İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi (Fransızca: La Déclaration des droits de l’Homme et du citoyen) Fransız Devrimi’nin temelini oluşturan, 26 Ağustos 1789’da[1] demokrasi ve özgürlük sebep gösterilerek yayımlanan temel metinlerden birisi olmuştur.
1789 Fransız Devrimi’nin ardından, insan haklarını korumak amacıyla Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi yayımlandı. 26 Ağustos 1789’da Fransa Ulusal Meclisi’nde kabul edilen 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi, 1791′de kabul edilen Fransız Anayasası’na önsöz olarak eklenmiştir.
Bildiri; insanların özgür doğduğunu ve eşit yaşamaları gerektiğini, insanların zulme karşı direnme hakkı olduğunu, her türlü egemenliğin esasının millete dayalı olduğunu ve mutlak egemenliğin bir kişi ya da grubun elinde bulunamayacağını, devleti idare edenlerin esas olarak millete karşı sorumlu olduğunu, hiç kimsenin dini ve sosyal inançları yüzünden kınanamayacağını ortaya koyuyordu.(1)
Fransız Vatandaşlarının Talep Ettikleri Özgürlükler Nelerdir?
1789 yazı itibariyle patlayan Fransız Devrimi, münfesih Üçlü Meclisi17 benzeri bulunmayan Millet Meclisi ile değiştirme noktasına varmış olmasına karşın, ulusun yeni bir anayasaya sahip olmak üzere olduğu belliydi. Dahası, Fransızların XVI. Louis’nin hükümdarlığı altında yaşamaya devam edebileceklerini varsaydıkları da belliydi. Hal böyle olunca, anayasal monarşiden talep edilebilecek meşruiyet ve kişisel özgürlük güvencelerinin tanımlanması gereği aciliyet kazandı. İngiltere ve Birleşik Devletler örneklerinden Meclis, 27 Ağustos’ta İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirgesi’ni benimsedi. Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi gibi, Fransız versiyonu On Sekizinci yüzyıl liberalizmi temelinde oluşturduğu hak iddialarını birtakım münferit şikâyetleri giderecek şekilde düzenlemiştir. (2)
İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi (1789)
Marquis de Lafayette
Millet Meclisi’ni oluşturmak üzere toplanan Fransız halkı temsilcileri, halkın uğradığı felaketlerin ve yönetimdeki yolsuzlukların başlıca nedeninin insan haklarına ilişkin bilgisizlik, kayıtsızlık veya itaatsizlik olduğunu göz önünde bulundurarak, insanın doğal, devredilemez ve kutsal haklarını resmi bir bildiri halinde belirtmeye karar vermiştir. Böylece bu bildiri, toplumun tüm üyeleri için sürekliliğini koruyarak, fertleri hakları ve görevleri hakkında sürekli olarak bilinçli tutabilir, gerek yasama gerekse yürütme erklerinin yasalarını siyasi kurumlarının bütünün hedefleri doğrultunda oluşturmakla yükümlü kılarak daha saygın bir hale getirebilir ve vatandaşların taleplerinin bundan böyle basit ve bilindik ilkelere dayanarak anayasanın korunmasına ve genel refahın sürdürülmesine daha çok katkıda bulunabilir. Sonuç olarak, Millet Meclisi, Yüce Tanrı’nın huzurunda ve himayesinde aşağıdaki insan ve yurttaş haklarını tanımakta ve ilan etmektedir:
Madde I: İnsanlar, özgür ve eşit haklarla doğar ve yaşarlar. Sosyal farklılıklar ancak kamu yararına dayandırılabilir.
Madde II: Bütün siyasal birliğin amacı, insanın doğal ve daimi haklarını korumaktır. Bu haklar, özgürlük, mülkiyet, güvenlik ve baskıya karşı direnme haklarıdır.
Madde III: Egemenlik ilkesi esas olarak ulustadır. Hiçbir kuruluş veya hiçbir birey açıkça ulustan kaynaklanmayan bir yetkiyi kullanamaz.
Madde IV: Özgürlük, başkasına zarar vermeyecek her şeyi yapabilmeyi kapsar. Böylece her kişinin doğal haklarının kullanımı, toplumun diğer üyelerinin aynı haklardan yararlanmalarını sağlayan sınırlar dışında hiçbir sınıra sahip değildir. Bu sınırlar ise ancak yasa ile belirlenebilir.
Madde V: Yasa haklı olarak ancak toplum için zararlı eylemleri yasaklayabilir. Yasanın yasaklamadığı bir şey engellenemez ve hiç kimse yasanın gerektirmediği bir şeyi yapmaya zorlanamaz.
Madde VI: Yasa, genel iradenin ifadesidir. Tüm yurttaşların gerek bireysel olarak, gerekse temsilcileri aracılığı ile yasanın oluşturulmasına katılma hakları vardır. Yasa herkesi aynı şekilde korumalı veya cezalandırmalıdır. Yasa önünde eşit olan tüm yurttaşlar, kapasitelerine göre ve erdemleri ile yetenekleri dışında hiçbir ayrım gözetmeksizin her türlü kamu görevi, rütbe ve makamlarına eşit olarak kabul edilirler.
Madde VII: Yasanın belirlediği durumlarda ve yasanın öngördüğü şekiller dışında hiçbir kişi suçlanamaz, tutuklanamaz veya alıkonamaz. Keyfi emirleri teşvik edenler, keyfi emirler verenler, bunları uygulayanlar ya da uygulatanlar cezalandırılır. Ancak yasaya uygun olarak yakalanan, yasaya uymaya çağrılan her yurttaş anında itaat etmelidir, direnirse suçlu olur.
Madde VIII: Yasa ancak açık ve zorunlu olarak gerekliliği beliren cezaları koymalıdır ve bir kimse ancak suçun işlenmesinden önce kabul ve ilan edilmiş olan ve usulüne göre uygulanan bir yasa gereğince cezalandırılabilir.
Madde IX: Her insan suçlu olduğuna karar verilinceye kadar masum sayılacağından, tutuklanmasının zorunlu olduğuna karar verildiğinde, yakalanması için zorunlu olmayan her türlü sert davranış yasa tarafından ağır biçimde cezalandırılmalıdır.
Madde X: Hiç kimse inançları nedeniyle, bunlar dini nitelikteki inançlar olsa bile, bu inançların açıklanması, yasayla kurulan kamu düzenizi bozsa da tedirgin edilmemelidir.
Madde XI: Düşüncelerin ve inançların serbest iletimi, insanın en değerli haklarındandır. Bu nedenle her yurttaş serbestçe konuşabilir, yazabilir ve yayınlayabilir, ancak bu özgürlüğün yasada belirlenen kötüye kullanılması hallerinden sorumlu olur.
Madde XII: İnsan ve yurttaş haklarının güvenliği bir kamu gücünü gerektirir, bu nedenle bu güç herkesin yararı için kurulmuştur, yoksa bu gücün emanet edildiği kişilerin özel çıkarları için kurulmamıştır.
Madde XIII: Kamu gücünün devamını sağlamak ve idarenin masraflarını karşılamak için herkesin vergi vermesi kaçınılmazdır. Vergi, tüm yurttaşlar arasında olanakları oranında eşit olarak dağıtılır.
Madde XIV: Tüm yurttaşların bizzat ya da temsilcileri aracılığı ile verginin gerekliliğini belirlemeye, vergilemeyi serbestçe kabul etmeye, vergi gelirlerinin kullanılmasını gözlemeye ve verginin miktarını, matrahını, tahakkuk biçim ve süresini belirlemeye hakkı vardır.
Madde XV: Toplumun tüm kamu görevlilerinden görevleriyle ilgili olarak hesap sorma hakkı vardır.
Madde XVI: Hakların güven altına alınmadığı, kuvvetler ayrılığının yapılmadığı bir toplumda Anayasa yoktur.
Madde XVII: Mülkiyet dokunulmaz ve kutsal bir hak olduğu için yasa ile belirlenen kamu ihtiyacı açıkça gerekmedikçe ve adil ve peşin bir tazminat ödenmedikçe kimse bu haktan yoksun bırakılamaz.
Kaynakça
(1) İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi – Wikipedi – Erişim Tarihi: 23.09.2023
(2) Batıya Yön Veren Metinler – İlke Eğitim ve Sağlık Vakfı – Erişim Tarihi: 23.05.2023