştür. Kan veren, can veren şehitlerin ruhu cennetlerinden çıkıp İmralı’da bu mahkemede nur gibidirler. Zalimler, vicdansızlar için yaşasın cehennem.”

-SALONDA GÖZYAŞI…-

Müdahil avukatının yaptığı konuşma sırasında duygulanan şehit yakınları ve ailelerinin gözyaşlarını tutamadıkları görüldü.

Avukat Keskin, bu sırada sanık Abdullah Öcalan’a dönerek, ”Şehitler ölmez, vatan bölünmez” diye bağırdı.
Sanığın halk deyimiyle ”kelleyi kurtarmak” istediğini, ancak bunun tutmayacağını düşünerek Türkiye’yi tehdit ettiğini söyleyen Keskin, sanığın, ”Benim yaşamam lazım, yoksa Türkiye’nin başına daha kötü bela gelir” dediğini hatırlattı.
Keskin, mahkeme heyetine yönelik, ”Siz 59. maddeyi uygulayamazsınız” diye konuşan Keskin, bunu mahkemeye saygısızlık anlamında değil, mümkün olmadığı için söylediğini ifade etti.
Geçtiğimiz günlerde Kastamonu’da şehitlere övünç madalyası verilmesi törenine katıldığını kaydeden Keskin, ”Apo’nun boynuna idam yaftasını da siz asın. Bu habis uru siz kesin. Değil hafifletme, mümkün olsa cezasının ağırlaştırılması lazım, Sizden intikam değil, adalet istiyorum. Adalet vereceğinize de eminim. Bütün Türk milleti sizden bu adaleti bekliyor” şeklinde konuştu.
Keskin, bu davada Türk halkının sesinin ”adalet, adalet” diye bağırdığını belirterek, ”Lütfen Apo’nun yalvarmalarına, tehditlerine kulak asmayın. Kararınız Türk adalet tarihine geçecek. Kararınızı bekliyor, adaletli kararınızı 65 milyon gibi ben de istiyorum. Nasıl biliyorsanız öyle yapın, kararınızın başımızın üstünde yeri var” dedi.

-”FARE KAPANINDA OLMASAYDI”-

Avukat Hülagu Balcılar ise avukat Keskin’in görüşlerine aynen katıldığını belirterek, sanık Öcalan’ın geçmişe değil, bugüne ve geleceğe atıf yapmak suretiyle geçmişi unutturmak istediğine işaret etti.
Davanın 125. maddeye göre açılmasının doğru olduğunu ifade eden Balcılar, sanığın suçunu ikrar etmesinin davaya katkısı olmadığını kaydetti.
Balcılar, ”Şu anda cam kafes içinde, fare kapanında olmasaydı, burada söylediklerini söyleyebilecek miydi? Bu dava dağdaki çetelere de örnek olmalıdır. Bu yolun sonu sehpaya çıkar. Sanık kendi kaderini kendisi belirlemiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Abdullah Öcalan ile pazarlık yapmaz” şeklindeki görüşlerini dile getiridi.
Avukat Balcılar, demokratik hakların, demokratik yollarla aranması gerektiğini belirterek, ”Bir an evvel karar verilmeli ve infaz edilmelidir. Bu karar, ibret olacağı gibi şehit ailelerinin ve gazilerinin yüreklerine su serper” diye konuştu.
Müdahil avukatlarından Nizar Savaş, Fuat Turgut ve Ruhi Bacanlı, avukat Mehdi Keskin’in konuşmasına aynen katıldıklarını belirterek, sanığın idam cezasına çarptırılmasını istediler.
Duruşmaya daha sonra saat 14.00’e kadar ara verildi.

-NOTLAR-

Duruşma sırasında, müdahil avukatlarından Fuat Turgut, terör örgütü elebaşının babasının Ermeni asıllı olduğu yolunda duyumlar bulunduğunu ifade ederek, bunun sanığa sorulmasını istedi.
Başkan Okyay, avukata tepki göstererek, ”Ben bu soruyu sormuyorum. Bizim için önemli olan insanların kökeni değil, insanlığıdır” dedi.
Duruşmayı mahkemenin yedek üyesi Mehmet Maraş ilk üç günde olduğu gibi duruşma salonunda izliyor.
Bugünkü duruşmanın öğleden önceki bölümünde iddia makamında Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcısı Cevdet Volkan yer almazken, sadece savcı Talat Şalk bulundu.

-MÜDAHİL AVUKAT AKTAŞ: ”15 YILLIK VAHŞET, KURU BİR ÖZÜR VE GERÇEKÇİ OLMAYAN BARIŞ İSTEĞİNDE BULUNULARAK GİDERİLEMEZ’

İMRALI ADASI (A.A) – Terör örgütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan’ın duruşmasının 4. gününde söz alan müdahil avukatlardan Ünsal Aktaş, ”15 yıllık bir vahşetin, kuru bir özür ve gerçekçi olmayan barış isteğinde bulunarak giderilemeyeceğini” söyledi.
Saat 14.00’te başlayan duruşmanın öğlenden sonraki bölümünde müdahil avukatların esas hakkındaki iddialarını bildirmelerine devam edildi.
Müdahil avukatlardan Ünsal Aktaş, daha önce görüş bildiren meslektaşlarının beyanlarına katıldığını bildirdi. Aktaş, terörist sanık Öcalan’ın mahkemede değişik bir anlayış sergilemeye çalıştığını, stratejisinin sahte ve maskeli bir yaklaşım tarzı olduğunu söyledi.
”Zehiri insana altın kupayla verirler. Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir” şeklindeki latin atasözlerini hatırlatan Aktaş, sanığın sayısız münferit ve toplu cinayetlerin birinci dereceden sorumlusu olduğuna dikkati çekti. Avukat aktaş, ”15 yıllık vahşet, kuru bir özür ve gerçekçi olmayan barış isteğinde bulunarak giderilemez” dedi.
Aktaş, iddianamenin hukuki anlamda kendilerini fazlasıyla tatmin ettiğini belirterek, sanık hakında idam cezasının tatbik edilmesini istedi.
Öcalan’ı ”suç makinası” olarak nitelendiren Aktaş, vatana ihanet suçunu işleyen sanığın, suçunu hafifletici bir neden bulunmadığına işaret etti. Aktaş, ”İdama karşı olan bir hukukçu olarak, sanığın hakettiği idam cezasına çarptırılmasını istiyoruz” dedi.
Avukatlardan Cengiz Erkoyuncu, 5 avukat tarafından hazırlanan ve Mehdi Keskin tarafından okunan dilekçeye, aynen katıldığını ifade ederek, ”Ben, müdahil avukatların en genciyim. Mehdi Keskin’in mahkemeye sunduğu veciz ifadelerle dolu beyanlarına aynen katılıyorum. Bunların üzerine yeni bir beyanda bulunmayı saygısızlık olarak değerlendiriyorum” şeklinde konuştu.
Avukat Erkoyuncu, sanığın kurduğu PKK’nın ülkeyi bölmek amacıyla işlediği suçların, sanık hakkında indirime gidilmesine olanak veremeyeceğini bildirdi.
Avukat Zeki Hacı İbrahimoğlu da, daha önceki beyanlara katılarak, sanığa isnat edilen suçun oluştuğunu vurguladı. İbrahimoğlu, sanığın 125. maddeye göre idam cezasına mahkum edilmesini ve indirim uygulanmamasını yönündeki talebi yineledi.
Avukat Mükremin Türkmen, PKK ve onun başı sanık Öcalan’ın, büyük yıkımlara sebep olduğunu, yaşayanan acıların kefaletini omuzlarında taşıdığını söyledi.
4 günden beri devam eden duruşmada, sanığın, kendi avukatlarının da tasvip etmediği suçları işlediğini ve bunları mahkemede de teyit ettiğini belirten Türkmen, ”15 yıldan beri dünyada en kanlı katliamları işlemiş sanıktan nedamet beklenemez. Sarfettiği barış ve kardeşlik sözleri samimiyetsizdir ve açıktan destek aldığı ülkelere verilmiş bir mesajdır” şeklinde konuştu.
Türkmen, sanığın işlediği suçlarla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru haklarının olmadığını, olsa bile dikkate alınmaması gerektiğini sözlerine ekledi.
Mahkemenin yaptığı yargılamanın, Türk hukuk tarihinde hakettiği mümtaz yerini alacağına işaret eden Türkmen, sanığın, samimiyetsiz tavırlarıyla şehit ailelerinin acılarını daha da arttırdığını, bu nedenle idam cezasına mahkum edilmesini istedi.
Müdahil avukatları, esas hakkındaki iddialarını bildirmeye devam ediyorlar.

-MÜDAHİL AVUKATLARI, ESAS HAKKINDAKİ İDDİALARINI BİLDİRMEYİ TAMAMLADILAR

İMRALI ADASI (A.A) – Terör örgütü elebaşı sanık Abdullah Öcalan’ın yargılandığı davanın dördüncü gününde müdahil avukatları esas hakkındaki iddialarını bildirmeyi tamamladılar.
Duruşmanın bugünkü bölümü, müdahil avukatların esas hakkındaki iddialarını bildirmelerinin ardından, saat 15.40’da sona erdi.
Ankara 2 No’lu DGM, sanık avukatlarının ”kalacakları yer bulunamaması nedeniyle mahkemenin bugünkü bölümüne katılmama” yönündeki mazeretlerinin kabulüne karar verdi.
Mahkeme Heyeti, Gemlik’deki bir misafirhanede sanık avukatları ve yakınları için 24 kişilik yer ayrıldığı ve Gemlik Kaymakamlığı’nca 2 minibüs tahsis edildiğinin en seri şekilde sanık avukatları ve yakınlarına bildirilmesi için DGM Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı yazılmasına ve duruşmanın bu nedenle yarın sabah saat 10.00’a bırakılmasına karar verdi.

(Bu sayfalar Anadolu Ajansı’nın internet sitesinden alınmıştır.)
Anadolu Ajansı’nın web adresi http://www.anadoluajansi.gov.tr

Ankahukuk Sitesi kurucusu ve yöneticisi

İçeriğimize yorumda bulunmak ister misiniz?

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlginizi Çekebilir

Siteden...

İlgili İçerikler