Çarşamba, Mayıs 8, 2024
Ana SayfaÖzel Dosyalar12 Eylül BelgeleriKenan Evren'in 1980 Anayasası'nı Tanıtma Konuşmaları - 1

Kenan Evren’in 1980 Anayasası’nı Tanıtma Konuşmaları – 1

- Advertisement -

Evren’in ilk basın toplantısı (16.9.1980)

Devlet Başkanı Kenan Evren, 12 Eylül’den sonraki ilk basın toplantısını 16 Eylül’de düzenledi.

Yerli ve yabancı çok sayıda gazetecinin izlediği basın toplantısında Evren, “makul bir sürede yasal düzenlemeleri tamamladıktan sonra sivil idareyi yeniden tesis edeceklerini” bildirdi.

Evren açıklamalarından sonra, önce yerli, daha  sonra yabancı basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı. 

blankEvren’in basın toplantısı ve gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
 

Değerli Basın Mensupları,

Hepinizi en iyi duygularla selamlıyorum.

Hür demokratik rejimlerde basının ne büyük hizmetler gördüğü ve onun değerli mensuplarının demokrasinin yaşamasına ne denli katkılarda bulundukları, demokrasi içinde yaşayan aklıselim sahibi herkesin idraki içindedir. Bu inanç içinde size hitap etmekten kıvanç duyuyorum.

Demokrasi rejimi, faziletler rejimidir. Demokrasi fertten ferde faziletli insanların varlığı ile yaşar. Demokrasinin bütün özgürlükleri ona inananlar içindir. Demokrasi rejimini yıkmak, yerine başka bir rejim kurmak isteyenler, hele demokrasinin hak ve hürriyetlerini kullanarak emellerine ulaşmak isterlerse, demokrasiye inanmış milyonlarca faziletli insanın hak ve hürriyetleri nasıl korunacaktır

İşte bence meselenin esası budur. Bilerek veya bilmeyerek anlaşılmayan birinci mesele budur.

Demokrasiye vücut veren bütün kuruluşlar, demokrasi var diye, demokrasiyi yıkmak isteyenlere demokrasinin hak ve hürriyetlerini vererek onları, faziletli vatandaşlara uygulanan yasalardan nasıl faydalandırabilirler? Hal böyle olunca, terör ve anarşiye karşı nasıl yasa yapılabilir? İşte bu yüzdendir ki, rejim kendi kendini koruyacak yasalarla, bilerek veya bilmeyerek teçhiz edilememiştir. Bu yasalar Meclislerde görüşülürken faziletli vatandaş düşünülmemiş, daima rejimi yıkmak isteyenlerin demokratik hakları düşünülmüştür.

Türkiye’de de otuz yılı aşkın bir süredir demokrasi rejimi vardır. Devletin temel yapısı, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” inancı üzerine bina edilmiştir.

Yargı yetkisi millet adına hür ve bağımsız yargı organlarına, yasama yetkisi milletin seçmiş olduğu temsilcileri ile yine millet adına TBMM’ye verilmiştir.

Yürütme yine millet adına TBMM içinden seçilmiş hükümetlerce yürütülür. Türkiye’nin temel düzeni budur. Bütün bunlar Anayasamız ile düzenlenmiş bulunmakta ve de en önemlisi Türk demokrasisi, Anayasanın dibacesinde belirtildiği gibi Atatürk inkılapları bazına oturtulmuştur.

İşte, bilerek veya bilmeyerek anlaşılmayan ikinci mesele de budur. Sanki Atatürk inkılapları bazı yokmuş gibi davranarak, demokrasimizi bu raydan çıkarmak için yapılan bütün beyanlar, gizli ve açık çalışmalar, demokrasiyi korumak için kurulmuş bütün anayasal kuruluşlarca, daha başlangıçta karşı çıkılmamış, hatta suskunlukla adeta teşvik edilmiş, en hafif deyimle müsamaha ve hoşgörü ile basiretler bağlanmıştır.

Her rejim, kendini fikren savunacak sağlam muhafızlar ister. Rejimi topsuz, tüfeksiz korumanın esas yolu budur.

Atatürk inkılapları tabanına oturtulmuş Türk demokrasi rejimi maalesef kendi kendini savunacak Atatürkçü görüşle teçhiz edilmiş yeni nesiller yetiştirilmesinde zaafa bilerek veya bilmeyerek düşürülmüştür. İşte üçüncü önemli mesele budur.

İlkokullardan üniversitelere kadar Atatürkçülük, diğer bir deyimle Kemalist öğretim yapılacağına ve böyle ‘bir fikir üretileceğine tam aksine sağ, sol ve irticai fikirler üretilmiştir. Bunları üretenler maalesef devlet kasasından maaş alan bir kısım öğretmen ve profesörler olmuş, bu hal öyle bir durum yaratmıştır ki, önce bu öğretmenler, profesörler bölünmüş, daha sonra en sevgili varlıklarımız tertemiz çocuklarımız karşıt fikirlere ayrılmıştır. Birçok Atatürkçü ve vatansever öğretmen ve profesörlerimizin sesleri duyulmaz olmuştur. Birçok öğretmen bir yıl önce bize gelip, “Efendim biz okulda Atatürkçüyüz demeye korkuyoruz, azınlıkta kaldık” demişlerdir.

Devletin gözü önünde Başkentte bir öğretmen derneği kongresinde terörist odakların mücadele ve münakaşası açıkça yapıldığı halde yetkili kuruluşlar “Bu hal nedir?” diyememiştir.

Böyle bir öğretim ve eğitim ortamında biz nasıl demokrasiyi fikren koruyacak genç nesiller yetiştirebilirdik.

Şu halde “Büyük Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet edeceği gençlik yetiştirilememiştir” diyoruz ve inanıyoruz ki, bu tespitimize 45 milyon Türk vatandaşı da katılmaktadır. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri Türk Milletinin bir parçasıdır ve onun en sadık evladıdır.

Yine demokrasi rejimlerinde serbest olan dernek kurma hakkı kötüye kullanılmıştır. Binlerce dernek esas kuruluş gayesinden ayrılarak rejim üzerinde fetva veren kuruluşlar olup çıkmışlar, gizli veya açık demokrasiyi yıkma savaşına girişmişlerdir.

Çalışkan, masum, vatanın yücelmesi için el emeği ve alınteri dökerek gece-gündüz çalışıp ailesini geçindirmek, yarınını güvenceye almaktan başka bir .düşüncesi olmayan Türk işçileri, birtakım ağalarca ellerine kızıl bayrak verilerek ve yabancıların resmi tutuşturularak demokrasiyi yıkmak ve başka bir rejim istemek için haince kullanılmışlardır.

Böylece vatansever işçilerimiz de birkaç gruba bölünmüş, oynanmak istenen oyun perde perde oynanmıştır.

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, bölünme yüzyıllardan beri kardeşçe yaşayan mezhep ve ırk ayrımına götürülerek oyunun son perdesine gelinmek istenmiştir.

Yukarıdan beri ana hatları ile izahına çalıştığım nedenlerdir ki, Türk Demokrasisini rayından çıkartmıştır ve böylece bir rejim buhranı doğmuştur.

Bütün bu ve saymadığım daha birçok tutum ve davranışlar karşısında bir kısım anayasal kuruluşlar ve siyasi partiler gaflet uykusundan uyanmamışlar, sanki ortalık güllük gülistanlıkmış gibi şahsi, zümrevi ve partici çekişmelerden ayrılmamışlar, adamsendecilik, suskunluk ve umursamazlık içinde gerekli girişimlerde bulunmamışlardır. Bir taraftan, bu yolda küçük bir beyanat veren çıksa, diğer taraf onu “Ara rejim özleyenler var” diye tehdit etmiş, batacak gemide kendisinin de boğulacağını hesaba katacak idrakten yoksun olduğunu göstermiştir.

Aziz Milletimiz, bütün bu durumları acı içerisinde izlemiş, “Bu işin sonu ne olacak?” diye çaresizlik içinde kalmıştır.

Türk Silahlı Kuvvetleri tarih boyunca daima devleti korumuştur. Büyük Atatürk’ün bize verdiği görev budur. Aziz milletimizin isteği de budur. O daima, Silahlı Kuvvetlerini koruyucusu olarak görür ve eli silah tutan evlatlarının güvencesi altında yaşar.

Rejim buhranını çözecek girişimlerin olmaması bu işin başarılamaması üzerine, Türk Silahlı Kuvvetleri 8 ay evvel bir uyarı mektubu ile endişelerini ve isteklerini demokrasiye yakışır bir biçimde ilgililere bildirmişti. Ve de her vesile ile düşüncelerini açıklayarak demokrasiyi kurtarmak için demokrasi içinde girişimlerini sürdürmüştür.

Ayrıca, devlet güvenliği ile doğrudan ilgili bir anayasal kurul olan Milli Güvenlik Kurulu içinde ayda bir uyarılara devam edilmiş, söylenecek her şey söylenmiştir.

Ne yazık ki, haftalar, aylar geçmiş, derde deva olacak ne bir tedbir alınabilmiş, ne de büyük milli meselede birlik ve beraberlik sağlanabilmiştir.

Bütün bu uyarıların etkisiz kalması sonucu Türk Silahlı Kuvvetleri son çare olarak, Atatürk’ün verdiği emaneti, yasaların verdiği görevi ve aziz milletinin isteğini yerine getirmiştir.

Kısaca söylemek gerekirse, bu harekat Cumhuriyeti koruma ve kollama harekatıdır.

Bu harekat Silahlı Kuvvetlerin ve aziz milletimizin tümünün istekleri doğrultusundadır. Bu noktayı özellikle vurgulamak isterim. Bu, tarih kitaplarındaki bir darbe değildir. Bu harekat demokrasiye indirilen darbeyi ortadan kaldırmak için Ordunun ve milletin isteği doğrultusunda yapılmıştır.

Eğer bu müdahale yapılmasaydı, bu gizli ve hain güçler Silahlı Kuvvetlere sızarak birkaç yılda onu da bölme yoluna gideceklerdi.

Yıkıcı ve bölücü güçler büyük milletimiz içinde itibar ve taraftar kazanamamışlardır. Birer halk çocuğu olan bekçilerimizi, polislerimizi, askerlerimizi öldürmekle geride yetim bıraktıkları çocukların feryadı, anaların ve babaların ıstırabı onların halktan yana olmadıklarını göstermiştir. Güya halk için savaşıyorlarmış. Diğer taraftan Konya olayları gericiliğin ne boyutlara ulaştığını göstermiştir. Milletimizin bu olay karşısında gözleri açılmış tehlikeyi bütün boyutlarıyla görmüştür.

Bir parti liderinin Çanakkale’deki bir kongrede konuşmalarının dikkatle incelenmesi, taşıdıkları fikirlerin ne olduğunu gösterecektir.

Buna benzer bugüne kadar çok beyanlar oldu. Fakat savcılıkların her müracaatında ilgililer hakkında dokunulmazlık kaldırılamadı. Peki ne olacak, bir parlamenter her seçimde seçim kazansa, kanunları çiğneyip suç işlemesine rağmen hiçbir zaman mahkeme karşısına çıkartılamayacak mı?

Demokratik ülkede anarşi, bölücülük, terör, yıldırma, zorla para alma, vatandaşı baskı altında tutma bu boyutlarda olabilir mi? Bu hale rejim daha ne kadar dayanabilir? Milletimiz ortada devlet yok mu diye sormaz mı?

Herkes kendi hakkını korumaya kalkarsa o memleket ne hale düşer?

Soruları uzatabiliriz.

Harekatın çok kısa bir zamanda kansız bir şekilde başarılması, aziz milletimizin tümünün isteğinin bir belirtisi ve milletimizin yıkıcı, bölücü ve genci çevrelere nefretinin en açık ifadesidir.

Halkın yaşantısı normale dönmüştür. Daha da iyileşmesi için bütün gayretler sarfedilecektir.

Bu harekatın amaçlarını şöyle özetleyebilirim:

1. Milli birliği korumak,

2. Anarşi ve terörü önleyerek, can ve mal güvenliğini tesis etmek,

3. Devlet otoritesini hakim kılmak ve korumak,

4. Sosyal barışı, milli anlayış ve beraberliği sağlamak,

5. Sosyal adalete, fendi hak ve hürriyete ve insan haklarına dayalı laik ve cumhuriyet rejimini işlerli kılmak,

6. Ve nihayet makul bir sürede yasal düzenlemeleri tamamladıktan sonra sivil idareyi yeniden tesis etmektir.

Bu amaçlara ulaşmak için bize yol gösterecek olan ışık her zaman olduğu gibi Atatürkçülük ve ilkeleridir.

Milli Güvenlik Konseyi demokratik düzen ve rejimin şimdiye kadar sağlıklı bir biçimde işlemesine imkan vermeyen tüm engelleri bir daha böyle bir müdahalenin yapılmasına lüzum bırakmayacak şekilde kaldırmaya kararlıdır. Bunun için Anayasa, Seçim Kanunu, Partiler Kanunu gibi mevcut kanunlarda bugünkü duruma gelmemize neden olan hükümler ya değiştirilecek ya da yeni hükümler ilave edilecektir. Bunun yanısıra anarşi ve terörü etkili bir şekilde önleyecek yargı organlarının kuvvetlendirilmesi için gerekli kanunlar hazırlanacak ve Ceza Kanununda aksayan taraflar ıslah edilecektir.

Özgürlük veya bağımsızlık adı altında anarşinin ne okullarda, ne üniversitelerde, ne de sendikalarda serpilip boy atmasına imkan verilmeyecektir.

Yetkili, sorumlu, yeterli vatandaşın hakkına saygılı işleyebilen, demokratik, sosyal hukuk düzeni gerçekleştirilecektir. Bu düzene, kısa sürede aşamalarla varılacaktır.

Malumunuz olduğu gibi, halen yasama yetkilerini kullanan bir Güvenlik Konseyi vardır. Yürütme organı olarak başkanlığımda Bakan yetkilerine sahip müsteşarlardan oluşan bir kurul faaliyettedir. Bu hafta içinde Bakanlar Kurulu teşkil edilecektir.

Bir geçici Anayasa hazırlanacak ve müteakiben Kurucu Meclis kurulacaktır.

Türk ekonomisinin büyük sıkıntılar içinde olduğu, enflasyonun arttığı, sanayimizin tam işleyememesi sonunda üretimde düşüşler ve istikrarsızlık olduğu bilinmektedir. Memleketimizi düştüğü bu ekonomik bunalımdan kurtarmak, halkımızın sıkıntılarını hafifletmek, ekonomik gelişmeyi sağlayarak artan işgücüne yeni iş sahaları açmak amacıyla uygulanan istikrar programı yürütülecektir. Ekonominin tabii kanunlar içinde çalışması kolaylaştırılarak sosyal amaçlara bir an evvel ulaşılacaktır.

Türkiye’nin uyguladığı ekonomik istikrar programının OECD ülkeleri ve milletlerarası ekonomik ve finans kuruluşlarınca desteklenmesi sağlanacaktır.

Ülkemizin kısa sürede ekonomik buhrandan çıkması için gerekli yasal düzenlemeler süratle ele alınacaktır. Bunların çözümlenmesinde, alınacak bütün ekonomik tedbirlerin üzerinde milletimizin ferden ve bütün olarak göstereceği sabır, metanet ve fedakarlık başlıca güvencemiz olacaktır.

Değerli Basın Mensupları,

Bütün öğretmen, memur ve diğer görevliler, işçi ve işverenlerin vazife şuuruna sahip sorumlu kişiler olarak vatanseverlik, milli beraberlik ve kardeşlik duyguları içinde birbirinin haklarına karşılıklı saygılı olarak görevlerine devam etmeleri sağlanacaktır.

Devlet hizmetlerinde bulunan görevlilerin, tarafsız ve adil olması önemli bir ilkedir. Bu ilkenin uygulanmasını önleyen, bu ilke. ye aykırı olan bütün tertiplere ve kuruluşlara müsaade edilmeyecek ve gerekli olan yasal işlemler yapılacaktır.

Muhtelif ve bilhassa ideolojik sebeplerle kopma noktasına gelen işçi ve işveren ilişkileri, işçinin haklarını koruyan ve işveren hakkına saygılı bir anlayışla yeniden düzenlenecektir.

İşyerlerindeki barışın, işçinin sosyal ve ekonomik haklarını güvenilir bir biçimde sağlaması yanında, üretim ve verimin artmasını da sağlayarak tüm Türk Ulusunun yararına olacağına inanıyoruz.

Kıymetli Basın Mensupları,

Yeni yönetim, her alanda olduğu gibi dış politika alanında da Atatürk ilkeleri uyarınca, Türk Milletinin temel özlemleri doğrultusunda ve yine Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” deyiminde ifadesini bulan, barışçı bir dış politika izleyecektir.

Türkiye, bütün ülkelerle ilişkilerinde Birleşmiş Milletler Yasası’nda yer alan bağımsızlık, egemenlik, toprak bütünlüğüne saygı, iç işlerine karışmamak ve hak eşitliği ilkelerini esas alacaktır. Kendisi bu ilkelere riayet göstereceği gibi, başka ülkelerin de anılan ilkelere uymalarını titizlikle gözetecektir. Türkiye’ye, Türkiye’nin toprak ve ulus bütünlüğüne ve Türk vatandaşlarına yöneltilebilecek her türlü tecavüz ve tehdide de karşı konulacaktır.

Türkiye dünya ve bölge barışına elinden geldiği ölçüde katkıda bulunmak yolundaki geleneksel siyasetini sürdürecektir. Bu siyaset çerçevesinde bugünkü uluslararası koşulların gereği olduğuna inandığı yumuşama sürecini de destekleyecektir.

Türkiye’nin güvenlik, politik ve ekonomik alanlarda taraf olduğu ikili ve çok taraflı bütün antlaşmalar geçerliliğini koruyacak ve Türkiye bunlardan doğan yükümlülüklerini karşılıklılık ilkesi uyarınca yerine getirmeye devam edecektir.

NATO ittifakı ile ilişkilerimiz sürdürülecektir. Bu ittifakın uluslararası barış ve güvenliğin korunması için önemini devam ettirdiğine kaniim.

AET ve Avrupa Konseyi ve demokrasiye bağlı ülkelerin üyesi bulunduğu diğer kuruluşlarla ilişkilerimiz ve işbirliğimiz devam edecektir.

Bu çok taraflı ilişiklere muvazi olarak, Amerika Birleşik Devletleri, Dokuzlar ve diğer Batılı ülkelerle ikili düzeydeki .ilişkilerimizi geliştirme yolunda çabalarımız sürdürülecektir.

Kendileriyle tarihi ve geleneksel bağlarımız olan İslam ülkeleri ile ilişkilerimizin her alanda dostluk ve kardeşlik anlayışı içinde geliştirilip güçlenmesine özen gösterilecektir. Bütün komşularımızla iyi ilişikler ve verimli bir işbirliği geliştirmek en samimi arzumuzdur. Sovyetler Birliği, dünyada barış ve güvenliğin muhafazasında ve güçlendirilmesinde büyük sorumluluğu bulunan bir devlet olarak komşularımız arasında özel bir yere sahiptir.

Yunanistan ile aramızda süregelen bütün sorunların, iyi niyetli ve yapıcı bir yaklaşım içinde, ikili müzakereler yoluyla adil çözümlere kavuşturulabileceği görüşündeyiz.

Kıbrıs sorununa gelince, bu anlaşmazlığın Ada’daki iki toplum liderleri arasında varılmış mutabakatlar çerçevesinde ve toplumlararası görüşmeler yöntemiyle sonuca ulaşmasını temenni ediyoruz.

Aziz Basın Mensupları,

Memleketin ve milletin yüce menfaatlerini daima her şeyin üstünde tutmuş olan Türk Silahlı Kuvvetleri, bu tarihi görevini tamamladıktan sonra, her zamanki vekar ve vazife aşkı ile, bütünüyle asil vazifesi olan vatan savunmasına dönecektir.

Türk Silahlı Kuvvetleri, bu kere üzerine aldığı bu görev nedeniyle kuvvet ve kudretinden asla hiçbir şekilde zaafa uğramış değildir. Etkili bir biçimde vazifesi başındadır.

Harekatın ilk anından itibaren bütün vatandaşlarımızın Milli Güvenlik Konseyi’nin emir ve bildirilerine uymakta gösterdiği büyük anlayış, soğukkanlı davranış, milletimize güvende ne derece haklı olduğumuzun bariz delillerinden birini teşkil etmiştir. Bunun için huzurunuzda yüce Türk Milletine bu güç anlarda gösterdiği yurtseverlik ve anlayış için bir kere daha, şahsım ve Türk Silahlı Kuvvetleri adına şükranlarımı ifade etmeyi zevkli bir borç bilirim.

Hepinize teşekkür ederim.
 

YERLİ BASIN MENSUPLARININ SORULARI VE CEVAPLAR

Soru : Geçici Anayasa ve Kurucu Meclis için acaba bir tarih, bir süre verebilir misiniz?

Cevap :Takdir edersiniz ki, bu konularda, kat’i tarih vermek, hem sizi hem de vatandaşlarımı yanıltabilir. Ama şuna bilhassa emin olunuz ki, Türk Silahlı Kuvvetleri, demin işaret ettiğim gibi, uzun süre bu vazifeyi üstlenmek ve asli vazifesinden ayrılmak niyetinde değildir. Mümkün olabilen en kısa sürede bunların yapılması için elden gelen bütün gayretler sarfedilecektir.

Soru : Güvence altında bulunan siyasi parti liderlerinin siyasal gelecekleri hakkında bir şey söyleyebilir misiniz?

Cevap : İlk günkü konuşmamda da ifade etmiştim zannediyorum ve demiştim ki, «Şimdilik bütün siyasi partilerin faaliyetleri durdurulmuştur». Kapatılmıştır demedim, durdurulmuştur. «Seçim Kanunu, Partiler Kanunu ve Anayasa hazırlandıktan sonra, seçimlere gidilecek zamandan muayyen bir süre evvel, onların hazırlıklarını yapabilecekleri kadar bir süre önce parti faaliyetlerine müsaade edilecektir» demiştim. Parti liderlerinin durumuna gelince, onların güvenceleri için bu yola başvurulmuştur. Kendileri gözaltında değildir. Orada serbest olarak dolaşmaktadırlar, bulundukları mahalde.

Ancak, bu ortam içerisinde Ankara’da bulunmaları, kendilerinin güvenlikleri bakımından bazı mahzurlar doğurabilir. İlk günün heyecanı ile vaktiyle yapılan bazı çirkin hareketlere tevessül edilebilir. Bunun için ortam yatışıncaya kadar kendilerinin böyle bir yerde kalmalarını uygun gördük, ama onları da çok kısa bir zamanda tekrar yerlerine, evlerine iade edeceğimizi söyleyebilirim. Ama bunun hakkında kati bir tarih veremem.

Her gün bütün Türkiye’nin, bütün yurdun dört köşesinden haberler alıyoruz. Daha sakin ve normal bir düzene geçtiğimiz zaman onları Ankara’ya getirteceğiz.

Soru : Uygulanan ekonomik istikrar programının, sizin de işaret ettiğiniz gibi enflasyonu hızlandırdığı, üretimin düşmesi ile aksayan bazı sonuçları oldu. Acaba Milli Güvenlik Konseyi, programı aynen uygulayacak mı? Yoksa bu aksayan yönlerini yeniden gözden geçirecek mi?

Cevap : Bir program tespit edilmiş ve bir yola girilmiş. Bu yolda yürünüyor. Bu yolda çıkacak ufak tefek engellerin aşılması için gayret sarfedilecek. Ama büyük bir engel, karşımıza büyük bir duvar çıkmadığı sürece bu ekonomik programdan ayrılmayacağız. Ve alınan bu tedbirlerin aksayan tarafları olursa, bunların giderilmesi için her türlü gayret sarfedilecek.

Soru : Milli Güvenlik Konseyi’nin beş üyesinin yemin etmelerine ilişkin haberler vardı basında. Bu yemin hangi yemin olacak? Bir parlamenter yemini olacağını zannetmiyorum. Yeminin şekli ve amacını, nedenini söyleyebilir misiniz?

Cevap : Her halde onu siz de göreceksiniz, duyacaksınız. Şimdi yanımda olmadığı için okuyamayacağım. Tabii parlamentoda yapılan yemine benzer bir yemin olacak. Tabii, aynı olmayacak.

Soru : Ne gün yemin töreni efendim?

Cevap : Perşembe günü.

Soru : Cumhurbaşkanı seçimi turlarının mevcut sistemde aksadığı görüldü. Yeni bir anayasa hazırlanacağı veya Anayasanın aksayan yönleri düzeltileceğine göre, cumhurbaşkanı seçiminin süratle yapılmasını sağlayacak yeni bir düzenleme söz konusu mudur?

Cevap : Çok iyi bir noktaya temas ettiniz. Demokratik ülkelerde biliyorsunuz, cumhurbaşkanlığı seçimi, vaktiyle bizde olduğu gibi tıkanmış ama her ülke buna çare bulmuş. Bizde bu çare maalesef bulunamamış. Çünkü iyiniyete dayanılarak yapılmış, ama her şeyde iyi niyet kafi gelmiyor. Bazı müeyyidelerin konması lazım. Yakında biliyorsunuz, Yunanistan’da bir seçim yapıldı ve üç oturumda eğer seçilemezse, meclis feshediliyordu. Buna benzer, bunun aynı demiyorum ama bir usul getirilmek suretiyle cumhurbaşkanlığı seçiminin böyle uzun süre bekletilmeden kısa zamanda yapılmasını sağlayacak kanuni tedbirler alacağız. Ayrıca, Milletvekillerinin de istedikleri zaman Meclise gelip istedikleri zaman gitmeleri veya yoklamada bulunduktan sonra ayrılıp gitmeleri gibi üzücü ve milletin nazarında hoş görülmeyen kısımları düzenleyecek tedbirleri de almak niyetindeyiz.

Soru : Bazı liderler hakkında suç duyuruları ve kanıtları olduğu öne sürülüyor. Bu konuda ne dersiniz?

Cevap : Biz bu suç kanıtlarında hiç kimseyi ayrı tutmadık Kanun nazarında biliyorsunuz herkes eşittir. Eğer her hangi bir parti lideri bu suçu işlemişse, elbette kanun karşısında o da hesabını vermek zorundadır. O bakımdan bir ayırım yapmadık.

Soru : İlkokullar açıldı. Orta dereceli okullar öğrenime başlamak üzere. Acaba öğretmenlerin tüm., çocuklara aşıladıkları fikirleri yeniden aşılamamaları için bir önlem alınacak mı? Aynı öğretmenler görevlerine devam edecekler mi?

Cevap : Halen mevcut öğretmenlerimiz, bundan evvelki dönemlerde Olduğu gibi aşırı uçların birer maşası olmadıkça ve Atatürk ilkeleri doğrultusunda görev yaptıkça hiç kimseye bir şey yapılmayacaktır. Vaktiyle suç işlemişler hariç. Bunların içerisinde maalesef terörist olanlar da çıkmıştır. Terör odaklarına yataklık yapanlar da.. Elbette bunlar hakkında işlem yapılacak. Fakat, falan derneğe üyedir, •derneğe kayıtlıdır da diyerek kimseye birşey yapacak değiliz. Yeter ki suç işlemiş olmasın. Zaten dernekler kapatıldığına göre, bu da mevzubahis olamaz. O bakımdan, öğretmenlerimizin çoğunluğunun tertemiz olduğuna hepimiz inanıyoruz. Hepimizi yetiştiren onlardır. Ve ne zaman görsek ellerini öperiz, bizi yetiştirdikleri için. Ama buna layık oldukları sürece… Elbette onlar görevlerinin başında kalabilir. Buna layık olmadığı sürece de bu tertemiz çocuklarımızı zehirlemelerine, aşılamalarına da fırsat vermeyeceğiz.

Soru : Kurucu Meclis nasıl oluşturulacak? Kurucu Meclise hangi kuruluşlardan ne şekilde üye seçilecek? Bu konuda bir çalışma var mı?

Cevap : Kurucu Meclis seçimi için ilkeleri tespit etmekteyiz. Ve biter bitmez, bu ilkelerin tespiti biter bitmez, hem kamuoyuna, hem de kıymetli ,basınımıza açıklanacaktır. Ama şu anda Kurucu Meclis üyeleri şu tarzda seçilecektir, buralardan üye alınacaktır gibi henüz bir karara varmış değiliz. Bunların üzerindeki çalışmalarımız sürdürülmektedir. Demin de ifade ettiğim gibi bitince sizlere tabii muhakkak bilgi vereceğiz.

Soru : Sözlerinizden devri sabık yaratmayacağınız izlenimi aldım. Yanılıyor muyum?

Cevap : Devri sabık demeyelim de buna, o tabiri kullanmayalım da, geçmiş dönemlerde memleketin bu hale gelmesi için gösterilen geniş müsamaha, kanunları uygulamama ve adamsendecilikten memleketi kurtaracağız.

Soru : Ülkenin normal demokratik düzene geçebilmesi için yapılması gereken çalışmalarınız sizce ne kadar süre içinde tamamlanabilir? Türkiye’deki bu hareket çeşitli komşularımız tarafından ne şekilde karşılanmıştır? Özellikle İran’ın bu konudaki tutumu nedir?

Cevap : Zannediyorum Ve bundan evvelki konuşmamda da değinmiştim. Bu normal düzene ne zaman geçeceğiz konusunda, böyle bir takvim yaparak, bir binanın yapılmasında olduğu gibi, filan güne kadar, filan katta beton dökülecek, filan günü demiri döşenecek gibi bir program yapmanın mümkün olmadığını takdir edersiniz. Onun için normal düzene geçiş konusunda mümkün olan en kısa sürede dedim. En kısa sürede geçeceğiz.

Bu hareketin komşularımız üzerinde bıraktığı intibaa gelince; gerek dünya devletlerinde gerek komşularımızda büyük bir tepki görülmedi. Bunu anlayışla karşıladıklarını zannediyorum. Çünkü bu bizim iç meselemizdir. Ve bu iç meselemizden dolayı da dış politikamızı değiştirecek değiliz. Gelmiş geçmiş bütün hükümetler devrinde sürdürülen dış politikamız yine devam edecektir.

Dostumuz ve komşumuz İran’a gelince; İran ile ilişkilerimiz tarih boyunca daima en iyi şekilde devam etmiştir. Ve yine hepimizin bileceği gibi Iran Devrimini biz, İran’ın bir iç işi olarak kabul ettik ve onlarla ilişiklerimizde hiç bir aksaklığa meydan vermeden, elimizden gelen bütün yardımları yapma çabası içinde bulunduk.

Dost İran’ın da bizim bu hareketimizi, Cumhuriyeti koruma ve kollama hareketimizi olgunlukla ve anlayışla karşılayacağına inanıyoruz.

Soru : Kurucu Meclis kurulacağından bahsettiniz. Burada Anayasa, Seçim Kanunu, Partiler Yasası gibi ana kanunların da değiştirileceğini veya yeniden yapılacağını beyan buyurdunuz. Acaba bu yasaları, kurulacak olan Kurucu Meclis mi yapacaktır, yoksa Kurucu Meclis kurulup da bu yasalar da yapılmış ve tarafınızdan ilan edilmiş olacak mıdır?

Cevap : Elbette Kurucu Meclis kurulduktan sonra yapılacaktır. Çünkü, Kurucu Meclisten evvel Seçim Kanunu, Partiler Kanunu ve Anayasayı hazırlamış olsaydık, Kurucu Meclise zaten gerek kalmazdı. O zaman doğrudan doğruya seçimlere giderdik. Mesele kalmazdı. Onun için Kurucu Meclisten sonra bunu yapacağız.
 

YABANCI BASIN MENSUPLARININ SORULARI VE CEVAPLAR

Soru : Türk-Yunan ilişkilerinin şimdiki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Cevap : Çok yakın komşumuz ve dostumuz, aynı ittifak içinde bulunduğumuz Yunanistan’la ilişkilerimizde bazı kopukluklar olmuştur. Bundan evvelki hükümetler döneminde de bu kopuklukların giderilmesi için Türkiye iyi niyetle daima yaklaşımda bulunmuştur.

Bizim dönemimizde de Türk-Yunan ilişkilerinin daha iyiye gitmesi ve Yunanistan’ın NATO ittifakına dönmesi için her türlü gayret gösterilecek, ama bu gayretin dostumuz, komşumuz Yunanistan tarafından da aynı şekilde gösterilmesini ümit etmek istiyoruz.

Soru : Sayın General, Milli Güvenlik Konseyi’nin herhangi bir üyesi ya da Genelkurmay’dan herhangi bir kişi bu hareketi yapmadan önce Birleşik Amerika ile istişarede bulundu mu?

Cevap : Sureti katiyede hayır. Ancak, bu soruyu niçin sorduğunuzu biliyorum. ABD’nin buradaki Yardım Kurulu Temsilcilerinden aldığı bir haber üzerine, ABD’deki bazı ajanslarda, Türkiye’deki bu harekatın başladığı, erken saatlerde verildi. Buna istinaden bizde, böyle bir haberin onlara aktarıldığı izlenimi doğdu, daima bunlar soruldu.

Bu hareketi ilgililerden başka kimse bilmiyordu Hatta şunu söyleyebilirim, eşlerimiz ve çocuklarımız dahi bundan habersizdi. Diyecekler ki, “Pekala nasıl haber aldılar?” Amerikan Yardım Kurulu Başkanlığı’nın bulunduğu binanın yakınına 11 Eylül akşamı tank birlikleri gelince, bundan şüphelenmiş olabilirler. Nitekim, bu şüphelenmeden mütevellit “Bu tanklar buraya niye geldi” diye de sordular. Biz de “Bir tatbikatımız var, NATO tatbikatı başladı, bugün 11’inde başladı, onun için geldi.” diye kendilerine bilgi verdik. “Merak etmeyin, bu bir tatbikattır, tatbikat dolayısıyla geldi.” dedik. Verilen haber budur. Yoksa böyle bir harekatın yapılacağı hiçbir zaman kendilerine duyurulmamıştır, harekat başlamadan evvel.

Soru : Sayın General, demokrasiye ne zaman döneceksiniz?

Cevap : Demokrasiye dönüş için demin arkadaşlarım da sordular “Bir tarih verebilir misiniz?” diye. Zaten biz demokrasiyi ortadan kaldırmış değiliz. Bunu burada bilhassa belirtmek isterim. İşlemeyen demokrasiyi, bozulmuş demokrasiyi tekrar demokrasinin diğer kaideleriyle birlikte getirmek için bu harekatı yapmak zorunda kaldık. Eğer tarihimizi tetkik ederlerse, görürler ki, Türk Silahlı Kuvvetleri Türkiye’de daima demokrasinin kuvvetlenmesi için girişimlerde bulunmuştur. Aksi hareketi yoktur.

Demokrasi demek, her isteyenin her istediğini yapabilmesi demek değildir. Bunu herhalde kabul ederler. Biz o hale dönmüştük.

Soru : Özetlemeniz mümkün mü? Yönetiminiz terör ve şiddet konusunda ne gibi önlemler almayı düşünüyor? İktisadi konularda ne gibi önlemler almayı düşünüyor? Ve ayrıca sivil bir hükümet kurmayı düşünüyor musunuz?

Cevap : Türkiye’de bulunan vatandaşların en çok mutazarrır oldukları, en çok şikayet ettikleri husus anarşi ve terör olaylarıdır. Bu terör ile mücadelede normal ve sulh zamanına göre hazırlanmış kanunlar ile mücadele etmenin güçlüğü ortaya çıktı. Bunlarla mücadele için yapılması lazım gelen, kanunlarda yapılması lazım gelen değişiklikleri biz defalarca hükümete, parlamentoya ve Cumhurbaşkanı’na ilettik. Bunlarla mücadele için kanunlarda çeşitli düzenlemeleri yapacağız ve aynı zamanda mahkemelerin işleyişine hız getirecek tedbirleri alacağız.

İzleyeceğimiz ekonomik politika için bir soru sordular. Zannediyorum, şimdi okuduğum metinde de ve biraz evvelki arkadaşımın sorduğu soruda da bu vardı. Şimdi izlenmekte olan ekonomik politika aynen yürütülecektir.

Sivil idareye geçişe gelince; bunu da yine bir arkadaşım sormuştu. Sivil idareye geçiş için şimdi bir zaman vermem mümkün değil. En kısa zamanda yapılması ve Silahlı Kuvvetlerimizin asli görevine tekrar dönmesi için her türlü gayret sarfedilecektir. Bu hafta içerisinde hükümeti teşkil ederek yürütme görevini ona devredeceğiz.

Soru : Türk ekonomisinin büyük güçlükler içinde bulunduğunu belirttiniz. Bilinmektedir ki, ulusal bütçenin üçte biri Silahlı Kuvvetlere harcanmaktadır, bu yönde bir kısıntı yapmayı düşünüyor musunuz?

Cevap : Doğrudur, üçte biri değil ama ona yakındır. Bütçenin büyük bir kısmının Silahlı Kuvvetlere gittiği doğrudur. Ama bizim stratejik konumumuzu gözönüne getirirseniz, bu kadar büyük ordu bulundurmamızın zaruretine herhalde siz de inanırsınız. Eğer Silahlı Kuvvetler modernize edilir, modern silah ve malzeme ile teçhiz edilirse, elbette daha kudretli ve kuvvetli bir ordu çok daha küçük bırakılmak suretiyle görevini yapabilir.

Silahlı Kuvvetleri azaltmadan, her sahada olduğu gibi diğer bütün sahalarda olduğu gibi Silahlı Kuvvetlerin diğer bölümlerinde de tasarrufa azami riayet edilecek. Binaenaleyh bu sıkıntıdan çıkmamız için elden gelen bütün gayret sarfedilecektir. Nerelerden bu tasarrufun yapılabileceğini, bütün sektörleri taramak suretiyle çıkaracağız ve her sahada tek vatandaştan en büyük kuruluşa kadar her türlü tasarrufa riayet edilmesini sağlayacağız.

İçeriğimize yorumda bulunmak ister misiniz?

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlginizi Çekebilir

Siteden...

İlgili İçerikler